07.06.2022 - 09:28 | Son Güncellenme:
Gökçe KARAKÖSE - Hüseyin ÇAKMAK / İSTANBUL (DHA)
Ticaretle uğraşan 45 yaşındaki Sinan Dolgan, 10 yıl önce Ukrayna'nın Harkiv şehrine taşındı. Burada 38 yaşındaki Olga isimli kadınla evlenen ve 2 kız çocuğu olan Sinan Dolgan, işini, evini, her şeyini bırakıp savaştan kaçarak, Türkiye'ye döndü. Dolgan ailesi Türkiye'ye dönerken çatışmalar sırasında kendilerini yalnız bırakmayan komşuları 34 yaşındaki Mariya ve bedensel engeli de bulunan 40 yaşında Andrey Slonov çiftini de yanlarında getirdi.
Ukrayna'da 4 gün boyunca eşini, 7 yaşındaki kızı Deniz Duru ve 6 yaşındaki kızı Melissa'yı komşularına emanet edip, diğer insanların tahliyesinde yardımcı olan Sinan Dolgan, ilk tahliyenin ardından ikinci tahliye ile komşularını da alarak Türkiye'ye dönüş yaptı.
Tren ile Harkiv üzerinden Çernivtsi'ye gelen, oradan Romanya sınırına geçen aileler, Bükreş'ten de uçakla İstanbul'a geldi. Ülkesini bırakarak Türkiye'ye gelen Slonov ailesi şimdi, 3 yaşındaki oğulları Artyom ve 8 yaşındaki kızları Arina ile Dolgan ailesinin Çatalca'daki evinde yaşıyor.
'AVRUPA MI TÜRKİYE Mİ? DİYE SORDUM'
Savaşın ortasında kaldıklarını dile getiren Sinan Dolgan, "Her an saldırırlar mı diye bekliyorduk ancak şehir hayatı da bir yandan devam ediyordu. İlk saldırı olduğunda büyük bir kaçış oldu. Trafik kapalıydı ve araçların hepsi şehir dışına doğru gidiyordu. Gidebilenler gitti ama hala kalanlar var. Çocuklarımızı düşündük, karar verdik ve geldik. Komşularımız iyi arkadaşlarımız. Onlar da Türkiye'yi tercih etti. 'Avrupa mı yoksa Türkiye mi? Karar verin' dedim. Türkiye'yi tercih ettiler" dedi.
'DEVLETİMİZE TEŞEKKÜR EDİYORUZ'
İnsanların Ukrayna'dan tahliye edilebilmesi için de kaldığı günler boyunca uğraştığını ifade eden Dolgan, "Bükreş'e Türk otobüsleriyle geldik. Oradan da Türk Hava Yolları'nın uçaklarıyla İstanbul'a geldik. Devletimiz böyle bir kolaylık sağladı. Teşekkür ediyoruz" ifadelerini kullandı.
'ONLARI UKRAYNA'DA BIRAKAMAZDIK'
Komşularına ellerinden geldiği kadar yardımcı olduklarını söyleyen Dolgan, "Biz de ailemizin evine sığındık. Onları orada bırakamazdık. Biz her şeyimizi bırakıp geldik. Hiç kimsenin hiçbir şeyi yok. Eve gidemeden evin etrafını sarmışlardı, bir iç çatışma da var. Gar da bekledik. Türk vatandaşları, Azerbaycanlılar, Türkmenler de vardı. Misafirperverlikte ziyade bir görevdi. Yolda yiyecek sıkıntısı oldu. Çocukların okulu orada, durum düzelirse dönme ihtimalimiz var" diye konuştu.
'İLK DEFA BÖYLE BİR KORKU YAŞADIM; SIĞINAKLAR ÇOK SOĞUKTU'
Hayatı boyunca ilk defa böyle bir korku yaşadığını söyleyen Mariya Kramerenko, "Uyuyorduk ve bir anda savaş başladı, bombalar patladı. Bütün komşularımızı aramaya başladık. Sığınakların içi çok soğuktu, çatışmalar olduğunda sığınaklara kaçıyorduk. Evimizde mi sığınakta mı kalalım karar veremedik. Soğuktan evimize çıktığımızda da koridorların arasında kalıyorduk. Böyle bir korkuyu hayatımda ilk kez yaşıyorum. Çocuklar için çok endişe ettik. Türkiye'de bize her türlü imkanı sağladılar. Çok teşekkür ediyorum, çok mutluyum. Büyük annem ve büyük babam orada kaldı, onlar için çok endişeliyim. Ülkemi, şehrimi bırakıp geldim. Çok ağır bir durum" diye konuştu.
'EVİMİ ÖZLEDİM; ÜLKEMİN BU HALİNE ÇOK ÜZÜLÜYORUM'
3 yaşındayken elini yakan, ayak parmağından alınan parmakla kendisine işaret parmağı yapılan ve engelli olduğu için ülkesinden çıkabilen Andrey Slonov ise, "Bu olayın hala nasıl olduğunu algılayamıyoruz. İnanamıyoruz. Sınıra kadar geldik ve önce beni bırakmak istemediler. Daha sonra engelli kimliğimi gösterdim. Ülkemin bu haline çok üzülüyorum. Orada kalan ailemle, arkadaşlarımla sosyal medyadan görüşebiliyorum. Bütün duygularım parçalanmış durumda. Hala şoktayız. Ülke geride kalınca, sınırı geçince hepimiz ağladık. Bu çok tuhaf bir duygu. Savaş biter bitmez ülkeme döneceğim. Evimi özledim" dedi.