13.02.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Mert İnan - İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Mimarlık Fakültesi Yapı ve Deprem Mühendisliği Birimi öğretim üyesi Prof. Dr. Oğuz Cem Çelik, Türkiye’yi yasa boğan büyük felaketin ardından deprem bölgesi ve İstanbul’daki yapı stoğuna ilişkin bilgiler paylaştı. Büyük göçmelerin izlendiği kentlerdeki toplam yapı stokunun 3 milyon civarında olduğunu dile getiren Prof. Dr. Çelik, “Depremden etkilenen coğrafyadaki yapı grubunun yüzde 52’si 2001 yılından, başka bir deyişle 17 Ağustos 1999 Kocaeli ve 12 Kasım 1999 Düzce depremlerinden sonra yapılan binalar. Bu aslında çok önemli bir oran. Yüksek oranda yeniden yapılaşma, ortaya çıkan deprem performansının daha iyi olmasına neden olacakken, bu süreçte inşa edilen bazı binaların bölgede yaşanan son iki depremde göçmesi üzücü olduğu kadar düşündürücüdür” dedi.
Deprem bölgesindeki yapı stoğunun durumuna bakınca neler görüyor musunuz?
Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’nin (TBDY-2018) çok güçlü tarafları var. Bırakın 2018’i, 1975 yönetmeliğine göre bile binalar düzgün bir biçimde yapılmış olsaydı böylesi bir felaketi yaşamayabilirdik. Maalesef göçen binaların tasarlandıkları dönemlerde geçerli olan yapısal yönetmeliklere uygun olmadığı ortada. Ne yazık ki son iki büyük depremde de gördük ki önceki yönetmeliklerin bile gerisinde yapılmış yeni konutlar mevcut. Bu durum büyük kentlerimizde de aynı. Yönetmeliklerin istediği koşulların altında kalmış bir yapı stoğu ile karşı karşıyayız.
Bu durumda yapılması gereken nedir?
Çoğu binaların güvenlik düzeyleri belli değil. Daha da vahimi, bu tür yapıların hızlı şekilde belirlenmesi de kolay değil. Türkiye’deki sorun, yönetmeliklerin eksikliği değil, yönetmeliklerin sahaya yansımaması ve denetim eksikliği. Meslek hayatım boyunca 40 yıla yakın süredir hep aynı sorun ve tartışmaları yapıyoruz.
‘Yapı tipleri benziyor’
İstanbul’daki yapı stoğunu yorumlamanızı istesek?
İstanbul’da var olan yeni yapı stoğunun bu denli hasar göreceğini şu aşamada düşünmüyor ya da düşünmek istemiyorum. Ancak Türkiye’nin her tarafındaki yapı tiplerinin aşağı yukarı birbirinin benzeri olarak geliştiğini düşününce de endişeliyim. İstanbul’da 1.5 milyona yakın yapı var ve ne yazık ki tipolojik olarak bakınca belli semtlerde Kahramanmaraş ya da Hatay’daki yapı grubundan farklı değiller. Sorunlu yapılar daha çok kentin yoğun nüfuslu ilçelerinde.
‘Düzgün tasarlanmamış’
Hatay’da Rönesans Rezidans adeta yıkımın simgesi oldu? Rönesans’taki sorun ne olabilir?
Söz konusu yapının göçmesine ilişkin konu herkesin ilgisini çekmekte. Bu nedenle bina fazlasıyla incelenecektir. Yapı göçtüğüne göre mutlaka eksikleri vardır, yapının belli ki düzgün tasarlanmadığı ortaya çıkıyor.
YUMUŞAK-ZAYIF KAT DURUMU: Yapıların taşıyıcı sistemlerinin tasarıma uygun yapılmaması göçüklerin en büyük nedeni oluyor.
TOPTAN GÖÇME: Kat planlarının farklı olan bitişik yapılar en riskli binalar olarak görülüyor.
ÇEKİÇLEME ETKİSİ: Doğru tasarlanmamış bitişik yapılar sarsıntı sırasında birbirlerine çekiç gibi vurarak yıkım etkisini arttırıyor.
‘Denetim çok ciddi yapılmalı’
Ülke olarak konut yapımındaki hatalarımız neler?
Yapı ruhsatı almanız için pek çok aşamadan geçmeniz gerekiyor ve bunların hiçbiri kolay aşamalar değil. Belli ki bazı bölgelerde daha rahat ruhsatlar alınıyor. Deprem ülkesiyiz diyoruz ama denetim mekanizmalarının çok ciddi olarak işletilmesi lazım. Aynı gün içinde çok yıkıcı ve büyük iki depremi yaşadık. Asrın felaketi deniyor. Doğru, ancak bu kadar yıkımın mazereti olamaz. Yapılar 1999 sonrası yönetmeliklere uygun yapılsaydı ağır hasar almış binaları görürdük. Ancak bu kadar büyük bir yıkım asla yaşanmazdı.
‘İstanbul’da riskli 68 bin bina var’
Depremde göçme riski olan bina sayısı belli mi?
İstanbul’da “çok sorunlu” olduğu belirtilen bina sayısının 68 bin olduğu söyleniyor. Belediyelerin elinde veriler mevcut. 1.5 milyon yapıdan aşağı yukarı en sorunlu durumda olanlarının sayısı 68 bin ise vahim bir durumdayız. Son iki depremde göçen bina sayısına bakınca İstanbul’daki tablonun korkutucu olabileceğini söylememiz gerekir. Gelecekte olası 7.5 ya da 7.3’lük bir Marmara depremi çok büyük bir yıkım ve hasar tablosu yaratabilir.
‘Yıkım yaşanmayan Erzin örnek oldu’
Erzin örneği çok çarpıcı değil mi?
Kahramanmaraş Mimarlar ve İnşaat Mühendisleri odalarının ayakta kalması çok sevindirici. Meslek grupları kendi binalarını nasıl denetliyorlarsa, tüm binaların da benzer şekilde denetlenip güvenliklerinin sağlanması gerekir. Zaten meslek odalarının binaları da göçseydi “Geçmiş olsun” demekten başka bir sözümüz olamazdı. Konutlarda denetim mekanizması tamamen yerel yönetimlerin sorumluluğunda. Mimar ve mühendisliğin ne kadar hayati meslekler olduğu bir kez daha acı bir tecrübeyle ortaya çıktı. Bir de meslektaşlarıma bir mesaj vermek istiyorum. Atılan imzanın ne kadar büyük sorumluluk taşıdığı hiç unutulmamalı. Erzin’in depremden en az düzeyde etkilenmesi hepimizi sevindirdiği gibi örnek de oldu. Bir yapının göçmesi için pek çok olumsuz durumun bir araya gelmesi lazım. Bazen yerel zeminin özellikleri en büyük etken olurken, bazen yer ivmeleri, hızları ve yapının kalitesi riskleri doğurabilir.