GündemSosyal medyada salgın korkusu! 'Orta Çağ'dan beri bilinen hastalığın yeni şekli'

Sosyal medyada salgın korkusu! 'Orta Çağ'dan beri bilinen hastalığın yeni şekli'

25.10.2021 - 13:13 | Son Güncellenme:

Sosyal medya bağımlılığı, gençlerin fiziksel sağlığını olumsuz etkiliyor. Uzmanlar sosyal medyada sıklıkla video izleyen gençlerde, Tourette Sendromu'na benzer etkiler tespit edildiğini açıkladı. Peki, "tüm dünyada yayılma ihtimali yüksek" denilen bu hastalık nedir? İşte gençleri bekleyen gizli tehlike...

Can Şişman / milliyet.com.tr - Sosyal medya bağımlılığı gençlerin fiziksel sağlığını olumsuz etkiliyor. Yurt dışında yapılan son araştırmalara göre Z kuşağında bir 'tik' patlaması yaşanabilir. Kanada ve Almanya'da yapılan araştırmalarda başta gençler olmak üzere bazı sosyal medya kullanıcılarında istem dışı gerçekleşen tiklerin görüldüğü Tourette Sendromu'na benzer etkiler tespit edildi. Kanada'daki Calgary Üniversitesi araştırmacılarına göre istem dışı gerçekleşen, devamlı tekrarlanan ani hareketlerden meydana gelen tikler, çoğunlukla 12 ila 25 yaş arasındaki gençlerde ve özellikle kız çocukları ile kadınlarda görüldü. Yapılan araştırmalara göre, bu tik salgınından muzdarip kişilerin TikTok ya da Snapchat gibi sosyal medya platformlarını sıklıkla kullandıkları ortaya çıktı.

Haberin Devamı

Sosyal medyada salgın korkusu Orta Çağdan beri bilinen hastalığın yeni şekli

Almanya'daki Hannover Tıp Okulu uzmanları da son dönemde Youtube, Instagram ve TikTok gibi mecralardaki video içeriklerinin artışıyla birlikte Tourette sendromundan muzdarip olduğu düşünülen kişilerin hastaneye başvurmaları arasında doğru bir orantı olduğuna dikkat çekti. Kanada ve Almanya'daki araştırmacılar, sosyal medyada videoların sıklıkla izlendiğini, sosyal medya kullanıcılarının videolarda karşısına çıkan kişilerin tiklerini taklit etmeye meyilli olduklarını söyleyerek sosyal medyanın bir tik salgını yaratabileceğine dikkat çekiyor. Konuyu Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Özgür Öner, Klinik Psikolog-Yazar Murat Atila ve Psikiyatrist Doç. Dr. Adnan Çoban ile konuştuk...

Sosyal medyada salgın korkusu Orta Çağdan beri bilinen hastalığın yeni şekli

'ABARTILI VE SAHTE BELİRTİLERİ GÖREN GENÇLER...'

Haberin Devamı

Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Özgür Öner, özellikle Z kuşağında görülen tik gibi belirtilerin uzun bir zamandan beri bilindiğini söylüyor. Literatürde bu durumun 'sosyojenik kitle hastalığı' olarak isimlendirildiğini belirten Öner, bu hastalığın 'tanınabilir bir nedeni olmadan ortaya çıkan, organik bir hastalığı düşündüren, bu belirtilerle ilgili aynı inancı paylaşan iki veya daha fazla kişide görülen hastalık belirtileri' olarak tanımlandığını söylüyor.

Sosyojenik kitle hastalığının kaygı ve motor olarak iki tipi olduğunu belirten Öner, kaygı tipinin günümüzde çok daha sık ve aynı inancı paylaşan bir grup insanda hemen hemen aynı başladığını belirterek "Kaygı, sıkıntı hissi, karın ağrısı, bulantı ve nefes darlığı gibi belirtileri var" diyor. Motor tipinin ise daha çok Orta Çağ'da Avrupa'da görülen bir durum olduğunu belirten Öner, "Motor tipi de özellikle doğal afetler, veba salgını gibi insanların kendilerini çaresiz, yalnız, aşırı kaygılı hissettikleri dönemlerde durdurulamayan ve bazen ölümle sonuçlanan dans atakları şeklinde ortaya çıkıyor" diyor. Gençler arasında hızla yayılan tik rahatsızlığının bir motor tipi sosyojenik kitle hastalığı olduğunu söyleyen Öner, "Gençler, sosyal medyadan sanal olarak tanıdıkları bir insandaki abartılı ve sahte belirtileri görerek bu bozukluğa yakalanıyor" diyor.

Haberin Devamı

Sosyal medyada salgın korkusu Orta Çağdan beri bilinen hastalığın yeni şekli

'VİDEODAKİ KİŞİYLE ÖZDEŞİM YAPIYORLAR'

Pekiİ tik rahatsızlığı neden çoğunlukla gençlerde görülüyor? Prof. Dr. Özgür Öner bunun nedenini şöyle açıklıyor: "Gençlik döneminde kimlik gelişimi henüz devam eden ve kimlikleri tam olarak oturmamış bireylerin dış etkilere daha açık olması." Öner'in aktardığına göre bu zincir şu şekilde ilerliyor: Örneğin video aracılığıyla dünyaya yayın yapan bir kişi bu salgını başlatan kişi. Belirtileri sahte bir şekilde ortaya çıkarıyor. Videoyu seyredenler bu kişiyi dürüst, sıkıntılarını paylaşmaktan çekinmeyen ve bu sıkıntıları yaşamasına rağmen başarılı olabilmiş bir kişi olarak görüyorlar ve böylelikle o kişiyle özdeşim yapıyorlar. Öner'in aktardığı duruma popüler kültürden bir örnek vermek gerekirse akla hemen 2021 yılında ülkesini Eurovision Şarkı Yarışması'nda temsil eden Norveçli popçu Tix geliyor.

Sosyal medyada salgın korkusu Orta Çağdan beri bilinen hastalığın yeni şekli

AKILLARA NORVEÇLİ POPÇU TİX GELİYOR

Norveçli popçu Andreas Haukeland ya da sahne adıyla Tix, çocukluğundan beri Tourette sendromuyla savaştığını, hatta bu savaş esnasında sıklıkla okulda zorbalığa uğradığını röportajlarında sıklıkla dile getirmiş bir isim. Sahnede çoğunlukla gözlük takan Tix, bu yıl Eurovision sahnesinde büyük bir sürprize imza atarak gözlüğünü çıkarmış ve ekran başındaki milyonlarca izleyici onun tiklerine şahitlik etmişti.

Haberin Devamı

Prof. Dr. Özgür Öner'in verdiği örneğin tam karşılığı olan Tix, birçok müzik dinleyicisinin onunla empati kurmasını, onu "Zor şeyler yaşasa da başarılı olmuş bir yıldız" olarak görmesini sağlamıştı. Tix'in gözlüklerini çıkarttığı anda kameraya yansıyan tiklerini milyonlarca kişi ekrandan ve sosyal medyadan görmüş, Tix belki Eurovision'u kazanamasa da yarışmanın sıkı hayranları tarafından ilgiyle takip edilen bir isme dönüşmüştü. Prof. Dr. Özgür Öner, kimlik oluşumu devam eden Z kuşağının en büyük risk altında olmasının şaşırtıcı olmadığını söylüyor. Ancak Z kuşağının diğer kuşaklar göre örneğin iklim değişikliği konusunda daha fazla endişeli olduğunu, Kovid-19 salgınından daha fazla etkilendiğini ya da çok daha bireysel bir kültürel atmosferde bulunduğunu belirtmeden de geçmiyor.

Haberin Devamı

Sosyal medyada salgın korkusu Orta Çağdan beri bilinen hastalığın yeni şekli

'GENÇLERİ RİSKE AÇIK HALE GETİRİYOR'

Sosyal medya kaynaklı tiklerin birçoğu taklitlere mi dayanıyor yoksa bu olayın arkasında farklı psikolojik sebepler mi var? Prof. Dr. Özgür Öner, insanların özdeşim yaptıkları kişileri taklit etmeye bir eğilim içinde olduğunu söylüyor. Sosyal medya kaynaklı tiklerde de salgını başlatanların, takipçilerinin özdeşim yapabilecekleri genç insanlar olduğunu vurguluyor. Sosyal medyadaki ilgi çekme yaklaşımlarının gençleri risklere açık hale getirdiğine dikkat çeken Öner, şunları söylüyor:

"Araştırmacılar, bireyin biricikliği, olağanüstülüğünü vurgulayan yaklaşımların dikkat çekme davranışlarını artırdığını, gençlerde ve modern insanda kalıcı bir şekilde kimlik krizi yarattığını vurguluyor. Yani günümüzde hakim olan her bireyin kendisini ne olursa olsun öne çıkarması ve ilgi çekmesine dayanan yaklaşım gençleri risklere daha açık hale getiriyor."

Klinik psikolog Murat Atila ise tik patlamasına ilişkin yapılan mülakatlarda tik rahatsızlığı yaşayan gençlerin, tiklerini videoya çeken içerik üreticilerini yoğun bir şekilde izlediklerinin tespit edildiğini vurguluyor. "Burada dikkat edilmesi gereken nokta bu hastalığın kaynağının sosyal medya olmasıdır" diyen Atila, sosyal medyanın aşırı ve bilinçsiz kullanımının, tiklerin gösterildiği popüler videoların yoğun bir şekilde izlenmesi ve taklit edilmesinin fonksiyonel hareket bozukluğu olarak tanımlanan bu istemsiz hareketlerin gençler arasında yayılmasına neden olabileceğini belirtiyor.

Tourette sendromu olan ve tik videoları paylaşan Jan Zimmermann'ın 2 milyonun üstünde bir aboneye sahip olduğunu ve Almanya'nın en popüler fenomenlerinden birine dönüştüğünü hatırlatan Atila, fenomen olmak isteyen gençlerin Zimmermann'a hayranlık duymaya başladığını ve fenomenin davranışlarını içselleştirmiş olabileceğine dikkat çekiyor. Atilla, internet ile beraber bir rahatsızlığın küresel çapta etki edebileceğini şu sözlerle vurguluyor: "Sosyal medya kaynaklı kitlesel tik sendromlarının yerel bir alanla sınırlı olmaması ve internetin bulunduğu her yerde görülebilecek olması bir tehdit unsuru olarak gençlerin karşına çıkmakta."

Sosyal medyada salgın korkusu Orta Çağdan beri bilinen hastalığın yeni şekli

'ÖZDEŞİM YAPILAN KİŞİNİN CİNSİYETİ BELİRLEYEBİLİR'

Kanada'da yapılan araştırmalarda erkeklere göre kadınlar ve kız çocuklarında daha fazla tik görüldüğü tespit edildi. Ancak Almanya çalışmasında kadın ve erkeklerde aynı oran saptanmış. Peki bunun altında ne gibi sebepler yatıyor olabilir? Prof. Dr. Özgür Öner, bu sonucu özdeşim yapılan kişinin cinsiyetinin belirleyebileceğini söylüyor. Öner, Kanada'da salgını başlatanın genç bir kadın, Almanya'da ise genç bir erkek olduğunu belirterek, Kanada'da kadınlarda, Almanya'da ise kadın ve erkeklerde aynı oranda tik salgını görüldüğünü vurguluyor.

Klinik Psikolog Murat Atila da pandemi döneminde sosyal hayatın kısıtlanması ile sosyal medya kullanımının artmasının gençler üzerindeki anksiyete ve stresi artırdığına dikkat çekiyor. "Tik vakası görülen gençlerin kontrolsüz hareketlerinin stres ve baskı unsurunun hakim olabileceği okullarında artarken evlerine döndüklerinde ya da hoşlandıkları bir işle meşgul olduklarında azaldığı görülmüştür" diyen Atilla, Tourette benzeri tik patlamalarının stres kaynaklı olabileceği görüşünde.

Bununla beraber pandemi döneminde izole olmak zorunda kalan Z kuşağının dikkat çekme ve ilgi görme isteğinin de artmış olabileceğini belirten Atila, "Tiklerini paylaşan bireylerin dikkatleri üzerlerine çekmiş olmaları gençlerin bu tikleri taklit ederek dikkat çekmek istemelerine neden olmuş olabilir" diyor. Tourette sendromunun erkeklerde daha fazla görüldüğünü söyleyen Atila, fonksiyonel hareket bozukluğunda ise tiklerin kızlarda daha fazla görüldüğüne dikkat çekiyor. Bu noktada Almanya'daki bir araştırmayı hatırlatan Atila, "Almanya'da Tourette sendromu şüphesiyle başvuran hastalarla yapılan görşmelerde genç kızların semptomlar başlamadan önce #tourette etiketi içinde yer alan videoları yoğun bir şekilde izlediklerini ifade etmişlerdir" diyor.

Sosyal medyada salgın korkusu Orta Çağdan beri bilinen hastalığın yeni şekli

'ORTA ÇAĞ'DAN BERİ BİLİNEN HASTALIĞIN YENİ ŞEKLİ'

Bu tik salgını tarihte de benzeri görülen 'toplumsal histeri' vakalarına benzetilebilir mi? İçinde bulunduğumuz pandemi döneminde artan stres ve kaygı seviyeleri insanları böyle bir tik salgınına itmiş olabilir mi? Prof. Dr. Özgür Öner, bu benzetmeye katılıyor ve yaşanan bu durumun, Orta Çağ'dan beri bilinen bir hastalığın yeni şekli olduğunu vurguluyor. Öner, "Pandemi kaynaklı stres ile ekolojik stresin birleşmesi ve kimlik gelişimi ile ilgili faktörlerin birleşimi ile ortaya çıkan bir durum" diye konuşuyor.

Tarihte toplumsal histeri olarak tanımlanan birçok olayın meydana geldiğini hatırlatan Klinik Psikolog Murat Atila, "14. ve 17. yüzyılda Avrupa anakarasında yaşanan Dans salgını, 1962’de Tanganyika’da Kahkaha salgını, 1983 yılında Batı Şeria’da Bayılma Salgını, toplumsal histeri vakalarından birkaçıdır" diyor. 2006 yılında da tik salgını benzeri bir olayın yaşandığını söyleyen Atila, "2006 yılında birbirinden habersiz gençlerin izledikleri bir diziden sonra yaklaşık 14 okulda 300 kadar öğrenci de kızarıklıklar, nefes almada güçlük ve baş dönmesi gibi semptomlar görülmüştür. Okulların kapatılmasına dahi sebep olan bu salgının altındaki neden araştırıldığında gençlerin hepsinin aynı diziyi izledikten sonra bu tepkileri verdikleri tespit edilmiştir. Portekiz Ulusal Sağlık Kurulu bu vakayı 'kitlesel histeri' olarak ilan etmiştir" diyor. Atila, yaşanan son tik patlaması örneğinin sosyal medya kaynaklı olduğu için tüm dünyada yayılma ihtimalinin daha yüksek olduğu konusunda uyarıyor.

Sosyal medyada salgın korkusu Orta Çağdan beri bilinen hastalığın yeni şekli

GENÇLER NE YAPMALI?

Gençler gördüğü bir tiki kopyalamamak için neler yapmalı? Küresel çapta yaşanabilecek olası bir tik salgınından nasıl korunabiliriz? Prof. Dr. Özgür Öner, şu cevabı veriyor: "Çalışmaları incelediğimizde, sosyal medya kaynaklı tiklerle başvuran olgularda bu durumun kaynağı açıklandığı zaman belirtilerin hızla düzeldiğini görüyoruz. Burada hekimlere düşen görev ayırıcı özelliklere bakarak doğru tanıyı koyabilmek."

Gerçek tik ve Tourette bozukluğunun belirtilerinin birbirinden ayrılmasının bir uzman açısından zor olmadığını hatırlatan Öner, gençlerin gördükleri tikleri ya da diğer belirtileri kopyalamaması için çok daha kapsamlı bir yaklaşımın gerekli olduğunu söylüyor. Öner, "Sosyal medya hizmet sağlayıcıları bu içerikleri ayırabilmeli, gençlerin kaygı düzeyi azalmalı. Bunun için sorunlarla başa çıkabilme becerilerinin artması gerekli" diyor. Bu noktada gençlerin kimlik gelişimi açısından bakıldığında özdeşim yapabilecekleri daha olumlu ve popüler olan örnekler çıkmasının önemli olduğunu hatırlatıyor Öner. Bir de önemli bir sosyal medya uyarısı var: "Sosyal medyada herkesin devamlı ön planda olmasını destekleyen hatta neredeyse bunu zorunlu hale getiren anlayış ile mücadele edilmesi gerekiyor."

Klinik Psikolog Murat Atila, alınabilecek en önemli tedbirin tik içerikli videoların izlenmesinin önüne geçmek olduğunu ve gençlerin bu konuda mutlaka uyarılması gerektiği görüşünde. "Tik salgını ile baş edebilmek için gençlerin içinde bulundukları stres ve kaygı unsurlarının hafifletilmesi gerek" diyen Atila, tik problemi yaşayan çocukların ailelerinin konuyla ilgili olarak bir nöroloğa başvurmasını söylüyor. "Aileler, çocuklarının numara yaptıklarını ya da delirdiklerini düşünmek yerine bu davranışın altında yatan olası nedenleri anlamaya çalışmalı" diyen Atila, yaşanan bu vakadan ötürü sosyal medya kullanıcılarının bir ders çıkartması görüşünde.

Sosyal medyada salgın korkusu Orta Çağdan beri bilinen hastalığın yeni şekli

'PANDEMİ DÖNEMİNDE ÇOK NORMAL'

Pandemi döneminde birçoğumuzun başta anksiyete olmak üzere çeşitli psikolojik problemlerle karşılaştığını söyleyen psikiyatrist ve psikoterapist Doç. Dr. Adnan Çoban ise "Travmaya karşı duyarlıyız. Kolektif travmatik bir zeminde travmaya ve psikolojik bozukluklara karşı duyarlılığımız oluşuyor" diyor.

"Pandemi döneminde bu tür vakaların artması çok normal" diyen Doç. Dr. Çoban'ın, pandeminin getirdiği kısıtlamaların depresyon ve anksiyete vakalarıyla birlikte getirdiği diğer psikolojik sorunlara bir çözümü var: "Kişinin farkındalığını artıran, yaşadığı sorunların zeminini anlamasını sağlayan dinamik müdahalelerin yapıldığı psikoterapilerle tedavinin tamamlanarak bütüncül yaklaşım sağlanması gerekiyor. Kişinin kimyasını düzeltmek olayın çözümü değil. Kişinin bir çok duruma ve olaya bakış açısı da düzeltilmeli."