21.12.2017 - 01:30 | Son Güncellenme:
HASLET SOYÖZ
Burada yapılan kazı çalışmalarında Sagalassoslulara ait DNA örnekleriyle Ağlasunluların DNA örnekleri uyuşunca, Ağlasunluların Sagalassoslularla akraba oldukları ortaya çıkmış.
Beni ise Ağlasun’a sürükleyen şey de bu açık tenli, renkli gözlü insanların arasından çıkan, Allah vergisi doğuştan sanatçı kızımız Büşra Öğüt’ü tanıma isteği oldu.
Daha önceden Büşra’yla tanışmış olan arkadaşım Osman Oktay’la birlikte Ağlasun’un hemen yanı başında yükselen Akdağ’ın Barutpınarı mevkiine doğru yol alıyoruz. Ama bir süre sonra yol bitiveriyor. İş yaya olarak Akdağ’ın yamaçlarına doğru tırmanmaya geliyor.
Yarı yolda dağ tırmanışına alışkın olmayan dizlerim su koyuveriyor.
Osman, Büşra’ya telefon ediyor ve yardımıma atıyla birlikte Büşra’nın abisi geliyor.
Hayatımda ilk kez ata biniyorum, yol hem yokuş hem de taşlık ve kayalık olduğundan düşmemek için kendimi zor tutuyorum.
Bir süre sonra bizi hayvanlarıyla birlikte Büşra karşılıyor.
Etrafta, evleri ve hayvanların ağılından başka yapı yok. Her yan horozlar, tavuklar, köpekler, inekler, atlar ve keçilerle dolu.
Hemen evlerinden içeri giriyoruz. Her yerde Büşra’nın taşlara yaptığı resimler var.
Çok şaşırıyorum...
Büşra resim defterini getiriyor bana, bütün sayfalarına teker teker bakıyorum.
‘‘Kendindeki resim yeteneğinin ne zaman farkına vardın?” Diye soruyorum.
“Kendimi bildim bileli resim yapıyorum” diyor.
Evin içi taşlara çizilmiş kız resimleri ve at figürleriyle dolu.
“Açık öğretimle liseyi bitirdim. Pilot olmayı çok istiyordum ama resim yapmaya daha çok zaman ayırıyordum, internet üzerinden araştırmalar yapınca güzel sanatlar okumak istedim ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin sınavlarına girdim, kazandım” diye ekliyor konuşmasını.
YETENEĞİ DOĞUŞTAN
“Peki hiç bir yerden destek veya kurs aldın mı?”
Diye soruyorum, çünkü bu işin bir de teknik kısmı var, yetenek olsa bile güzel sanatları kazanmak çok zordur.
“Hayır hiçbir yerden destek almadan kazandım. Okula girdikten sonra da “grafik” bölümünü tercih ettim, çünkü bilmediğim bir alandı.”
İlham kaynağının “doğa” olduğunu söylüyor.
Büşra: “Kariyerimi doğadan kopartmadan sürdürmek istiyorum. Bu yüzden fırsat buldukça Ağlasun’a gelip aileme yardım ediyor ve hayvanlarımla zaman geçiriyorum.”
Büşra’nın minyatür heykelleri de var. 8-10 cm. boyutlarında, yontarak yaptığı bir kız figürünü gösteriyor bana. Detaylar o kadar gerçek ki gülümseyen kız figürünün dişleri ve göz kapaklarını çok güzel işlemiş.
“Bu malzeme nedir? Çok hafif ve yumuşak.”
Diye sorunca ‘’Kurumuş söğüt ağacının içi’’ olduğunu anlatıyor. Bulduğu bütün şeylerin üzerlerine resimler yapıp boyuyor.
HİÇ SİLGİ KULLANMADAN PORTREMİ ÇİZDİ
- Renlendirmeyi hangi malzemelerden yapıyorsun?
“Bitkilerden bazılarını bitki saplarından, bazılarını bitki yapraklarından ve küçük meyvelerin sularından.”
- Büşra’ya ‘’Benim bir portremi çizermisin?’’ diyorum.
Büyük bir özgüvenle ‘’Hemen çizerim’’ diyor. Ve hiç silgi kullanmadan portremi yapıyor.
BABASI KIZIYLA GURUR DUYUYOR
- Peki biraz hayvanlarından bahsedelim, onlarla aran nasıl?
Bütün hayvanlarımı çok severim, hepsinin ayrı ayrı isimleri vardır.
- Birkaçını sayıp gösterir misin?
Keçilerimden bazıları: Mormuçu, Cindoruk, Dogma, Gülbeyaz, Azgırlı ve Şeker... Köpeklerim: Raskoli, Rıfkı, Alabaş... Atlarım: Feslikan, Volkan, Aybüke.. İneklerim: Gümüş, Davşan, Minikkuş, Hasgız, Tulumba, Garamfil...
Büşra’nın babasına kızıyla gurur duyup duymadığını soruyorum.
-“Duymaz olur muyum, onu sonuna kadar destekliyorum.”
Büşra’yla konuşmamız sona erince, annesi, ablası ve teyzesinin hazırladığı o güzel yemekleri yer sofrasında yiyip veda için ayağa kalkıyoruz.
Burada yaşayan tüm aile bireyleri ve tüm hayvanların mutlu yaşadıklarına şahit olarak yolumuza koyuluyoruz.
Artık yokuş aşağı inerken ata ihtiyaç duymadan arabamızın yanına varıyoruz...