18.02.2012 - 11:59 | Son Güncellenme:
Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Halk Bilimi Bölüm Başkanı Prof.
Dr. Öcal Oğuz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, cemrenin, halk takvimi olarak adlandırılan ve tabiatın gözlenmesi ile bu gözlemlerden oluşan deneyimlerin paylaşılmasına yönelik bir döngüsel takvim bilgisi olduğunu söyledi.
Halk takvimlerinin veya döngüsel takvimlerin, günümüzde kullanılan ve belli bir tarihi, başlangıç veya sıfır kabul eden çizgisel takvimlerden farkının, gözlemlenebilir tabiat olayları ve mevsimlere dayanması olduğunu ifade eden Oğuz, bundan dolayı bu takvimlerin yeni yıl başlangıcının, hazreti İsa’nın doğumu veya hazreti Muhammed’in hicreti gibi tarihsel olaylara değil, soğukların sona ermesi, kar yağışının durması, göçmen kuşların dönmesi ya da kır çiçeklerinin açması gibi durumlarla gözlenen baharın gelişine dayandırıldığını belirtti.
Oğuz, 21 Mart’ta kutlanan nevruz veya 6 Mayıs’ta kutlanan hıdrellezin, baharın gelişini anlattığını ama aynı zamanda bu tarihlerin yılbaşı olduğunu yani yeni yılın bu tarihte başladığını dile getirdi.
Baharın veya yeni yılın gelişine doğru tabiatta görülen kimi olayların, sözlü kültür ortamında ya mitoloji ya takvim bilgisi ya da atasözü olarak gelecek kuşaklara aktarıldıklarına dikkati çeken Oğuz, cemrelerin, şiddetli kıştan bahara geçiş sırasında ortaya çıkan iklim değişikliklerine yönelik gözlemlerin inançlarla, mitolojilerle ve çevre kültürlerle karışmış bir şekli olduğunu anlattı.
-Mitolojideki "imre" göndermesi- Oğuz, cemrenin, Arapça’da kor halindeki ateş anlamına geldiğine işaret ederek, şöyle konuştu: "Ancak, cemrelerle ilgili inanışların kaynağının ve takvim bilgisinin, daha güneyde ve sıcak iklimlerde var olan Arap kültüründen ziyade daha kuzeyde ve soğuk iklimlerde var olan Türk kültüründen kaynaklanmış olması daha akla yatkın görünüyor. Arapça cemre kelimesinin kor veya sıcaklık anlamı nedeniyle eski Türkçedeki imre (imere veya emire) kelimesinin yerine geçtiğini savunanlar vardır. Kadim bir Türk grubu olan Altayların mitolojisinde imre adı verilen bir ruh veya cinin cemreleri yaptığına inanılır. İmre baharda görülür ve bir ışık demeti halinde göğe yükselir, ardından suya iner ve buzları eritir sonra da toprağı ısıtır. Eski bir Türk kavmi olan Bulgarlarda geçen zemire ile Anadolu halk takvimindeki zemheri (ocak ayı) arasında bir ilişki kurulabilir. Ayrıca Azerbaycan kültüründe yaygın olan ve 21 Mart’taki Nevruz’a kadar olan dört çarşambanın aynı zamanda cemle adıyla kutlanması cemrelerle ilgilidir. Azerbaycan inanışlarına ve halk takvimine göre ilk Çarşamba 22 Şubat’ta başlıyor. Buna ateş çarşambası, bir hafta sonrasına su çarşambası ve sonrakine de toprak çarşambası diyorlar. Son çarşambadan bir hafta sonra ise nevruz geliyor. Bilindiği gibi nevruz takvim olarak hem baharın hem de yeni yılın ilk günüdür." -Anadolu’da baharın başlangıcı- Anadolu’da baharın ve yeni yılın gelişinin, 6 Mayıs’ta kutlanan Hıdırellez olarak kabul edildiğini belirten Oğuz, bu nedenle 6 Mayıs’ın Anadolu halk takviminin ilk günü yani yeni yılın başlangıcı olduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Oğuz, bu takvime göre yılın, "kasım" ve "hızır" günleri olarak ikiye ayrıldığını ifade ederek "Kasım günleri, Miladi takvime göre 8 Kasım’da başlar ve 179 gün sürer. (Bu yıl Şubat 29 çektiği için 180 gün olacaktır). Hızır günleri ise Miladi 6 Mayıs’ta başlar ve Miladi 7 Kasım’a kadar 186 gün sürer. Hızır günlerinin başladığı gün yeryüzüne Hızır’ın geldiğine; bolluk, bereket, sağlık, kısmet gibi güzelliklerle birlikte yazı da getirdiğine inanılır" diye konuştu.
Cemrelerin, kış günlerinin hüküm sürdüğü kasım günlerinde, baharın gelmekte olduğunun işaretleri olarak anlaşıldığını vurgulayan Oğuz, şöyle devam etti: "Örneğin Miladi takvime göre 20 Şubat’ta havaya düşen birinci cemre, kasım günlerinin 105. gününe tesadüf eder. İlk cemre Nevruz takviminde 22 Şubat’ta görülen ilk çarşamba ile benzerlik gösterir. Halk arasında kasım günlerinin 100’ü geçmesi aynı zamanda kışın biteceğine olan ümidin sembolüdür. Bu nedenle kasımın 46’sında, 40 gün anlamına gelen ’erbain’ ve 86’sında ise 50 gün anlamına gelen ’hamsin’ hesaplanır ve bu 90 günün geçmesinden sonra Kasım 100’e ulaşınca yazın geleceğine olan inanç ve beklenti artar. Nitekim halk arasında söylenen ’Geldik yüze, çıktık düze’ atasözü buna işaret eder. Yine halk arasında söylenen ’Ağustos soğuya soğuya kışı getirir şubat ılıya ılıya yazı getir’ atasözü de mevsim değişimini ve cemrelerin bundaki rolünü gösterir." -Cemreler sırayla havaya, suya ve toprağa düşer- Oğuz, cemrelerin Miladi takvime göre, 20 Şubat’ta havaya, 27 Şubat’ta suya ve 6 Mart’ta da toprağa düştüğünü söyledi.
Bu yıl, şubat ayı 29 çektiği için son cemrenin toprağa 5 Mart’ta düşeceğini dile getiren Oğuz, halk inanışına göre cemre havaya düşünce bütün kışı ve karı yere indireceğine, suya düşünce buzları eriteceğine ve toprağa düşünce de yeri ısıtacağına inanıldığını ve kardelen, çiğdem ile öksüzoğlan çiçeklerinin topraktan çıkmasını sağlayacağını anlattı.
Öcal Oğuz, mart ayında baharın başladığına dair bugünkü takvim bilgileriyle de cemrelere dayalı halk takviminin örtüştüğünü sözlerine ekledi.