24.03.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
GÖRKEM EVCİ
Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcılarından Doğan Öz, 24 Mart 1978 sabahı Bayındır Sokak’taki evinden ayrılıp Kızılırmak Caddesi’nde park ettiği aracına bindi. Aracını çalıştıran Doğan Öz, motorun ısınmasını beklemeye başladı. Bu sırada bir duvarın arkasında saklanan saldırgan, bulunduğu yerden fırlayarak Öz’ün arabasına yaklaştı. Araca üç metre kala elindeki tabancayla yedi el ateş etti. Aracın ön camından giren kurşunlardan üçü Öz’e isabet etti. Öz olay yerinde hayatını kaybetti. Kaçan saldırganın ise Naci Üner olduğu düşünülüyordu.
Site Yurdu’nda arama
Peki kimdi bu Naci Üner? Sorunun cevabını bulmak için 19 Ocak’a gitmek gerekiyor. 19 Ocak’ta Turizm ve Ticaret Gece Okulu’nda çıkan bir çatışmada Levent Özyörük isimli genç öldürüldü. Naci Üner, Özyörük’ü öldürdüğü iddiasıyla aranıyordu. Bu cinayeti araştıran isim de Doğaz Öz’dü. Öz, katilin o dönemde “ülkücülerin karargahı” olarak adlandırılan Site Öğrenci Yurdu’na kaçtığı bilgisini alınca yurdun aranmasına karar vermişti. Öz, arama sırasında yurda geldi. Polisler bir şey bulamadıklarını söylüyordu. Kendisi yokken yapılan aramayı kabul etmedi. Yeniden yapılan aramada yurtta saklanan tabanca ve bıçak ele geçirildi. Öz, bu aramadan sonra sürekli ölümle tehdit edildi.
Yurdun aranması ülkücü camiada rahatsızlık yarattı. Konu birkaç gün sonra Meclis’e kadar uzandı. MHP Konya Milletvekili İhsan Kabadayı, kürsüde Öz’ü suçlayan bir konuşma yaptı. Kabadayı, Öz’ün öğrencileri arama sırasında dışarı çıkardığını belirterek “Öğrenciler soğukta tam 2 saat müddetle Savcı Yardımcısı Doğan Öz Bey’i beklemiştir” diyordu. Yeniden yapılan aramada tabancı ve bıçak bulunduğunu belirten Kabadayı, Öz’e şu sözlerle yükleniyordu: “Sayın savcı, kâhinler mi çağırdı, falcılar mı çağırdı, eren evliyalardan mı istimdat etti bu tabancayı, bıçağı nasıl bulduğunun endişesini, şüphesini taşıdığımızı Yüce Meclis’e ve mesul Hükümet’e bildiriyorum.” İhsan Kabadayı “Doğan Öz’ün maksatlı, kasıtlı bir tertibin içine girmiş olduğundan” şüphelendiğini, maksadının “öğrencileri tahrik ederek polisle bir çatışma yaratmak” olduğunu” söylüyordu.
Kabadayı, bir yıl sonra Meclis’teki konuşmasıyla suç arasında ilişki kurulamayacağını söyleyecekti.
Doğan Öz, 6 Mart’ta bu öğrencilerden 70’i hakkında, Özyörük’ü öldürmek, yasalara aykırı toplantı düzenlemek suçlarından iddianame hazırladı. Bu, Öz’ün son davası olacaktı.
Çiftçi yakalandı
Katil zannedildiği gibi Naci Üner değildi. Ancak olay, Özyörük cinayeti ve Site Yurdu ile yakından ilgiliydi. Yapılan incelemelere göre Doğan Öz’ün öldürülmesinde kullanılan silah, daha önce işlenen başka bir cinayette kullanılmıştı. Bu sırada başka bir olay nedeniyle yakalanan İbrahim Çiftçi isimli kişinin, Öz’ün katilini gören çok sayıda tanığın tarifine benzediği fark edildi. Tanıklarla yüzleştirilen Çiftçi, cinayeti itiraf etti. Öz’ü talimatla öldürdüğünü itiraf eden Çiftçi, kendisine “Doğan Öz’ün Site Öğrenci Yurdu’nu arattığının ve Ülkü Ocakları’nı kapattırmak için çalıştığının” söylendiğini belirtti. Talimatı verenlerden biri, daha önce aynı silahla başka bir öğrencinin öldürülmesinden hüküm giymişti. Tüm eksik parçalar yerine oturdu.
‘Bizi kullanıp dışladılar’
13 Kasım 1996’da Milliyet’te Öz suikastının sanığı İbrahim Çiftçi ile yapılan bir röportaj yayımlandı. Çiftçi, cezaevinden çıktıktan sonra iş dünyasına adım atarak petrol ticaretine başlamıştı. İbrahim Çiftçi röportajda “Sistemin açmazında bizi yeterince kullanıp destekleyip ya da göz yumup kendileri için sıkıntı olmaya başladığımızda dışladılar” diyordu. Çiftçi, 1997’de MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in ölümünün ardından yapılan olağanüstü kurultayda da genel başkanlık için yarıştı. Olaylı geçen ve ertelenen ilk kurultayın ardından adaylıktan çekildi.
İdamı isteniyordu, beraat etti
Doğan Öz’ün öldürülmesiyle ilgili tuhaf bir yargılama süreci yaşandı. Sanık İbrahim Çiftçi hakkında dört kez idam istendi, Askeri Yargıtay, kararı dört kez bozdu. Çiftçi 1985 yılında beraat etti. Ankara 1 No’lu Askeri Mahkemesi’nin 25 Haziran 1985 tarihli tartışma yaratan kararında şöyle deniyordu: “Dava dosyasında bulunan tüm delillerin tahlil ve değerlendirilmesi sonucu sanık İbrahim Çiftçi’nin maktul Doğan Öz’ü taammüden öldürdüğü kanaatine varılmıştır. Askeri Yargıtay Daireler Kurulu kararları askeri mahkemeleri bağladığından mahkememiz eski kararında direnememiştir. Bu hukuki zorunluluk nedeniyle Çiftçi’nin beraatine karar verilmiştir.”
Denizlerin idamına karşı imza topladı
25 Mart 1978 tarihli Milliyet’teki habere göre Öz’ü tanıyanlar, onun ileri görüşlü bir hukuk adamı olduğunu söylüyordu. Doğan Öz, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmemeleri için imza toplamış, ardından da sürgünle cezalandırılmıştı. 1978’de “kontgerilla” soruşturması başlatan Öz, bu konuda bir rapor da hazırlamıştı. Öz’ün öldürülmesinde bu raporun büyük payı olduğu yorumları yapıldı.
SAVARONA YATI 82 YILDIR TÜRK SULARINDA
Atatürk sadece 6 hafta kullandı
1931 yılında inşa edilen Savarona yatı, 1938’de Türkiye tarafından Atatürk’ün hastalığının ağırlaştığı bir dönemde satın alındı. 24 Mart 1938’de yata Türk bayrağı çekildi. Atatürk’ün altı hafta kullanabildiği yat, 1989’da özel sektöre kiralandı. 2010’da fuhuş baskınıyla gündeme gelen yat, 2014 yılından bu yana yabancı devlet adamlarıyla yapılan görüşmelerde kullanılıyor.
Savarona Yatı, Brooklyn Köprüsü’nü inşa eden mühendis John Roebling’in kızı Emily Roebling Cadwallader tarafından hizmete sokuldu. 1931 yılında Almanya’nın Hamburg kentinde 4 milyon dolara mal edilen yatıyla Atlantik, Akdeniz, Kuzey Afrika sularından geçen Cadwallader, yüksek vergi nedeniyle Savarona’yı Amerika Birleşik Devletleri’ne sokamadı. Yatı satmaya karar verdi.
Birleşik Krallık Kralı VIII. Edward, 1936’da İstanbul’u ziyaret etti. Kral, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından, Osmanlı’dan kalan Ertuğrul Yatı’nda ağırlandı. Ancak oldukça eskiyen yatın bacasından dökülen kurumlar, Kral’ın üzerini kirletmişti. 1937’de Ertuğrul, hizmet dışına çıkarıldı. Yeni bir cumhurbaşkanlığı yatı alınması için araştırma başlatıldı.
Ata’ya umut oldu
23 Şubat 1938’de satın alınan yata 24 Mart 1938’de Türk bayrağı çekildi. Savarona, Atatürk’ün çok hasta olduğu bir dönemde İstanbul’a geldi. Yat, Atatürk’ün hastalığının ağırlaştığı bu dönemde doktorların “deniz havası iyi gelir” tavsiyesi için de bir umut olmuştu. Cumhuriyet gazetesi yatı “Dünyada mevcut yatların en büyüğü ve en güzeli” diye tanıyordu. Yalnızca altı hafta geçirebildi Atatürk yatta. Konuklar ağırladı, kabine toplantıları düzenlendi.
Savarona, 1950’li yıllarda satılacağı tartışmaları ile gündeme geldi. Sonunda Deniz Kuvvetleri emrine verilerek eğitim gemisi olarak kullanılmaya başlandı. Yat, bu yıllarda Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Türkiye’ye ziyarete gelen yabancı liderler için de kullanıldı.
Yangın çıktı
3 Ekim 1979’da Heybeliada’da demirli olan yatın makine dairesinde yangın çıktı. Yangında büyük hasar meydana geldi. Kullanılamayacak hale gelen Savarona, uzun süren bir onarıma alındı. 1986’da Külür Bakanlığı’na bırakıldı.
Özel sektöre kiralandı
1989 yılında hurdaya çıkarılacaktı. Daha sonra Turgut Özal hükümeti tarafından Armatör Kahraman Sadıkoğlu’na 49 yıllığına kiralandı. Yatın özel sektöre kiralanması tartışma yarattı. Hatta 1990 yılında SHP İstanbul Milletvekili Mustafa Sarıgül’ün açtığı dava sonucunda kira sözleşmesinin yürütmesi durduruldu.
Kahraman Sadıkoğlu, 2010 yılında yüksek maliyeti nedeniyle yatı devretmek istedi. Bu dönemde Savarona “fuhuş” haberiyle gündeme geldi. Muğla Göcek açıklarında dolaşan Savarona’ya baskın yapıldı.
Bakanlık devraldı
Yat, 2013 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından devralındı. Yabancı devlet adamlarıyla yapılan görüşmelerde kullanılmaya başlandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ilk olarak 4 Mart 2014’te Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyesi Bakir İzzetbegoviç’i yatta ağırladı.