GündemUğruna savcının tehdit edildiği isim konuştu: Beklenmeyen bir ölümdü, susmak zorunda kaldım

#YENİDOĞAN ÇETESİ Uğruna savcının tehdit edildiği isim konuştu: Beklenmeyen bir ölümdü, susmak zorunda kaldım

21.11.2024 - 18:46 | Son Güncellenme:

İstanbul’da bebekleri anlaşmalı oldukları hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi’nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı davanın görülmesine 4'üncü gününde devam edildi. Duruşma yarına ertelendi.

İstanbul’da bebek acil hastalarını daha önce anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip, ölümlerine neden olan “Yenidoğan Çetesi” nin yargılanmasına başlandı. Sanıklar haklarındaki iddialara yönelik savunma yapıyor.

megaphone

İşte yaşanan tüm gelişmeler

DURUŞMA YARIN 9.30'A ERTELENDİ

Sanıkların yaptığı savunmalar 19.10'a kadar devam etti. Mahkeme heyeti, 5 sanığın savunmasının alınmasının ardından duruşmayı yarın sabah saat 09.30'a ertelenmesine ve duruşmanın cumartesi günü de görülmesine karar verdi.

UĞRUNA SAVCININ TEHDİT EDİLDİĞİ İSİM KONUŞTU

Sümeyye Nur Taşçı’nın ardından soruşturma savcısı Yavuz Engin’in Mustafa Kemal Zengin tarafından, “Serbest bırakacaksın” diyerek tehdit edildiği hemşire Tuğçe Toptemel savunma yaptı. Yakınlarını kaybeden ailelere başsağlığı dileyerek savunmasına başlayan Tuğçe Toptemel, “Bu durumdan dolayı çok üzgünüm. Hakan Doğukan Taşçı bizim sorumlumuzdur. Ben ondan talimat alırım” dedi.

Hakan Doğukan Taşçı’nın kendisini doktor olarak tanıttığını söyleyen Toptemel, “Bunun yanlış olduğunu söylesek de bizi önemsemezdi. Hastanede gece vardiyasında çocuk doktoru yoktu. Gece aileler geldiğinde Hakan Doğukan Taşçı doktor olarak konuşurdu” dedi.

“NORMAL BEBEK HAREKETLERİ YOKTU”

Yabancı uyruklu Opara bebeğin öldüğünün anlaşılmadığı gece yenidoğan yoğun bakımında nöbetçi hemşire olan Tuğçe Toptemel o gece yaşananları da anlattı. Opara bebeği ilk gördüğünde normal bebek hareketlerinin olmadığını aldığı ilaçlar yüzünden sersemlemiş olduğunu söyledi. Bebeğin gece bir anda fenalaştığını anlatan Toptemel, “Monitör ötmeye başlayınca hemen yanına gittim. Kalbini dinledim ama hissedemedim. Gündüz hemşireleri tarafından verilen ilaçları hemen kestim. Çünkü bunlar narkotik dediğimiz ilaçlar ve bebeği sersemleten ilaçlardandı” dedi.

“BİR ŞEY YAPMA DEMESİNE RAĞMEN 15 DAKİKA KALP MASAJI YAPTIM”

Bebeğin kalbini hissedemediği için Hakan Doğukan Taşçı’yı aradığını söyleyen sanık, “Israrla yapılacak bir şey var mı diye sordum. Kan şekerine bak dedi. Kan şekerine bakıp hemen müdahale başladım. Hakan Doğukan Taşçı tarafından bana bir şey yapma denilmesine rağmen ben müdahale ettim. Yaklaşık 15 dakika kalp masajı yaptım. Kalp atışını hissedene kadar müdahaleye devam ettim” dedi.

“BEBEĞİ TESLİM ETTİĞİMDE YAŞIYORDU”

Kendi vardiyası bittiğinde bebeğin hala yaşadığını anlatan Toptemel, “Gündüz hemşireleri gelince ben bebeği onlara teslim ettim. Çıkmadan önce Hakan Doğukan Taşçı’yı yine aradım. Nabız hissediyorum yapılacak başka bir şey var mı diye sordum. Hoparlörü de açtım ki diğer hemşireler de duysun ne dediğini. Çünkü sesi uykulu geliyordu” dedi.

6 aylık bebeğin yenidoğan yoğun bakımda ne işi olduğu sorulan Tuğçe Toptemel, “O bebeğin yoğun bakımda olmaması gerektiğini sorguladım. Hemşireler bana Hakan Doğukan Taşçı’nın talimat verdiğini söylediler” dedi.

“YİNE OLSA YİNE YAPARIM”

Bebeğe müdahale etmesinin yasak olmasına rağmen ettiğini söyleyen Toptemel, “Yine olsa yine yaparım. Pişman değilim. Bir ihmalim olduğunu düşünmüyorum. Bebeğin öldüğünün geç farkedildiği iddiasını kesinlikle kabul etmiyorum. Ben nöbetten çıktıktan sonra kim ne yaptı bilmiyorum. Ben mesai saatimden fazla kalıyorsam mesai saatinde orada olması gerekenler de orada olmalıydı” dedi.

“VİCDANIM RAHAT”

“Vicdanım rahat” diyen Toptemel, “Bu konuda gerçekten vicdanım rahat. Benim alanı 8’de teslim etmem gerekirken sorumlu hemşirem 10’da işe geliyor. Sorumlular gelene kadar ben bebeğin başında bekledim. Ben bebeğe müdahale ettiğim için buradayım ama etmeseydim de burada olacaktım” dedi.

SAVCI: ÖLDÜR DESE ÖLDÜRECEK MİSİN?

Savcı ayrıca, “Hakan Doğukan’ı bebeğin annesine doktor olarak tanıştırıyorsun bu ciddi bir durum neden bunu yapıyorsun?” diye sordu. Sanık da, “Biz talimatlara uyuyoruz. Talimatlara uymazsak işten çıkartırlar. Bana bu şekilde talimat verdi” diye cevap verince savcı, “O zaman öldür dese öldürecek miydin? Talimatın da bir sınırı yok m?” diye sordu. Toptemel, “Her talimata uymadığım açıktır. Uymak zorunda olduğum anlardan birisidir” dedi.

“BEBEK ÖLDÜKTEN SONRA NEDEN ŞİKAYET ETMEDİN”

Bir avukatta söz alarak sanığa, “Vicdanınızın rahat olduğunu söylüyorsunuz. Peki bebeğin öldüğünü duyduktan sonra şikayette bulunmayı düşünmediniz mi? Hastanede doktor yok, ekipman yok, hemşire yok. Hastanenin üst birimine ya da savcılığa şikayette bulunmayı düşünmediniz mi?” diye sordu.

"SUSMAK ZORUNDA KALDIM"

Sanık ise, “Şikayette bulunmadım. Bizde çocuk doktoru yoktu bunu hep söylüyorum. Ölümler tabi ki oluyordu. Opara bebeğin ölümü beklenmeyen bir ölümdü. Susmak zorunda kaldım. 10 yıldır yenidoğan hemşiresiyim bugüne kadar yoğun bakıma doktorun gelip bebeğe müdahale ettiğini görmedim” dedi.

“DAYANAMAYIP ÇIKMAK İSTEDİĞİNİZDE FIRAT SARI SİZE BU PARAYI VERİYOR”

Serdar Yüksel’in ardından Fırat Sarı’nın asistanı Sümeyye Nur Taşçı savunma yaptı. Hakkındaki suçlamaları kabul etmeyen Taşçı, “Dolandırıcılık yapmadım. Örgüt olarak hareket etmedim. Ben sadece Fırat Sarı’nın asistanıydım. Onun talimatlarını yerine getirdim. Daha öncesinde de yoğun bakım hemşiresi olarak çalışıyordum” dedi. Taşçı, ayrıca Fırat Sarı’nın kaşesini kullandığı iddiaların da gerçeği yansıtmadığını söyledi.

Özel hastanelerde çalışan hemşirelerin az paraya çok fazla iş yaptığını anlatan Taşçı, “İddianamede dosya olarak bahsedilen de sadece hasta dosyası değil. Her işi yaptırıyorlar. Bunlar biriktikçe çok fazla iş yükü oluyor. Dayanamayıp işten çıkmak istediğiniz zaman da Fırat Sarı size bu paraları veriyor. Gitmemeniz için” dedi.

“FIRAT SARI ALDIĞI BORCU DA PARÇA PARÇA VERİYORDU”

Fırat Sarı’nın kendisinden borç aldığını söyleyen Sümeyye Nur Taşçı, “Ben de ondan almışımdır. Fırat hoca aldığı paraları da aldığı gibi vermeyen biriydi. Örneğin 5 bin lira aldıysa bunu size parça parça verir. Şimdi şu kadar vereyim idare et gibi” dedi.

“KENDİ YEĞENLERİMİ BİLE FIRAT SARI’YA EMANET ETTİM”

Özel hastanelerde zor şartlarda çalıştıklarını ve kimsenin bilmediğini anlatan Taşçı, “Bebekleri her zaman kendime emanet bildim. Biz gerçekten fedakarlık yaparak çalıştık. Fırat Bey’in de böyle bir şey yaptığını görmedim. Kendi yeğenlerimi bile ona emanet ettim” dedi.

SAVCI: “GELİRİ GAYET İYİ OLAN FIRAT SARI NEDEN SİZDEN BORÇ ALSIN”

Sanık Sümeyye Nur Taşçı’ya soru soran duruşma savcısı, “2 tane şirketi olan geliri gayet iyi olan Fırat Sarı neden asistanından borç alsın?” dedi. Sanık ise, “Asistanı olduğum dönemde borç vermedim. Hep isterdi. Biz kızlarla banko dediğimiz yerde otururken gelip paranız var mı diye sorardı. Biz de kendi aramızda konuşurduk” dedi.

MAHKEME BAŞKANINI SİNİRLENDİREN İTİRAZ
“BÖYLE SAÇMA SAPAN ŞEY OLUR MU?”

Mahkeme Başkanı sanığa, “Usulsüzlük yapılmadı diyorsun; ama Hasan Basri beyanlarında kan basıncı yanlış girildi diyor. Böyle beyanda bulundular kendi aleyhlerine böyle durum yoksa neden telaşlı konuştular?” diye sordu. Sümeyye Nur Taşçı’nın avukatı da, “Başkanım bu soruyu soramazsınız itiraz ediyoruz” dedi.

Avukatın itirazına sinirlenen mahkeme başkanı, “Mahkeme başkanının sorusuna itiraz edilmez. Böyle saçma sapan şey olur mu? O zaman sorgu yapamayız. Ben yeni hakim değilim. Bu işi yıllardır yapıyorum” dedi.

Haberin Devamı
“YAVRULARIMIZA ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUM”

İddianamede il dışından suçlamaya konu olan hastanelere bebek hasta sevk ettirdiği belirtilen tutuklu sanık Serdar Yüksel savunmasına, “Dosyada adı geçen bütün yavrularımıza Allah’tan rahmet ailelerine başsağlığı diliyorum” diyerek başladı. Örgüt üyesi olmadığını söyleyen sanık, “Örgüt içinde olduğumu bile basından ve iddianameden öğrendim. Bu suçtan beraat edeceğime inanıyorum. Çünkü örgüt için bir konuşmam ya da bir çalışmam yok. Buraya nasıl geldim anlamış değilim” dedi.

FIRAT SARI’DAN GELEN PARA BORÇMUŞ

Kamuyu da asla zarara uğratmadığını söyleyen Yüksel, “Sağlık Bakanlığımız ve alt birimleri öyle güzel bir sistem kurmuşlar ki, herhangi bir açık çıksa hemen kapatıyorlar” dedi. Gıyasettin Mert Özdemir ve Fırat Sarı’dan borç aldığını söyleyen sanık, “Asla ve asla onlardan borç aldım diye onların hastanelerine hasta sevk etmedim. Keşke hiç borç almasaydım” dedi.

MAHKEME BAŞKANI: “İNSAN BİRİNE DURDUK YERE NEDEN PARA VERSİN”

Mahkeme başkanı sanığa, “İlker ve Fırat arasında bir konuşma var. İlker diyor ki ‘Serdar’dan ses var mı?’, Fırat diyor ki ‘Bu ara hastalarımız düşük’ ne anlıyorsun bu tapeden?” diye sordu. Sanık ise, “Yoğun bakımı doldurmak istediklerini biliyorum. Her hastanede olan bir şeydir” dedi. mahkeme başkanı daha sonra, “Onların hastanelerine yaptığınız her sevk başına para alıyor muydun?” diye sordu. Para almadığını söyleyen sanık, “Hayır hayır kesinlikle ama kendilerinin verdiği oluyordu” dedi.

Bu cevap üzerine mahkeme başkanı, “İnsan birine niye durduk yere para versin ki? O adam istemiyorsa tabi?” dedi.

“UTANDIĞINIZ İÇİN Mİ SUSMA HAKKINIZI KULLANDINIZ”

Sorgusunun ardından bir avukat sanık Yüksel’e, “Emniyetteki sorgusunda para alım kısımlarında susma hakkınızı kullanmışsınız. Duyduğunuz utanç yüzünden mi bu konuda susma hakkınızı kullandınız?” diye sordu. Serdar Yüksel ise, “Evet keşke almasaydım borçları” dedi.

“BENİM AMACIM BELEDİYE BAŞKANI OLMAKTI”

Funda Özen’in ardından Esenyurt Belediyesi’nde Sağlık İşleri Müdürü olan tutuklu sanık Renas Kılıç savunmasını yaptı. Savunmasının başında mesleğe nasıl başladığını detaylı bir şekilde anlatan sanığı mahkeme başkanı, “Sen hakkındaki suçlamaları biliyor musun?” diye uyardı. Mahkeme Başkanının, “Sen 112’ye başvuran hastaları usulsüz bir şekilde Reyap Hastanesi’ne sevk etmekle suçlanıyorsun” diye hatırlatması üzerine sanık, “Bir tane örnek var mı? Sağlık Bakanlığı sistemi kolay bir sistem değildir. Bu suçlamayı asla kabul etmiyorum” dedi.

"BİZ BİTMİŞİZ ZATEN"

Basında çıkan haberlerden dolayı eşinin işe gidemediğini anlatan sanık Renas Kılıç, “Ben iki depremde de çocuklarımı bırakıp enkazda görev yaptım. Ben burada bebek ölümü ile suçlanmıyorum ama hepimize bebek katili deniyor” dedi. Cezaevinden çıkacağına inandığını söyleyen Kılıç, “Ama çıktıktan sonra insanların karşısına nasıl çıkacağımı bilmiyorum. Benim amacım belediye başkanı olmaktı” dedi. Kendisiyle aynı suçtan yargılanan kişilerin dışarıda olduğunu söyleyen Kılıç, “Ben cezaevindeyim. Bir insanın hayatını bitirmek bu kadar kolay değil. Biz bitmişiz zaten” dedi.


SANIK YAKININDAN GAZETECİLERE HAKARET

Sanık savunma yaptığı sırada gazetecilerin olduğu bölümde oturan bir sanık yakını muhabirlere, “Zaten medya s…ı bu işin içine. Ne ile suçluyorsunuz bu insanları hepiniz gerizekalısınız” dedi. Gazetecilerin tepkisi üzerine sanık yakını sesini yükseltince duruşma salonunda bulunan polis memurları araya girerek sanık yakınını gazetecilerden uzaklaştırdı.

“DEĞİŞTİRMİŞTİM DEMEDİM YANLIŞ YAZMIŞLAR”

Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada ilk olarak tutuklu sanık Funda Özen savunma yapmaya başladı. 

Reyap Hastanesi’nde medikal muhasebeci olduğunu söyleyen sanık, “Dolandırıcı olmakla suçlanıyorum ama hiçbir menfaatim yok. Hesap hareketlerimden de bellidir. Ek bir gelirim yok. Sadece hastaneden maaş alıyorum ve aileme destek oluyorum” dedi. SGK faturalarını kendisinin kestiğini söyleyen sanığa, sanık Hasan Basri Gök ile yaptığı telefon konuşmasında, “Ben tarihleri değiştirmiştim hadi yine şanslısınız” cümlesi soruldu. Tarihleri değiştirme gibi bir yetkisi olmadığını söyleyen Özen, “Değiştirmişler dedim. Oraya yanlış yazılmış olabilir” dedi.

“DOKTORLARIN BİLEMEMESİ MÜMKÜN DEĞİL”

Faturalarla oynama yaptığı iddialarını kabul etmeyen Funda Özen, “Tıbbi bir bilgim yokken tıbbi bir evrakla oynama yapmam mümkün değil. Yoğun bakımda çalışmadım. Ben hasta sevkinin nasıl yapıldığını nasıl işlediğini bilmiyorum” dedi.

Faturalarda oynama yapılsa doktorların bileceğini söyleyen sanık, “Doktorların bilgisinin olmaması gibi bir durum söz konusu değil. Epikrizi sisteme doktor girer en son faturalar yazıldıktan sonra da onaylaması gerekir” dedi.

Haberin Devamı
ÜÇ YILLIK İLİŞKİLERİ VARMIŞ

İstanbul’da bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek haksız kazanç sağlamak ve kusurlu davranışlarla ölümlerine neden olmak iddiasıyla yargılanan 47 sanık hakkındaki davanın duruşması dün de devam etti.

İlk celsenin üçüncü oturumu, tutuklu sanık hemşire Cansu Akyıldırım’ın savunmasıyla başladı. Fırat Sarı’nın şirketinden hastanesine tıbbi danışmanlık aldığını belirten Akyıldırım’a, iddianamede yer alan hesap hareketleri soruldu. Akyıldırım, Sarı’dan kendisine gelen paraların motivasyon amaçlı olduğunu belirterek, “Fırat Bey bana aylık olarak toplu para gönderirdi, ben de bu parayı motivasyon amaçlı ekibe dağıtırdım” dedi.

Mahkeme Başkanı, Cansu Akyıldırım’a, “Fırat Sarı ile samimiyetin var mı?” diye sorunca, Akyıldırım, 2021-2023 yılları arasında yaklaşık üç yıllık bir ilişkileri olduğunu söyledi. Mahkeme Başkanı, Akyıldırım’a “Hasan Basri Gök, Hakan Doğukan Taşçı ve Hüseyin Günerhan ile husumetin var mı?” diye sordu. Akyıldırım, “Sevmem ama saygı duyarım. Tam husumet diyemeyiz ama birbirimizden hoşlanmayız” yanıtını verdi. Duruşma savcısı, bir bebeğin hastanede ölmesine ilişkin sürece dair Akyıldırım’a TRG Hastanesi’nde olmadığı halde bebeğe müdahale ettiğini, bunun legal olup olmadığını sordu. Sanık Akyıldırım soruyu şu şekilde yanıtladı: “Birinci Hastanesi’ndeyken servise bir hafta kadar gidip baktım. Hastane yönetimlerinin de haberi vardı. Orası işletme olduğu için dış nöbetçi de alıyorduk. Bu şekilde düşünürsek legal olduğumu düşünüyorum.”

İDDİANAMEDEN

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede 47 sanığa ve 19 sağlık kuruluşuna yer verilirken 10 bebeğin ise hayatını kaybettiği belirtildi. İddianamede Fırat Sarı liderliğindeki ve yöneticiliğini İlker Gönen ile Gıyasettin Mert Özdemir’in yaptığı suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yeni doğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamakları ile oynama yaparak SGK’dan üst sınırdan ödeme almak olduğu açıklandı.

İddianamede çetenin hastaların mevcut durumlarını, evrak işlemlerine farklı yansıtarak (entübe olanı entübe olmayan, entübe olmayanı entübe olan, kullanılmayan ilaçları kullanılmış şekilde) gibi yöntemlerle evrak sahteciliği yapıp SGK’ya fatura ettiği, hastaların mevcut durumlarını olduğundan daha ağır göstererek daha uzun süre yatış sağlayıp SGK’dan yüksek ücret tahsil ettiği ve bazı hasta yakınlarından fazladan ücret adı altında para almak gibi işlemlerle maddi çıkar elde ettiği de aktarıldı. Hazırlanan iddianamede yer alan şüphelilerin çoğunun sağlık çalışanı olduğu ve kazanılan kardan bu çalışanların da aldığı belirtildi.

İddianamede 112 sevk sistemi bertaraf edildiği için bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği örgüt adına karlı gördüğü hastanelere yatışının yapıldığı, bu noktada amacın bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil maddi olarak en fazla kazanç elde edilmesi olduğu belirtildi. Bebeklerin her türlü enfeksiyona açık olan yeni doğan yoğun bakım ünitelerinde yatırılmasının kimi bebeklerde enfeksiyon kapma gibi rahatsızlıklara kimi bebeklerde ise ölüme dahi sebep olduğu da iddianamede kaydedildi.

Şüphelilerin usulsüz şekilde düşümünü yaptıkları currosurf, infasurf gibi ilaçları hastaneden çıkartarak satıp maddi kazanç elde ettikleri, Özel Hastaneler Yönetmeliği’ne aykırı şekilde işletme devri yapılarak danışmanlık hizmeti adı altında Fırat Sarı liderliğindeki Yenidoğan Suç Örgütü’nün çok sayıda hastaneye az sayıda doktorla hizmet vermeye çalışması nedeni ile aslında sağlık hizmetinin doğrudan hemşire ve hatta hemşire yardımcıları ile verildiği bu nedenle bebek ölüm sayılarının arttığı da iddianamede kaydedildi. İddianamede hemşirelerin kendisini doktor olarak tanıttığı, bir kısım örgüt mensuplarının yenidoğan yoğun bakımlarını kapasitenin üzerinde doldurduğu, hemşireler eli ile usule aykırı gerçek olmayan epikriz raporları yazıldığı da açıklandı. Soruşturma kapsamında incelenen dijital materyallerde ise şüphelilerin "kötü hasta değerleri, iyi hasta değerleri" gibi şablon hasta değerlerinin yer aldığı ve çoğu zaman hastaların kan gazı, kan değerleri, enfeksiyon olup olmadığı gibi konularda gerçekte bir tetkik veya tahlil yapmadan kendi gözlemlerine göre bebeği iyi veya kötü olarak kategorize edip raporlarını şablon olarak tek elden, merkezden, hastane dışından yazdıkları iddianamede kaydedildi.

Bu nedenle hangi bebeğe hangi tedavinin uygulanacağı yönünde tereddütler yaşandığı ve bebeklerin hayatını kaybetmesine kadar varan telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğduğu iddianamede kaydedildi. Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından ilgili hastaneler ve suç örgütünün faaliyetlerini incelemek ve raporlamak için görevlendirilen müfettişlerin bebek ölümleri ile ilgili olarak alanında uzman neotologlardan oluşan uzman heyetten aldığı görüşe göre hastanelerde tıbbi imkansızlıklar, erken teşhis ve tedavi olmaması, birebir yakın hekim kontrolü olmaması, gerekli tetkik ve tahlillerin yapılmaması, hayati öneme sahip ilaçların kesilmesi, 3. Düzey olmamasına rağmen 3. Düzey hasta kabulü yapılması, doktorların hastaların klinik takip ve tedavisini üstlenmedikleri, ölüm sebeplerinin doktorlar tarafından örtbas edilmesi, TPN sıvısı içerisine lipit multivitamin, fosfor ve magnezyum destekleri verilmemesi sonucu yeterli enerji protein desteği alamadığı için hastaların beslenme bozukluğuna sebep olunduğu, bebeğin kalbi düşmesine rağmen adrenalin kullanılmaması, hastaların uzun süre yatışı yapılıp uygun merkezlere sevk edilmemesi, ilaç hazırlanması ve saklanmasında ihmal gösterilmesi, hastalara protein ve lipit desteği yapılmaması, gerekli ilaçların uygun şekilde verilmemesi, uygun şekil ve süre canlandırma desteği uygulanmaması, sahte hasta dosyası düzenlenmesi, hastaya pasif ötenazi uygulanması nedeniyle bebeklerin hayat haklarının ellerinden alındığı şeklinde tespitler olduğu aktarıldı.

İddianamede bazı bebeklerin yoğun bakıma girdikten sonra kilo alması gerekirken aksine ciddi kilo kaybı yaşadığı da aktarılırken, Yenidoğan Suç Örgütü’nün ve örgüte yardım eden hastane yönetimlerinin sırf giderleri azaltmak ve maddi menfaat temin etmek adına bebeklere yeterli besin verme işlemini yerine getirmedikleri, tapelerde "TPN tüketimini azaltın" şeklinde talimatların yer aldığı da açıklandı. İddianame kapsamında sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen’in 10 kez ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘nitelikli dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ve 11 kez ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9’ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Sanık Gıyasettin Mert Özdemir’in ise ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi’, ‘kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ve ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi. İddianamede diğer sanıklar hakkında benzer suçlardan değişen oranlarda hapis cezası talep edildi.