GündemHadi gel buluşalım o eski günlerde

Hadi gel buluşalım o eski günlerde

13.02.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:

Bir dönem dünyanın 'eğlence' başkenti olmaya aday İstanbul'un çehresi çok değişti. Özellikle de Beyoğlu'nun. "Değişen ben miyim yoksa Beyoğlu mu?" sorusunun peşine düşüp semtin arka sokaklarında gençliğimizi aradım.

Hadi gel buluşalım o eski günlerde

Efnan Atmaca - Dost sohbetlerinin alışılagen repliği: "Bizim zamanımızda her şey farklıydı, daha güzeldi." Yaşımız kemale ermeden işittiğimiz bu laf hangimizin sinirine dokunmadı ki! Ama ne tuhaftır ki belli bir yaşa gelince bu replik ağzımızdan çıkarken yakaladık kendimizi. Yine bir dost sohbetinde bizim zamanımızdaki eğlence hayatından bahsediyorduk ki aklımıza İstanbul'un "eğlence"nin başkenti olduğu yıllar geldi. 90'lardan bahsediyorum elbette. İstanbul'da üç farklı eğlence hattı vardı o yıllarda. Boğaz hattında denize nazır mekânlar arzı endam ederdi. Pasha sonra Laila olmuştu. Sonra Reina katıldı oraya. Arkadaki Zihni Bar ise biraz daha kallavi arkadaşların tercihiydi. Ancak o hattaki en unutulmaz mekân She'ydi elbette. Arnavutköy'deki bu küçük yer ne büyük hikâyeler yaşattı müdavimlerine. Diğer hat Etiler'di. Popülerliklerini günümüzde de koruyan şarkıcıların programları olurdu oradaki mekânlarda. Şaziye, Dalmaz, Türkçe Bar bir çırpıda sayabileceklerim. Kenan Doğulu'yu, Serdar Ortaç'ı, Hakan Altun'u hep oralarda dinledi gençler. Ama bence oranın en aykırı ve gidilmeye doyulmayan mekânı Cool'du. Depeche Mode'un Türkiye şubesi Chantage çıkardı ve grubun unutulmaz şarkılarını yorumlardı. Ve elbette Beyoğlu!

Haberin Devamı

Hadi gel buluşalım o eski günlerde

Tabelası anlatıyor

Biz rotayı Beyoğlu'na çevirelim. Herkesi kucaklayan Beyoğlu'na... Rock müziği sevenlerin hadi tabirimi maruz görün biraz daha bıçkın, asi, protest gençlerin takıldığı yerdi, İstanbul'un merkezi. Ama en önemlisi Türkiye'nin müziğine yön verenlerin ilk şansı bulduğu mekânlarla doluydu. Ben yaşım itibarıyla köprü altındaki Kemancı'ya çok fazla gidemeyip oranın hikâyeleriyle büyüdüm. Tüm rüştümü ispat edip artık yolum Kemancı'ya düşecek derken bir yangında hayallerim kül oldu. Ama acısını yeni yerinde çıkardım. Şebnem Ferah, Özlem Tekin, Kaan Tangöze, Teoman Yakupoğlu gibi pek çok ismi ilk kez Kemancı sahnesinde dinledik. Yaşıtlarım düzeltmeden 'alt Kemancı' diye de belirteyim. Sadece Kemancı değildi elbette genç müzisyenlere kucak açan Beyoğlu'nda. Mojo ve Hayal Kahvesi de aynı misyonla özellikle Türk rock müziğine çok hizmet etti. Peki ne var bugün artık onların yerinde. Herkes Beyoğlu değişti diye şikâyet ederken biz de "Değişen ben miyim yoksa Beyoğlu mu?" sorusunun peşine düştük. Kemancı'nın yerinde yine bir kulüp var, var olmasına ama tabelasından bile eski misyonunu taşımadığı belli oluyor. Duman'ı dinlemeye koşa koşa gidilen Mojo desen artık yok. Her hafta başka ünlü bir ismi ağırlayan Hayal Kahvesi, hayallerde kalmış. Hüzün kaplayınca içimi nostaljik yolculuğa devam ettim, Beyoğlu'nun arka sokaklarında ilk gençliğimi aramaya başladım. Eski Beyrut vardı o zamanlar; ucuz içecek, keyifli müzik vaat ederdi. Vaadini de yerine getirirdi. Ücretsiz girişiyle kalplere taht kuran Godet, sabaha kadar kafamızı sokacak bir yer aradığımızda kucak açan Jazz Stop... Andon'un yerini çıkaramadım bile. O kadar kaybolmuş Taksim'in yeni çehresinde. Her mekân bir anı. Ben yazarken pek çok arkadaşımı andım. Hatta elim telefona gitti, aradım, seslerini duydum. Siz de okurken geri dönmüşsünüzdür umarım o günlerinize: Aşklarınıza, kavgalarınıza, ayrılıklarınıza, dostluklarınıza... Ufaktan da olsa bir gülümseme belirmiştir yüzünüzde.

Haberin Devamı

Eski dostlar yok değil

İşte tutun o gülümsemeyi, hiç bırakmayın! Çünkü geçmişten tanıdıklar var hâlâ aynı yerinde duran. Roxy direniyor mesela. Sokağı iyice izbeleşmiş, belli ki o parlak günleri geride kalmış ama olanca anısıyla göz kırpıyor yine. Gizli Bahçe öyle sağlam gizlenmiş ki kimse dokunamamış. Yine sırlarını kendine saklayarak müdavimlerini ağırlıyor. Fiyatlarıyla yüzü güldüren Eski 45'lik de dayananlardan. Bir ara rock müziğin yuvası oldu, bir ara aldı bizi geçmişin yumuşak şarkılarına götürdü. Şu anda ne müzik çalıyor bilmiyorum ama bunca yeni tabelanın arasında tanıdık bir isim görmek beni çok mutlu etti. Asmaaltı satılığa çıkmış, Cambaz anılarını alıp kaçmış, Mono ne oldu bilen yok, Leman bir köşede boynunu bükmüş duruyor. Beyoğlu'nda benim aradığım gençliğim bulunmuyor. Ancak ben gençliğimi bulamadım diye Beyoğlu'na kızmaya hakkım var mı, bilmiyorum. Çünkü aklıma Sina Koloğlu'nun “Metal ve rock eski günlerini arıyor mu?” sorusuna Kemancı'da defalarca dinlediğim, Pentagram'dan hayranı olduğum Tarkan Gözübüyük'ün cevabı geliyor: “Genellikle 15 ile 25 yaş arası, dinlediğimiz müziklere en çok bağlandığımız yıllar. Dönüp eski albümleri dinlemek bize geçmişte hissettiklerimizi hatırlatıyor. Yeni müziklerde aynı hissi bulamayınca bir şeyler eksik kalıyor. Ne var ki bu her kuşak için geçerli. Aslında müzik akımları, eski günlerini aramıyor ama biz arıyoruz.” Belki de müzik dinlediğimiz ve eğlendiğimiz mekânları arıyor olmak da aynı duygunun bir parçası. O günlere ait hisleri bulamayınca hemen bugünü suçluyoruz. Aslında bugünün gençleri de buldukları yeni mekânlarda hayatın keyfini çıkarıyorlar. Yeni mekânlarda, yeni aşklar yaşanıyor, yeni anılar oluşuyor. Eskiyi arayan biziz galiba!