Yapay zekâ eğitimden sağlığa, finans sektöründen sanata, hizmet sektöründen savunma sanayine kadar tüm alanları hızla dönüştürmeye devam ediyor. Her yaştan insan yapay zekâ uygulamaları ile günlük yaşamlarında doğrudan temas kurarken kurumlar ve devletler de sistem ve süreçlerini gözden geçirmeye zorlanıyor. Örneğin, büyük dil modellerini kullanan üretken yapay zekâ teknolojisi ChatGPT, piyasaya sürülmesinden kısa süre sonra her yaştan insanın yaşamının vazgeçilmezleri arasında yer almaya başladı. İnsanlar bu ve benzeri uygulamalarla günlük işleri ile ilgili sorunların çözümünü veya hizmetlerin niteliğini artırmanın yollarını arıyor. Kısacası tüm alanlarda hızla yapay zekâ ekosistemi oluşmaya başladı ve kapsamını hızla genişletiyor.
McKinsey’in raporu üretken yapay zekâ ile küresel ekonomide yıllık 4,4 trilyon dolarlık bir değerin ortaya çıkacağını öngörüyor. Hal böyleyken ülkeler arasındaki ekonomik rekabetin odağını da artık yapay zekâ aldı. Ülkeler yapay zekânın sunduğu ekonomik fırsatları ıskalamamak ve bu alanda en önde olabilmek için devasa yatırımlar yapıyorlar. Amerika ve Çin bu alanda kıyasıya rekabet ediyor. Örneğin yakın zamanda Çinli girişim DeepSeek’den dev bir karşı hamle geldi ve ChatGPT alandaki hâkimiyetini sürdürürken DeepSeek Yapay Zekâ Asistanının ChatGPT ve eşdeğerlerine göre daha iyi performans göstermesi ve maliyetinin daha düşük olması piyasaları alt üst etti. Yapay zekâ çipleri alanında lider tedarikçi olan Nvidia (NVDA) yaklaşık 600 milyar dolarlık piyasa değerini kaybederken Nvidia’nın rakipleri olan Marvell, Broadcom, Micron ve TSMC hisseleri de büyük kayıplar verdi.
Yapay zekâ alanındaki rekabetin bir diğer boyutunu fikri mülkiyet alanı yani patentler ve patentlerin ticarileştirilme kapasitesi oluşturuyor. Bu alanda da Amerika ve Çin arasında kıyasıya rekabet var. Örneğin 2024 yılının ilk 10 ayına ait yapay zekâ ile ilgili patent verilerine göre 12 bin 945 patentle Çin birinci sırada yer alırken Çin’i 8 bin 609 patentle ABD ve 1.537 patentle Güney Kore izlemektedir. Diğer taraftan benzer eğilim üretken yapay zekâ (GAI) patentlerinin ülke dağılımlarında da görülüyor. Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü'ne (WIPO) göre, Çin 2014 yılından bu yana üretken yapay zekâ buluşları için 38 binden fazla patent başvurusu yaparken Çin’i Amerika (6 bin 300), Güney Kore (4 bin155), Japonya (3 bin 409), Hindistan (1.350), İngiltere (714), Almanya (708), Kanada (549) ve İsrail (311) takip ediyor.
Yukarda değinilen veriler yapay zekâ alanında küresel rekabetin ne boyutta seyrettiğine dair ipuçları vermektedir. Elbette bu rekabetin sürdürülebilirliğine en büyük katkı eğitim sistemlerinden gelecek. Eğitim sistemleri yapay zekâ ile köklü bir dönüşüme zorlanan işgücü piyasalarına gerekli donanıma sahip bireyleri yetiştirmek için süreçlerini gözden geçirmek zorunda. Çünkü işgücü piyasalarında çoğu iş pozisyonu artık ortadan kalkarken devam edecek iş pozisyonlarından beklenen beceri setleri de değişmektedir. Dahası, ortaya çıkan veya çıkacak yeni iş pozisyonlarından beklenen beceri set beklentisi de sürekli yükselmektedir. Şimdiden yapay zekâ ile doğrudan ilişkili olmayan işletmelerin bile uzun vadeli dönüşümü göz önüne alarak yapay zekâ becerilerine sahip bireyleri istihdamda tercih etme eğilimlerinin artması bu bağlamda işgücü piyasasındaki gerginliğe işaret ediyor. Bu kadar hızlı ve köklü değişimlere eğitim sistemlerinin nasıl ve ne ölçüde cevap verebileceği, rekabette yer alan ülkelerin de kaderini belirleyecek.
Bu bağlamda Çin yine hızlı davrandı. Temel ve ortaöğretimde yapay zekâ okuryazarlığını artırmak ve eğitimin bu kademelerinde yapay zekâ ekosistemini oluşturmak için Çin Eğitim Bakanlığı tarafından yol haritasını gösteren kapsamlı bir genelge yayımlandı (https://www.globaltimes.cn/page/202412/1324230.shtml). Genelge ilkokul, ortaokul ve lise düzeylerine göre atılacak adımları kapsıyor. Buna göre Çin’de ilkokullarda öğrencilerin yapay zekâ teknolojilerini keşfetmeleri ve deneyimlemeleri teşvik edilirken ortaokul düzeyindeki öğrencilerin yapay zekâ ile ilgili kavramları anlayabilmeleri ve uygulamaları kullanmaları sağlanacak. Lise düzeyinde ise öğrencilerin yapay zekâ ile ilgili ileri düzey uygulamalara yönelik proje geliştirmeleri teşvik edilecek. Bu kapsamda kaynaklara erişimi artırmak amacıyla, ulusal akıllı eğitim platformunda bir yapay zekâ eğitimi bölümü oluşturulması da hedefler arasında yer alıyor. Ayrıca, farklı bölgelerdeki yapay zekâ eğitimi derslerinin çevrim içi platformlar aracılığıyla birbirine bağlanması teşvik edilmektedir.
Her eğitim kademesinde farklı yeterlilikler öne çıkartıldığı için buna göre müfredatın güncellenmesi de sağlanıyor. Dolayısıyla ilkokulda yapay zekâ ile ilgili duyusal ve deneyimsel öğrenmeyi, ortaokul düzeyinde anlama ve uygulamayı, lise düzeyinde ise ortaokula göre daha ileri düzey uygulamaları ve proje geliştirmeyi merkezine alan müfredat güncellemeleri yapılıyor. Yine bu kapsamda okulların da yapay zeka ile ilgili eğitim ve girişimleri ders dışı programlara entegre etmeleri ve bu süreçte akademi ve sanayi ile işbirliklerini geliştirmeleri istenmektedir. Böylece üniversiteler ve teknoloji şirketlerine ait laboratuvarlar ile sergi salonları gibi tesislerin okullara, öğrencilere açılması sağlanacak. Bu çalışmaların sonunda elde edilen deneyim ve kazanımları kullanarak iyi uygulamaların ve derslerin geliştirilmesi ve bunlarla yapay zekânın bilişim teknolojileri, fen bilgisi ve uygulamalı etkinlik müfredatlarına sorunsuz bir şekilde entegre edilmesi hedefleniyor.
Atılan adımlar arasında en önemlisi, sistemdeki tüm öğretmenlerin yapay zekâ okuryazarlığını artırmaya yönelik mesleki gelişim eğitimlerinin verilmesidir. Bu kapsamda da sadece yapay zekâ eğitimi verebilecek öğretmenlerin kullanılması değil, ayrıca yükseköğretim ile endüstriyel sektörlerden uzmanları yarı zamanlı eğitmen olarak görevlendirmeleri de teşvik ediliyor.
Özetle, Çin bir taraftan yapay zekâ teknolojileri alanında rekabette en önde olmak için devasa yatırımlar yaparken diğer taraftan bu teknolojilerle artık köklü dönüşüme uğrayacak işgücü piyasasının ihtiyaç duyacağı yeni nesil insan kaynağını yetiştirmek için de temel eğitimden başlayan çok önemli adımlar atmaktadır. Ülke olarak bizler için de benzer fırsatlar söz konusudur. Ancak bu fırsatların ıskalanmaması ve faydaya dönüşebilmesi için sadece işgücü piyasasında değil eğitim sistemimizde de vakit geçmeden benzer adımları atmamız gerekiyor.