15.06.2017 - 21:06 | Son Güncellenme:
DHA
Polis Akademisi'ne bağlı Uluslararası Terörizm ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi'nde (UTGAM) görevli Doç. Dr. Bayram Ali Soner, Yrd. Doç. Dr. Ömer Aslan ve Arş. Gör. Hakan Kıyıcı'nın hazırladığı, 'PKK'nın Bölgesel Terör Ağı Yapılanması' raporu, Erdoba Elegance Oteli'nde düzenlenen çalıştayla kamuoyu ile paylaşıldı. Terör örgütü ile ilgili önemli bilgilere yer verilen çalıştaya, Mardin Valisi Mustafa Yaman, AK Parti Milletvekili Orhan Miroğlu, Polis Akademisi Başkanı Prof. Dr Yılmaz Çolak, 70'inci Mekanize Piyade Alay Komutanı Albay Altan Er, Emniyet Müdürü Hasan Onar, raporu hazırlayan Doç. Dr. Bayram Ali Soner, Yrd. Doç. Dr. Ömer Aslan ve Arş. Gör. Hakan Kıyıcı ile güvenlik uzmanları katıldı.
Çalıştay öncesi açılış konuşması yapan Vali Yaman hem Mardinin, hem de bölge insanının moralinin eskiye oranla daha iyi olduğunu belirterek, "Bu çalıştay ve raporun bölgemizin huzuruna katkı sağlayacağı inancımız tamdır" dedi.
AK Partili Miroğlu da, hazırlanan raporun yararlı olacağına inandığını belirterek, "Bizim konuşmaya, diyalog kurmaya ve bu meseleleri ortak yuvarlak masalar etrafından mütalaa etmeye bölgemizin ve şehrimizin çok ihtiyacı vardır" diye konuştu.
Polis Akademisi Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Çolak ise, açıklanan raporun 9uncu rapor olduğunu ifade ederek, "Biraz sonra raporu hazırlayan arkadaşlarımız detaylı bir şekilde raporu anlatacak bizlere. Ben sadece şunu söylemek istiyorum; bu rapor çok önemli bir konuya eğiliyor. PKKnın son 15 yılda yapısında çok değişim ve dönüşüm olduğu, bölgesel bir terör ağı oluşturduğu ve şemsiye bir örgüt haline geldiği görülüyor. Model olarak da El-Kaide tarzı bir öğüte evirildiği yönünde bir tespit var raporda. Bunun detaylarını arkadaşım sizlere anlatacak" diye konuştu.
"PYD, PKK'NIN YERİNİ ALMADI"
Yapılan açılış konuşmaların ardından Yrd. Doç. Dr. Ömer Aslan tarafından PKK raporu katılımcılarla paylaşıldı. PKK uzantılarının Suriyede yeşermesi için gereken zeminin bu ülkede mavcut olduğunu belirten Aslan, "Günümüze kadar PKKya katılan Suriyelilerin 7 bin-10 bin civarında olduğu tahmin edilmekte. Bu sayı PKK militanlarının yüzde 20sini teşkil etmektedir. 2004-2008 yılları arasında öldürülen PKKlılar arasında Suriyeliler'in oranı yüzde 10 - 20 arasındadır. Bu ve yukarıda bilgilerle değerlendirildiğinde, PYD 2003 yılında kurulduğunda, PKKnın kendisine bıraktığı, demografik, sosyal ve siyasal olarak hazır zeminde hareket etti. Diğer bir deyişle, PYD bölgede ayrı bir parti veya siyasi bir örgüt olarak PKKnın yerini almadı; Sadece PKKnın ismini kullanmadan PKKnın kadrolarını, militanlarını, ideolojisini ve hedeflerini benimsedi ve kullandı" ifadelerini kullandı.
"BATILI UZMANLAR, PKK'NIN DEĞİŞTİĞİNE İKNA OLMUŞ DEĞİL"
PKK ve PYD arasındaki ilişkiyi de değerlendiren Aslan, "PYD'nin silahlı kanadının oluşabilmesi PKK sayesinde oldu. YPG militanları PKK, PYD, YPG, YPJ ve PJAK arasında bir fark görmediklerini açıkça ifade etmektedirler. YPG ve PKK veya PKK ve PJAK gibi diğer kolları arasında kullanılan isimler dışında ciddi bir örgütsel ve operasyonel farklılık bulunmamaktadır. Zaman zaman aralarında PKK'ya sempati duyan isimler de dahil olmak üzere çok sayıda batılı gözlemci ve uzman dahi PKK'nın aksi yöndeki tüm söylemine rağmen değiştiğine ikna olmuş değildir" dedi.
"PKK, RADİKAL SOL ÖRGÜTLERLE İŞBİRLİĞİNE GİTTİ"
Batılı terör uzmanlarının, El-Kaide'nin yandaşları ve bağlantılı yerel gruplar aracılığıyla Suriye'de kalıcı bir yer edinme çabası içinde olduğu uyarısını yaptığını savunan Aslan, şöyle devam etti:
"Ortadoğu'da birlikte çalıştığı yerel örgütler vasıtasıyla güvenli ve kalıcı bir alan edinme peşinde olan tek örgüt El-Kaide değildir. ABD ve AB'nin terör örgütü olarak kabul ettiği PKK da son birkaç yıl içerisinde yalnızca PYD, PJAK, TAK gibi kendi yandaşı örgütlerle değil, aynı zamanda MLKP ve yine ABD'nin terör örgütleri listesinde bulunan DHKP-C gibi radikal sol örgütlerle de işbirliğine gitti. PKK, Öcalan'ın 1999 yılında yakalanmasından sonra istikrarlı ve tedrici bir dönüşüm süreci içerisine girdi ve özellikle 2002 yılından bugüne dek geçen sürede yeni bir terör ağı yapılanmasına gitti. PKK böylece kendisini birçok örgütün üzerinde şemsiye yapı olarak konumlandırdı. PKK'nın etnik-ayrılıkçı bir terör örgütü olarak benzeri diğer örgütlerden farklı olarak terör ağı yapılanması stratejisini izleyebilmesini sağlayan temel faktör PKK'nın Suriye, Irak ve İran gibi ülkelerde 2002 yılının çok öncesine giden aktif varlığıdır. Özellikle Suriye rejiminin PKK'ya olan desteği, zaman zaman azalsa da, süreklilik arz etmiştir. Esed ailesi PKK'ya Kuzey Suriye'de ve Suriye güvenlik güçlerinin kontrolünde eğitim imkanı tanımayı bir devlet politikası olarak benimsedi. PYD 2003 yılında PKK tarafından kurulduğunda Suriye toprakları örgüt için aşina olmadıkları bir yer değildi."
Raporda ayrıca PKK-PYD ilişkisinin, PKK'nın PYD'yi kurduğu andan ibaret olmadığına dikkat çeken Aslan, "PYD'nin silahlı kanadının oluşabilmesi PKK sayesinde oldu. YPG militanları PKK, PYD, YPG, YPJ ve PJAK arasında bir fark görmediklerini açıkça ifade etmektedirler. YPG ve PKK veya PKK ve PJAK gibi diğer kolları arasında kullanılan isimler dışında ciddi bir örgütsel ve operasyonel farklılık bulunmamaktadır. Zaman zaman aralarında PKK'ya sempati duyan isimler de dahil olmak üzere çok sayıda Batılı gözlemci ve uzman dahi PKK'nın aksi yöndeki tüm söylemine rağmen değiştiğine ikna olmuş değildir. 'Rojava deneyimi' PKK'nın hem Leninci öncü parti geleneğini hem de Stalinist lider kültünü tekrarlamaktan başka bir sonuç vermemiştir" görüşlerine yerverdi.
Terör ağı yapılanma stratejisinin, örgütün yetkilerini ve etki alanını tamamen kollarına devretmesi anlamına gelmediğine işaret edilen PKK raporunda, şu ifadeler yer aldı:
"El-Kaide'nin Usame Bin Laden'in 2011 yılında öldürülmesinin ardından merkezi yapısının önemini kısmen korumaya devam etmesi gibi, PKK örneğinde de halen çok güçlü bir 'PKK merkezi' bulunmaktadır. Farklı çizgilere mensup marksist ve anarşist gruplar da PKK'nın bölgedeki terör ağı yapılanması içinde kendilerine yer bulabilmişlerdir. Batı, PKK'nın bölgesel terör ağında bulunan gruplara ekonomik, diplomatik ve askeri yardım yaptığında, bu yardım doğrudan 'anarko-sosyalistlere' 'Marksistlere' verilen aktif ve tehlikeli desteğe de dönüşmektedir. PKK'nın yeni stratejisi Türkiye ve Ortadoğu'nun ötesine geçen ulusaşırı vizyonunda herhangi bir değişikliğe yol açmamakta, aksine, Batılı anarko-sosyalistlerin ve farklı çizgilerden sosyalistlerin de katılımıyla ulusaşırı hırslarını büyütmektedir. PKK için bir Kürt devletinin kurulması kendi içinde nihai amaç olmaktan çıkmış, daha ziyade enternasyonel sosyalizmi yaymak için bir araç haline gelmiştir. Otoriter PKK uygulamalarıyla çelişen fakat süslü ifadelerle gündemde tutulan 'demokratik özerklik' ve 'demokratik konfederalizm' gibi projelerin Ortadoğu'nun ötesinde (geniş manada) sol hareketlere ilham verebileceği görülmelidir. Şu an PKK/PYD saflarında savaşan fakat silahlı eğitimleri, şiddet deneyimleri, suç bağlantıları ve radikal fikirleriyle batıya er ya da geç dönecek olan birçok Markist ve anarşist devrimci bulunmaktadır. Suriye'nin kuzeyi suça bulaşmış, silah eğitimi almış ve radikalleşmiş militanlar arasında çok farklı ulusaşırı bağlantıların ve tanışıklıkların oluşturulduğu bir yer haline geldi. PKK'nın bölgesel terör ağı yapılanmasına yönelik Batı desteği YPG'ye katılan Marksist, komünist, anarşist ve anarko-sosyalist batılı yabancı savaşçılar olması vesilesiyle de yeni ulusaşırı suç ve terör bağlarının kurulmasına yol açmaktadır. PKK'nın Avrupa'daki aşırı-sol gruplarla tarihsel bağları ve bağlantıları olduğu düşünüldüğünde, anarşist veya Marksist olarak Avrupa'ya dönen yabancı savaşçıların batı güvenliği ve uluslararası düzen açısından diğer yabancı savaşçılardan daha az tehlikeli olmayacağı görülmelidir."
"PKK'NIN VARLIĞI AVRUPA GÜVENLİĞİ AÇISINDAN BÜYÜK RİSK"
PKK'nın sadece Türkiye değil Avrupa güvenliği açısından da büyük risk oluşturduğu belirtilen raporda, "Yunanistan'da terör faaliyetlerinde bulunan, son olarak Yunanistan eski Başbakanı'na bombalı saldırı düzenleyen, Yunanistan'a döndüklerinde Suriye'de öğrendikleri şehir savaşını uygulayacaklarını söyleyen ve Avrupa'nın diğer yerlerinde de eylem alanlarını genişletmek isteyen bu tür marjinal terör gruplarına da açık destek belirten anarşist hareketlere Suriye'nin kuzeyinde alan tanınması ve eylem kabiliyetlerinin bu şekilde artmasına imkan tanınması orta ve uzun vadede Avrupa güvenliği açısından büyük riskler barındırmaktadır. Önemli bir kısmı NATO üyesi ülkelerden gelen bu yabancı terörist savaşçıların bir NATO üyesi ülkeyi hedef alan ulusaşırı bir terör örgütünün yanında o NATO üyesinin vatandaşlarını hedef almaları NATO ve batı ittifakı için de bir kriz anlamına gelecektir" şeklinde ifadeler yeralıyor.