17.02.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
Özge Kara
Ataerkilliğe, ırkçılığa ve adaletsizliğe karşı duruşunu rap müzikle ifade eden, İsveç’in en özgün isimlerinden biri Silvana Imam. Kendine has tarzıyla yönetmenler Mika Gustafson, Olivia Kastebring ve Christina Tsiobanelis’in de dikkatinden kaçmamış. Üçlü neredeyse üç yıl boyunca sanatçıyı kayıt altına almış ve nihayetinde ‘Silvana/Silvana Imam: Uyandığında Beni de Uyandır’ filmi ortaya çıkmış. 17. !F Bağımsız Filmler Festivali kapsamında gösterilecek film, sanatçının 2014’te parlayan müzik kariyerine, ailesi ve arkadaşlarıyla kurduğu ilişkilere, aşkın hayatını nasıl şekillendirdiğine odaklanıyor. Filmin23 Şubat’taki gösteriminde Silvana Imam da bulunacak. Bu vesileyle Silvana Imam’a toplumsal normlar, özgürlük, aşk gibi kavramlar üzerine konuştuk.
*Neden kendinizi raple ifade etmeyi tercih ettiniz?
Çünkü şarkı söyleyemiyorum. (Gülüyor) Galiba tamamen kişisel zevkle alakalı. Yedi yaşımdan beri rap müzik dinliyorum. Müzikte, giyimde, kitapta herkesin farklı zevkleri var. Ben de rap müziği seviyorum. Toplumsal konuları ele alması da önemli benim için. Çok fazla konuya değinebiliyorsunuz rap şarkı yazarken.
*Çoğu zaman hayatlarımız toplumsal normlar etrafında şekilleniyor. Siz hayatınızı neye göre yaşıyorsunuz?
Aşka göre… Aşktan daha önemli olan bir şey yok. Başkalarını sevmeli insan, kendini sevmeli, yaptığı işi sevmeli… Benim de hayatımın merkezinde aşk ve şefkat var. Temelinde aşk olan bir şeyin yanlış sonuçlar vereceğini düşünmüyorum.
*Her zaman böyle sevgi dolu musunuz?
Hayır! (Gülüyor) Tabii ki benim içimde de ırkçılığa, adaletsizliğe karşı büyük bir öfke var. Çok öfkeleniyorum ama yine de bununla kendimce baş etmeye çalışıyorum. Müziğimle yanıt veriyorum. Çünkü müzik bana neşe veriyor.
*Anneniz Litvanyalı, babanız Suriyeli ve İsveç’te yaşıyorsunuz. Avrupa’da Ortadoğulu olmak bugünlerde oldukça zor. Siz ne düşünüyorsunuz?
Araplara karşı yapılan ırkçılık sadece Avrupa’da değil, her yerde korkunç boyutlara gelmiş durumda. Ben beyaz bir insanım, sarışınım; babamın ya da diğer Arap görünümlü Ortadoğulu kişilerin gördüğü muameleyi görmüyorum ama gerçekten berbat bir durum.
*Özgürlüğü nasıl tanımlıyorsunuz?
Özgürlük korkmamaktır. Müzik sayesinde korkmuyorum, kendimi özgür hissediyorum. Müzik bana hayat veriyor.
*Dinleyicilerinizin çoğu sizi rol model olarak görüyor. İnsanlara ilham vermek nasıl bir his?
Ben ne yapmam gerekiyorsa, neyden keyif alıyorsam onu yapıyorum. İnsanlar bundan ilham alıyorsa, bu harika bir şey. Kendi kendimi yaşama halim bu benim, ben buyum.
*Bir kadın olarak hayatın pek çok alanında mücadele etmek bazen yorucu olabiliyor. Sizin de yorulduğunuz oluyor mu?
Yoruluyorum tabii ki. Her zaman çok güçlü, süper kahraman değilim. Yorulmakta bir sorun yok. Bunu kabul etmek gerekiyor, aksi halde depresyona girer insan. Ben ailemle, arkadaşlarımla, dinleyicilerimle, kısacası insanlarla konuşarak güçleniyorum.
‘Hikâyelerinizi dinlemeyi iple çekiyorum’
*Film projesi nasıl gelişti?
Yönetmenler benim ilginç biri olduğumu düşünmüş olmalılar ki, gelip bana böyle bir şey önerdiler, ben de kabul ettim. Beni çekmeye başladılar, neredeyse üç yıl sürdü. Çok sinir bozucuydu, gerçekten. Ama iyi bir amacı vardı, o yüzden devam ettim.
*İstanbul’da filminizi izlemeyi ve sizinle tanışmayı bekleyen çok sayıda insan var.
Evet, zaten en çok da bunun için heyecanlanıyorum. Benzer görüşlere sahip insanlarla tanışacağım. Hikâyelerinizi dinlemeyi iple çekiyorum.