GündemKadın muayyen günde oruç tutabilir mi?

Kadın muayyen günde oruç tutabilir mi?

13.07.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Muayyen günlerinde olan kadınlar, âdetli oldukları için değil de hasta oldukları için oruç tutmayabilir. Ama ramazanda onlara orucu haram sayıp başka zamanda kaza etmelerini farz kılmanın hiçbir dayanağı yoktur

Kadın muayyen günde  oruç tutabilir mi

Allah Teâlâ, “Sizden kim ramazanı yaşarsa onu oruçlu geçirsin” (Bakara 2/185) diye emrettikten sonra orucu bozan şeylerin yeme, içme ve cinsel ilişki olduğunu hükme bağlayarak şöyle demiştir:
“Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır; onlara yaklaşmayın”(Bakara 2/187)
Buna rağmen mezhepler, iftardan önce adet görmeye başlayan bir kadının orucunun bozulacağını, adetli olduğu günlerde oruç tutamayacağını kesin ifadelerle hükme bağlamışlar ve bu konuda icma olduğunu iddia etmişlerdir.
Oruç tutulmasının emredildiği ramazan ayında ona orucu haram saymakla kalmayıp tutamadıkları orucu başka bir ayda kaza etmesinin de şart olduğunu söylemişlerdir. Zamanında haram olan bir şey başka bir zamanda nasıl farz haline gelir?

Neden namaz kılmıyor?
Muâze adında bir hanım Aişe validemize; “Neden adetli kadın oruç tutuyor da namaz kılmıyor?” diye sormuş.
O da: “Sen Harûrâlı mısın?” demiş. Kadın, “Hayır, Harûrâlı değilim ama öğrenmek istiyorum” deyince şu cevabı vermiş:
“Bizim başımıza bu olay gelince orucu tutmamız emredilirdi ama namazı kılmamız emredilmezdi.”(Mslim Hayız 67)
Harûrâ, Sıffîn savaşında Ali’nin saflarından ayrılan Hâricîlerin toplandığı yerdir. İbnu Abdilberr’in (ö. 463/1071) bildirdiğine göre Haricîlerden bir kesim, âdetli kadının namaz kılmasını da farz sayarlarmış(Şevkânî, Neyl’ul-evtar).
Aişe validemizin sözünün Arapçası şöyledir:

Haberin Devamı

Kadın muayyen günde  oruç tutabilir mi


Bu sözde kaza kelimesi geçmektedir. Bütün hata, bu kelimeye verilen yanlış anlamdan kaynaklanmaktadır. Bunu Arap dilbilgini el-Feyyûmî’den (ö. 770/1368-69) dinleyelim:
“Alimler, ibadetlerde kazayı, vaktinin dışında yerine getirilen, edayı da vaktinde yerine getirilen için kullandılar. Bu, kelimenin sözlük anlamına aykırıdır ama iki vakti ayırmak için sonradan oluşturulmuş bir terimdir.”
Aişe validemiz zamanında kaza kelimesinin anlamı, ibadeti vaktinde yapmaktır. Bu sebeple onun sözü o zaman, sadece şu anlama geliyordu:

Kaza etmeleri farz kılmak
“Bizim başımıza bu olay gelince orucu tutmamız emredilirdi ama namazı kılmamız emredilmezdi.”
Kelimenin yeni oluşan terim anlamını, Aişe validemizin sözüne uygulayınca anlam şöyle olmaktadır.
“Bizim başımıza bu olay gelince orucu kaza etmemiz emredilirdi ama namazı kaza etmemiz emredilmezdi.”
Kaza kelimesi ilgili olarak İbn Teymiye şöyle der:
Kaza, Allah’ın ve Resulü’nün sözlerinde ibadeti vaktinde tam yapmayı ifade eder. Şu âyetler bunu gösterir:
“Namaz tamamlandığı zaman yeryüzüne dağılın ve Allah’ın ikramında arayın.”
Fakihlerden bir kısmı daha sonra kaza sözünü, vaktinin dışında yerine getirilen, eda sözünü ise vaktinde yerine getirilen ibadete has terimler haline getirdiler. Resulullah’ın sözünde böyle bir şey asla yoktur.(Mecmuu Fetâvâ Teymiye)
Sonuç olarak adet, her kadında farklı seyreder. Adeti kendisini hasta eden kadınlar, adetli oldukları için değil de hasta oldukları için oruç tutmayabilirler. Ama ramazanda onlara orucu haram sayıp başka zamanda kaza etmelerini farz kılmanın hiçbir dayanağı yoktur.
Böyle bir kadının ramazanda oruç tutmasını haram saymak, kişiyi şu âyetin kapsamına sokar:
“Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak, bu helâldir, şu da haramdır demeyin, çünkü Allah’a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Allah’a karşı yalan uyduranlar umduklarına kavuşamazlar.”(Nahl 16/116)

Haberin Devamı

KURAN’A SORALIM

Allah Teâlâ dinini, fıtrat olarak tanımlamıştır: “Sen yüzünü dosdoğru bu dine, Allah’ın fıtratına çevir. O, insanları ona göre yaratmıştır. Allah’ın yarattığının yerini tutacak bir şey yoktur. Sağlam din işte bu dindir. Ama insanların çoğu bunu bilmezler.” (Rum 30/30Rum 30/30)
Fıtrat, varlıkların oluşum, gelişim, değişim kanun ve kurallarıdır. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler, yer, gök yani her şey bu kanun ve kurallara göre oluşmuştur. Fıtrata göre oluşan varlıklardan her biri, bir âyettir. Bu sebeple varlıklar âlemine kâinat kitabı denir. Kâinat kitabını her insan okur ve ondan bilgiler alır. Araştırma ve gözlemlerini derinleştirenler daha derin bilgilere, keşiflere ve icatlara ulaşırlar.
Fıtrat âyetleri okunmadan hiçbir bilim yapılamaz. Evrensel değerler ve medeniyet böyle oluşur. Bu, insanı diğer yaratıklardan ayıran temel özelliktir. Bir de Allah’ın, nebîlerine indirdiği kitaplar vardır. O kitapla birlikte onlara, hikmet de verilmiştir. Hikmet, varlıklardan; yeme, içme, barınma ve bütün ihtiyaçları karşılayan doğru üretim yapmak gibi, indirilen kitaptan, insanlığın ihtiyacı olan doğru bilgileri üretmektir. Nasıl varlıklar âlemi, bütün ihtiyaçları karşılayacak yapıdaysa indirilmiş kitap da o yapıdadır.
Hem Kurân’ı anlamada, hem de ondaki hikmete ulaşmada örneğimiz Allah’ın son Nebîsi Muhammed aleyhisselamdır. Onun yetiştirdiği kişiler, sıkıntıları hikmetle çözmüş ve gittikleri yerlerde silinmez izler bırakmışlardır.

Haberin Devamı

SORU CEVAP

Haberin Devamı

n Soru: Ramazanda ezan okunduğunda önce akşam namazını mı kılmak gerekir yoksa yemeğimizi yemek mi?
Cevap: Önce iftar edilip arkasından akşam namazının kılınması daha iyidir. Bununla ilgili olarak peygamberimizin şöyle söylediği rivayet edilmiştir: “Eğer akşam yemeği önünüze konulmuş ve bu sırada akşam namazına kamet getirilmiş ise siz önce akşam yemeğine başlayınız.” (Buhari, Et’ime, 58)
Buna göre işin sağlık boyutu da göz önünde bulundurulduğunda ezan okunduğunda önce iftar açılıp, çorba vs. ile kısa bir atıştırma yapıp akşam namazını kılmak, namazdan sonra yemeğe devam etmek en güzelidir. Bu sayede hem namazda zihin yemekle meşgul olmaz hem de bütün gün boş olan mide bir anda yemekle dolup vücuda rahatsızlık vermez.
n Soru: Unutarak yemek içmek orucu bozar mı?
Cevap: Unutarak bir şeyler yemek veya orucu bozmaz. Unutmak, kişiden sorumluluğu kaldıran şeylerin başında gelir. Allah Teala hiç kimseyi gücünün yetmediği şeyden sorumlu tutmaz. Ayrıca O, kendisine: “Rabbimiz! Eğer unutur veya hata edersek bizi sorumlu tutma”(Bakara, 2/286) şeklinde dua etmemizi tavsiye etmiştir. Bunun yanı sıra peygamberimiz de şöyle buyurmuştur: “Oruçlu kimse oruçlu olduğunu unutup da yediği ve içtiği zaman, orucunu (bozmayıp) tamamlasın! Çünkü o oruçluya ancak Allah yedirmiş ve içirmiştir.” (Buhari, Savm, 26)

Haberin Devamı

Sorularınız için mail adresimiz: fetva@suleymaniyevakfi.org

DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR

İlk yaratılan insan kimdi?

Bazı çevreler, ilkin sadece Allah var iken, onunla birlikte Hakikat-i Muhammediye’nin var olduğunu, her şeyin bu özden ve bu özün hatırına yaratıldığını düşünürler. Yani tüm kâinatın bu özden yaratıldığına inanırlar. Bu düşünceyi temellendirmek için de “Sen olmasaydın... Sen olmasaydın... Ben kâinatı yaratmazdım” şeklinde bir uydurma bir söz kullanılır. Katoliklerdeki İsa inancıyla Taoistlerdeki Te inancının karışımı olarak değerlendirilebilecek bu anlayış, önce Şii muhitine oradan da tasavvufa geçmiştir. Kurân’ı hiçbir temeli olmayan bu düşünce, Müslümanlarda çarpık nebi-resul algısının oluşmasına sebebiyet vermiştir. Başta hadisçiler olmak üzere birçok âlim, Hz. Peygamberin bu şekilde anlaşılmasının onu ‘ilahlaştırmak’ anlamına geleceğini söyleyerek bu inancı ‘küfür’ ve ‘şirk’ saymışlar, daha önceki ümmetlerin de peygamberleri konusundaki aşırılıkları sebebiyle sapıklığa düştüklerini söylemişlerdir. Nebîmiz bu konuda bizlere şu uyarıyı yapmıştır: “Hıristiyanların Meryem oğlu İsa’yı aşırı surette methettikleri gibi, sakın sizler de beni methederken aşırı gitmeyiniz. Şüphesiz ki, ben sadece bir kulum. Onun için bana (sadece) Allah’ın kulu ve resûlü deyiniz.”
Sonuç olarak ilk yaratılan insan Adem’di. Muhammed aleyhisselam da tıpkı diğer insanlar gibi Adem’den sonra yaratıldı ve tüm yaratılanların özü de değildi.

Temel dini bilgiler

Dinimizin kaynağı nedir?

Dinimizde yegâne bilgi kaynağı Kuran’ı Kerim’dir. Yüce Allah insanlığa rehber ve uyarıcı olarak gönderdiği bütün nebilere kitap vermiştir (En’am, 84-89). Nebiler insanları dine davet ederken, kendilerince doğru olduğuna inandıkları şeylere değil, Allah’ın kendilerine verdiği kitaba davet etmişlerdir. Nebimiz Hz. Muhammed (a.s) de insanları Kuran’a çağırmıştır. Dindeki diğer bilgi kaynakları Kuran’la örtüştüğü oranda bir değer ifade eder. Kuran dini hükme ulaşırken başvurulacak ilk ve tek delildir.

Delil ne demektir?

‘Delil’ sözlükte ‘yol gösterici, rehber, klavuz’ anlamlarına gelir. Delil’in bir geniş bir de dar (terim) anlamı vardır. Geniş anlamda delil “üzerinde doğru düşünmekle bilgiye ulaşılan şey”, özel anlamda ise “dini bilgiye ulaştıran kaynak, yöntem“ olarak tanımlanır.

Edille-i erbaa ne demektir?

Edille, Arapça bir sözcük olup delilin çoğuludur. Gelenekte dinin dört temel kaynağı (delili) olduğu kabul edilir. Bunlara dört delil anlamında edile-i erbaa denir. Küçük yaştan başlayarak bunlar insanlara ezberletilir. Bu dört delil ile de Kitap, Sünnet, İcma ve Kıyas murad edilir.

Dinde delilin önemi nedir?

Delil teorisi dini konularda insanların keyfi davranışlardan engellemek için geliştirilmiştir. İster din âlimi ister sıradan biri olsun, kişinin dini konulardaki inanç, düşünce ve görüşleri mutlaka sağlam bir delile dayanmalıdır. Müslümanlar kendilerine sunulan dini bilgileri temel delil olan kitaba vurarak kabul veya reddederler. Kitaptan alınmamış, ona dayanmayan bir dini bilgi yahut görüşün dinimizde hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.

Günün Âyeti

İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla:
“Kim Allah’ın, dünyada da âhirette de kendine asla yardım etmeyeceği kanaatine varmışsa bir sebebe tutunup göğe (Allah’a) yönelsin, diğer ilişkilerini derhal kessin ve baksın ki, bu yol kendini bunaltan şeyi gerçekten giderecek mi yoksa gidermeyecek mi? İşte böyle... Kuran’ı açıklayıcı âyetler olarak indirdik. Doğrusu Allah, istediği kimseyi yoluna kabul eder.” (Hacc 22/15-16)
“Kullarım sana beni sorarlarsa ben onlara yakınım. Bana dua edince, onların isteğine olumlu karşılık veririm. Onlar da benim isteğime olumlu karşılık versinler ve bana güvensinler; belki olgunlaşırlar.” (Bakara 2/186)

Kadın muayyen günde  oruç tutabilir mi