25.09.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:
ELİF ERAL - Aksaray
“Başın duman, derdin yaman / Sırdaşımsın hayli zaman / Hasretinle oldum güman/ Ey Hasan Dağı, ey Hasan Dağı / Derdimin ortağı, yar Hasan Dağı…’
“Hasan Dağı’nda kar mı kaldı/ Yüreğimde har mı kaldı/ Sevinecek hal mı kaldı/ Boşa geçti ömrüm benim...”
Hasan Dağı’nın sınırları içinde bulunduğu Aksaray en az bu türküler kadar dertli; öyle ki türküyü yazan bizzat Aksaray İl Kültür ve Turizm Müdürü Mustafa Doğan. Kapodokya’nın Aksaray’dan başladığını vurgulayan Doğan, kentlerindeki 10 bin yıllık tarihi dokuya ve doğal güzelliklere karşı ilgisizliğe isyan ediyor. Kayseri, Kırşehir, Nevşehir, Niğde ve Aksaray’ı içine alan, Pers dilinde ‘Güzel atlar diyarı’ anlamına gelen ‘Kapadokya’ bölgesinde olmalarına rağmen yoksayıldıklarını belirten Aksaray Belediye Başkanı Haluk Şahin Yazgı da bölgedeki turizm potansiyelinden pay alamamaktan yakınıyor. Yazgı, 28 yıldır il olmalarına rağmen ‘Aksaray’ denildiğinde insanların zihninde hâlâ ‘Konya Aksaray’, ‘Niğde Aksaray’, ‘İstanbul Aksaray’ algısı oluştuğunu belirterek bu makus talihi yenmek için büyük çaba sarf ettiklerini söylüyor. İl Kültür Müdürü Doğan ile birlikte bir grup gazeteciye kenti 2 gün boyunca gezdiren Başkan Yazgı, Aksaray’ın yazgısını değiştirmekte kararlı olduğunu da şu sözlerle vurguluyor: “Bugüne kadar önemli turizm varlıklarımızdan komşu illerimiz bizden daha çok faydalandı. Biz artık bu konuda harekete geçerek ilimize ait olan bu değerlerimize sahip çıkmak ve turizm gelirini Aksaraylı vatandaşlarımızın hizmetine sunmak istiyoruz.”
Anadolu’nun orta yeri
Aşıklı Höyük’teki kazılarla tarihi M.Ö 8000’lere kadar uzandığı tespit edilen Aksray, Anadolu’da doğudan batıya, kuzeyden güneye giden yolların kesişme noktasında ve İpek Yolu üzerinde bulunduğu tüm medeniyetler için cazibe merkezi olmuş. Hitit, Pers, Roma, Bizans, Selçuklu, İlhanlı, Danişmentli, Karamanoğulları ve Osmanlı İmparatorluğu’nun hüküm sürdüğü kent birçok medeniyetin bıraktığı izlerle adeta açık hava müzesine dönüşmüş durumda. Moğol istilalarında önemli tahribatların yaşandığı bölge Hıristiyanlığın yasaklı döneminde de önemli merkezlerden biri.
M.S. 1. YY’da Anadolu’da yılmaya başlayan Hıristiyanlık Roma’dan tepki görünce Hırıstiyanlığa ilk inanlar Güzelyurt civarındaki yer altı şehirlerine sığınıyor, vadideki kayalıklara kiliseler açıyor. Ortodoks mezhebinin kurucusu Aziz Gregorios Nazions’un da yaşadığı kent sınırları içerisinde bugün bilinen 24 yer altı şehrinin yanısıra sadece Ihlara Vadisi’nde 105 kaya kilise bulunuyor.
Güzelliğin zirvesi!
Volkanik patlamasıyla Kapadokya dokusunu ve Ihlara Vadisi’ni yaratan 3268 rakımlı Hasandağı, bölgeye gelenleri her açıdan selamlıyor. Yılkı atlarının mesken tuttuğu dağ, yılın her mevsiminde dağcıların gözdesi. Zirvesinden kar başından duman eksik olmayan Hasandağı, görkemli duruşuyla görenleri büyülüyor. Dertlinin ağıt yaktığı, mazlumun hesap orduğu, sevdalının sıraş olduğu Hasandağı, sabrın da timsali sanki.
Atatürk’ün kurduğu un fabrikası hâlâ çalışıyor
Milli mücadeleye verdiği büyük katkı nedeniyle Atatürk’ün talimatıyla 1920’de il yapılan Aksaray’a yine Ata’nın talimatıyla 1924’te Azmi Milli Un Fabrikası kuruluyor. 1996 yılında üretimi durdurarak müzeye dönüştürülen fabrika Türkiye’nin çalışır halde olan tek tarihi fabrikası olması bakımından da kentteki en önemli değerlerden birini oluşturuyor.
Kiliseleri aydınlatan yağın çıkarıldığı tarihi bezirhane
Ihlara ilçesindeki 12. YY. ait bezirhane de en dikkat çekici tarihi yapılardan biri. Bezirhanede bölgenin endemik bitkisi Izgın adı verilen ot ezilip işlenerek bezir yağı elde ediliyor. Bu yağlar o dönem, kiliseler, kaya oyma mekanlar ile yeraltı şehirlerinin, kandiller vasıtası ile aydınlatılmasında kullanılıyor.
Gökyüzünden Ihlara’ya bakın
Anadolu’daki ilk köy: Aşıklı höyük
Yapılan çalışmalar avcı toplayıcı ve göçer bir topluluğun Melendiz kıyısındaki Aşıklı Höyük’e geldikten sonra tarıma başlayarak Anadoluda’ki ilk köy yerleşmesini oluşturduğunu gösteriyor. Höyükte arpa, buğday ve mercimeğin hem yabani hem de evcilleştirilmiş türlerine rastlandı. Bölgenin jeolojik yapısına bağlı olarak oluşan obsidyen taşlarını (volkanik cam) Aşıklıların aletlerin yapımında kulandıkları saptandı.
Eğri minare dimdik ayakta
Selçuklu döneminde yapılan Eğri Minare kent merkezine gelenleri selamlayan en önemli simgelerden biri. 13. YY.’da Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’ın babası I. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılan minare, tuğlalarının renginden dolayı ‘Kızıl Minare’, eğriliğinden dolayı da ‘Eğri Minare’ adıyla anılıyor.
‘Evliyalar şehri’
Aksaray inanç turizminin de merkezlerinden biri. Birçok medeniyeti ve kültürü harmanlayan kentte Tapduk Emre, Yunus Emre, Somoncu Baba gibi Anadolu’nun mayalanmasına katkı sunan alimlerin türbeleri bulunuyor. Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde kenti ‘Evliyalar Şehri’ olarak tanımlıyor.
Kilise duvarında bir Müslüman
Kırkdamaltı Kilisesi, iç mekan fresklerlerinde Hz. İsa ve Meryem Ana’nın yanısıra üzerinde sarık ve kaftanıyla Müslüman bir kişi de tasvir ediliyor. Kilise duvarlarında ayrıca Selçuklu hükümdarı 2. Mesud’a övgü dolu sözler yer alıyor. Kilisedeki resimler bölgede iç içe yaşayan dinler ve kültürlerin birbirlerine karşı hoşgörüsünü de simgeliyor.