Can Şişman / milliyet.com.tr - Otizm, kişilerin ailesiyle ve etrafında bulunan bireyler ile normal iletişim kurmasına engel olan bir nöro-gelişimsel bir bozukluk. Yeni doğan bebeklerde ikinci aydan sonra kendini belli etmeye başlıyor. Son yıllarda gerek ülkemizde gerekse yurt dışında otizme yönelik önemli yollar kat edildi, otizm konusunda bir farkındalık yaratma konusunda somut adımlar atılmaya başlandı. Birleşmiş Milletler, 2008 yılında 2 Nisan tarihini 'Dünya Otizm Farkındalık Günü' olarak ilan etti. Ancak otizm konusunda hâlâ yeterince bilgi sahibi değiliz. Bu farkındalığı yaratmanın en önemli yollarından biri de otizmlileri daha çok görmekten, dinlemekten geçiyor. Başarılarına, hislerine, hayallerine ortak olmamız gerekenlerden biri de Rabia Aytek...
23 ENSTRÜMANI RAHATLIKLA ÇALABİLİYOR
Otizmli Rabia Aytek 25 yaşında bir müzisyen. Aralarında ud, gitar, piyano, ukulele ve kemençenin de olduğu tam 23 enstrümanı rahatlıkla çalabiliyor. Rabia Aytek, 23 adet müzik aletini çalabiliyor olmayı önemli bulsa da "Benden başkasına faydası yok bunun" diyor. 23 enstrüman çalmayı bir zafer olarak görmediğini söylüyor. Hocaları onu enstrümanları azaltması ve sadece birinde uzmanlaşması gerektiği konusunda uyarmış. Ancak annesi bu fikre karşı çıkmış. Annesi Canan Çatal, onun sınırını görmek için kızının bu özel müzik yeteneğinin peşinden gitmiş. Rabia Aytek, müzik serüvenine önce gitarla başlamış, devamı çorap söküğü gibi kendiliğinden gelmiş.
'BENİM DEĞİL ANNEMİN SABRININ ZAFERİ'
Doktorlar Rabia Aytek için "Konuşamaz" demişler. Ancak annesi Canan Çatal ona her zaman inanmış. Çocukken annesi ona sözlük açarmış, hiç bilmediği 5 kelimeyi ezberletmeye çalışırmış. O zamanlar 'c'yi söyleyemezmiş, 'c' yerine 'ş' dermiş. Çevredekiler Rabia Aytek'in yaptığı hataları sevimli bulurken kızının doğru harfi söyleyememesinden ötürü anne Canan Aytek üzülürmüş ama kızının harf hatası yapması karşısında hiç pes etmemiş, hep doğrusunu ona öğretmek için emek sarf etmiş. Rabia Aytek, "Zafer buysa evet, zafer buydu. Benim değil, annemin sabrının zaferiydi" diyor ve ekliyor: "Benim annem benim kahramanım. Hayata sımsıkı sarılıyorsam bu annem sayesindedir. Kimse bana inanmıyorken sadece o, bana inandı..."
'BİZE NORMAL DAVRANIN LÜTFEN'
Bizler otizmli bireylere nasıl davranmalıyız? Rabia Aytek'in buna cevabı şu şekilde: "Bize lütfen normal davranın. Özel bir ilgiye gerek yok. Hepimiz çok farklı özelliklerdeyiz hatta sizlere göre hislerimiz belki daha bile fazla gelişmiş olabilir." Aytek, arkadaşı olmadığını söylüyor. İlk arkadaşını üniversite 3'üncü sınıfta edindiğini söyleyen genç kız, otizmli olduğunu öğrenen arkadaşlarının kendisine farklı gözle baktıklarını, aralarına almadıklarını anlatıyor. En büyük arkadaşının annesi olduğunu söyleyen Aytek, otizmli olmanın kolay olmadığını ancak müzik sayesinde hayatının değiştiğini söylüyor. "Sanırım artık hocalarım benimle gurur duyuyor" diye devam ediyor.
Başarılarıyla tüm engellilere örnek olan Rabia Aytek, 2015 yılında İstanbul'da bulunan Haliç Kongre Merkezi’nde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmüştü. Rabia Aytek ile yakından ilgilenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisini Ankara'ya da davet etmişti.
EN SEVDİĞİ KİŞİLERE BİR TATLI İSMİYLE SESLENİYOR
Peki Rabia Aytek hayata nasıl bakıyor? "Soyut düşünme yeteneğim yok galiba benim" diyen Aytek, en sevdiği kişilere bir tatlı ismiyle seslendiğini söylüyor. Kızıltoprak Musiki Topluluğu'nun şefi olan Murat Seçkin'e 'bal kaymak', İskender Doğan hocasına 'kaymaklı şerbetli baklava' dediğini söylüyor. Dünyayı karışık buluyor ancak iç dünyasında mutlu. "Mutsuz olmanın nasıl bir şey olduğunu pek bilmiyorum" diye devam ediyor ve bu hayatta en önemli şeyin sabır olduğunu sözlerine ekliyor.
'MÜZİK BENİM ELİM, KOLUM GİBİ'
"Müzik benim hayatım" diye konuşan Rabia Aytek, müziğe olan aşkını şöyle tarif ediyor: "Elim, kolum gibi müzik. Beni mutlu ediyor, rahatlıyorum." Özel yetenek sınavıyla girdiği liseyi üstün başarıyla tamamlayan Rabia Aytek, daha sonra İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nı kazanıyor. Eğitimine önce gitar bölümünde başlayan Aytek, ardından Türk Musikisi'ne geçiş yapıyor. Bugüne kadar 4 tiyatro oyununun başrolünde sahne alıyor. Genç kız, konservatuvar günlerini şöyle anlatıyor: "Piyano çalışırken ışığı söndürüp karanlıkta çalışırdım, herkes hayret ederdi. Konsantrasyonumu bozacak hiçbir şey görmek istemediğim için bunu yapardım, iç huzurumu bozuyordu. Şimdi Türk Musikisi'ne geçtim ve bir eseri ilk duyduğumda hiç provasız söyleyebiliyorum."
'DEMET AKALIN VE KIRAÇ'LA TANIŞMAYI ÇOK İSTİYORUM'
Peki Aytek'in hayalleri ne? Rabia Aytek ilk hedefinin bir devlet üniversitesine yerleşmek olduğunu ve bu hedefini başardığını söylüyor. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sanat Tasarım ve Mimarlık Fakültesi'nde Türk Musikisi bölümünde 3'üncü sınıfa geçtiğini söyleyen Aytek, okulunu bitirdikten sonra akademisyen olmak istediğini söylüyor. Bir de Devlet Türk Müziği topluluğuna girmeyi çok istiyor. Uzun vadedeki en büyük hayallerinden biri ise engelli bireyler için müzik okulu açıp burada burslu öğrenciler yetiştirmek. Bir de bir beyaz piyano hayali var. Piyanosunun çok eski ve arızalı olduğunu söyleyen Aytek, "Belki bir gün yeni bir piyanom olur. Hayalim beyaz bir piyanomun olması" diyor. "Tanışmak istediğiniz ünlüler var mı?" sorusuna ise düşünmeden şu yanıtı veriyor: "Demet Akalın ve Kıraç... İkisiyle de tanışmayı çok istiyorum."
'BEDENSEL ENGELLİ ARKADAŞIM BENİ KÜÇÜMSÜYORDU'
Peki Rabia Aytek'in otizmle mücadele eden yaşıtlarına ne gibi tavsiyeleri var? "Eğitimi hiç bırakmasınlar" diyen Aytek sözlerini şöyle sürdürüyor: "Ödevlerini zamanında yapsınlar, eğitim hayatlarına mutlaka devam etsinler." Yaşıtlarıyla çok vakit geçirmediği için üzgün olduğunu söylüyor. Kendi yaşıtı olan bedensel engelli bir arkadaşıyla yaşadığı şu anıyı anlatıyor: "Yaşıma yakın bedensel engelli bir arkadaşım vardı. Onunla çok güzel bir arkadaşlığımız vardı ancak sonra bana çok yalan söylediğini öğrendim. Bir anda benimle arkadaşlığını bitirdi. Zihinsel sayılan gruptaki engelim yüzünden beni küçümsüyordu..."
'OTİZMLİ OLDUĞUMUZUN BİLİNMESİ BİRÇOK KİŞİYE IŞIK OLUYOR'
Otizmli bir birey başardı elde ettiği zaman önüne mutlaka 'otizmli' ibaresi konuluyor. Peki bu durum ona ne hissettiriyor? "Bazen rahatsız olabiliyorum bu durumdan" diyor ve şöyle devam ediyor: "Normal bir bireyden daha fazla çaba ve emekle bu başarıya ulaştığımız için otizmli olduğumuzun bilinmesi birçok kişiye ışık olup yol gösteriyor. Annemle birlikte çok kişinin hayatına dokunduk ve destek olduk. Bu benim için başarının tadını çıkarmaktan daha önemli..."
'HİÇBİR RİTİM KAÇIRMADIĞINI FARK ETTİM'
Rabia Aytek'in müziğe olan tutkusunda, hayata pozitif bakabilme becerisinde, tüm zorlukları kolayca aşabilmesinde en büyük pay sahibi elbette annesi Canan Çatal. Rabia Aytek'in kazandığı her başarıda anne Canan Hanım'ın ayakta alkışlanacak sabrı ve azmi yatıyor. Anne, kızının müziğe özel bir yeteneği olduğunu keşfettiği anı şöyle anlatıyor: "Kızım 9-10 yaşlarındayken çamaşır makinesinin dönen pervanesini saatlerce seyrederdi. Bir gün onu dikkatle izlemeye başladım. Hiçbir ritim kaçırmadığını fark ettim. Bu saatlerce sürdü. Emin olmak için birkaç gün hiç belli etmeden onu izledim. Sonra yanıma bir metronom koydum ve kafasını metronom ile paralel salladığını gördüm. Kızımdaki ritim duygusundan işte böyle emin oldum."
Peki Rabia Aytek'in müzikle tanışması nasıl oldu? Canan Çatali "Rabia'ya müziği sevip sevmediğini sordum, bana direkt gitar istediğini söyledi. Hatta bana kaç teli olduğunu, perdelerini, gitarın ağacını ve daha birçok detayı peş peşe anlattı. Bu kadar çok detayı nasıl öğrendiğini anlamamıştım. Müzik öğretmeni olan dayımın oğlunun da önerisiyle Pendik Belediyesi'nde enstrüman kursu başvurusunda bulundum. Kısa bir kulak testinin ardından sevgiyle kızımı kabul ettiler. Böylece Rabia gitar kursuna başladı."
'BANA KIZIMI ÇOK YORDUĞUMU SÖYLEDİLER'
Canan Çatal, kızının yapacaklarının sınırını keşfetmek için yoğun bir çaba sarf etmiş. Hatta bu konuda çevresinden kendisine tepkiler geldiğini bile söylüyor. Çatal, "Rabia hem okula gidiyor hem de günde 4 saat müzik çalışıyordu. Kızımın sınırının nereye gideceğini merak ettim. Keman, piyano ve şan derslerine başladı kızım. Bu yoğun tempo nedeniyle çevremden büyük tepkiler de aldım. Birçok kişi kızımı çok yorduğumu, hırslarıma kurban ettiğimi söyledi" diyor. Çevresinden gelen tepkilere aldırmadığını belirten Çatal, "Keman hocamız Alper Bey onu çok sevdi ve destekledi. Rabia yıllarca günde 10 saat enstrüman çalıştı. Ben hep onun yanında oldum. Bu başarı ikimizin başarısı. Kızımı sosyal yaşamın içinde tuttum, sadece özel derslere değil aynı zamanda topluluk çalışmalarına da dahil ettim. Bu sayede nerede nasıl davranması gerektiğini görüp yaşayarak öğrendi."
'ÖĞRETMENİNDEN PSİKOLOJİK ŞİDDET GÖRDÜ'
Zorlukların insanı daha çok cesaretlendirip güçlendirdiğini söyleyen Çatal, kızının ilkokul yıllarında öğretmenlerinden bile psikolojik şiddete maruz kaldığını anlatıyor. "Kızım ilkokul 1. sınıfta öğretmeninden manevi şiddet gördü. 3 ay boyunca öğretmeni kızıma psikolojik şiddet uygulamış. Ben de bunu sınıf arkadaşlarının evde bu durumu annelerine anlatmasıyla öğrendim ve hemen kızımı o okuldan alıp başka bir okula yazdırdım." Canan Çatal, lisede kızının yaşadığı bir travmayı da paylaşıyor: "Sınıf arkadaşları Rabia'ya okulunda hafif engelli bir çocuğun yanağını öpmesi yönünde baskı kurmuş. Hatta bu yanaktan öpme görüntülerinin fotoğrafını çekip okul gazetesinde ve WhatsApp gruplarında 'Büyük Aşk' diye başlıklar atarak alay etmişler. Kızım aylarca içine kapandı bu olaydan sonra. Birlikte bunu aşmak için çok büyük mücadeleler verdik ve sonunda başardık."
'OTİZM FARKINDALIĞINDA ÖNEMLİ ADIMLAR ATILIYOR'
Annesi ve Rabia Aytek'in geçtiği yollar başkalarına da umut oluyor. Onların herkese örnek gösterilecek anne-kız ilişkisini haberlerden, sosyal medyadan okuyan herkes onlarla iletişime geçiyor. Canan Hanım aldıkları tepkilerden ötürü çok mutlu olduğunu şöyle anlatıyor: "Türkiye'nin her yerinden aileler bize ulaşıp nasıl başardığımızı soruyorlar. Elimden geldiğince yol göstermeye çalışıyorum. Sonuna kadar da ardımızdan gelen diğer ailelere ışık olmaya devam edeceğiz."
Otizm farkındalığı konusunda Canan Çatal güzel adımların atıldığına yürekten inanıyor. İçindeki umudu şu şekilde paylaşıyor: "Üsküdar Belediyesi'nin açtığı Üsküdar Otizm Merkezi tıpkı Rabia gibi nice kuzuların yetişmesine vesile olacak. Galiba başarıyoruz. Bu konuda her geçen gün daha da ciddi adımlar atılmaya başlanıyor. Son olarak mesela bir hayal olarak gördüğümüz Türkiye Otizm Meclisi kuruldu. Arkadaşlarımın çalışmalarını görünce gözlerim doluyor. Ben umutluyum. Ardımızdan yürüyenler için her şey daha güzel olacak."
'BENİ EN ÇOK ÜZEN CÜMLELER...'
İnsanlar otizmli bireylere iyi niyetli olduğunu düşündüğü ama insanı ve ailesini yaralayan birçok kelime ve cümle sarf edebiliyor. 'Otistik' kelimesinin hakaret olarak kullanılması gibi. Canan Hanım ise kelimelere hiç takılmadığını şöyle anlatıyor: "Kelimelere hiç takılmıyorum çünkü benim için kızıma otistik veya otizmli denmesi hiçbir şeyi değiştirmiyor. Kızım otizmli ve bu ne olursa olsun değişmeyecek." Rahatsız olduğu sorular elbette var. Mesela kızının otizmli olmasının sebebinin akraba evliliği olup olmadığının sorulması gibi. Rabia Aytek'e "Kızın normal gözüküyor" denmesi de yine Canan Hanım'ın şaşkınlıkla karşıladığı cümlelerden. Onu en çok yaralayan ise kızının evlenip evlenmeyeceğine yönelik sorular. Bu üzüntüsünü şöyle paylaşıyor Çatal: "Biz ölünce çocuğumuza ne olacak sorusunu acı bir şekilde kendimize sorarken üzerine bir de evlilik ile ilgili anlamsız sorular geliyor. Maalesef evlilik olayı bizler içim imkânsız bir şey." Ötekileştirilmekten da rahatsızlık duyduğunu paylaşan Canan Hanım. "Bizi yormasınlar, bizi ötekileştirmesinler. Bizi sevip arkadaş olmayı, tanımayı denesinler yeterli."
'HER ŞEY ÜÇ KELİMEDE BİTİYOR'
Otizmli bir kız evlat sahibi Canan Çatal'ın ailelere vermek istediği tavsiye ne? Çatal, "Her şey üç kelimede bitiyor: Sabır, sabır, sabır" diyor. Otizmli çocukları olan ailelerin kendilerini yormaması gerektiğini söyleyen Çatal, "Bu yol çok uzun ve meşakkatli. Sabırla ve doğru zamanda, doğru eğitimle çok önemli yollar kat edilebilir. Çocuklarını iyi gözlemlesinler çünkü her otizmli meleğimiz başka bir dünya."
Çatal, ailelerin hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmamasını öğütleyerek "Kimseyle çocuğunuzu kıyaslamayın, toplumdan kaçırmayın. Haklarınızı iyi öğrenin ve sakın ümitsizliğe kapılmayın. Kendinize ve sağlığınıza iki kat dikkat edin, çünkü o sağlık size çok lazım olacak. Her ne yaşarsanız yaşayın her daim iyimser ve pozitif olun. Çünkü çocuklarımız çok hassas ve bizdeki negatif enerji direkt kuzularımızı ve davranışlarını etkiliyor, onların takıntılarını artırıyor. Sabırla bu yolu yürümeye devam edelim" vurgusunda bulunuyor.