26.03.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Habil Tangören - Eserlerinde eski çağ resimlerinden, hat sanatına, Anadolu’nun naif nakışlarından Uzakdoğu motiflerine, İslam sanatlarındaki özgün desenlere, mistik ögelere kadar çeşitli izler kullanan dünyaca ünlü gravür sanatçısı Güngör İblikçi, 1959’da başladığı sanat yaşamına çok sayıda sergi sığdırmış.
1936’da Akşehir’de doğan Nasrettin Hoca’nın hemşehrisi, Vefa Lisesi’ndeki resim öğretmeninin, “Senin burada ne işin var? Senin yerin Güzel Sanatlar Akademisi” diyerek yönlendirmesiyle girdiği Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ni (Şimdiki Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) 1959 yılında Zeki Faik İzer Atölyesi’nde birincilikle bitirdi.
Dali ile yan yana
İblikçi, daha sonra sanatını geliştirmek için gittiği İsviçre’de Cenevre Güzel Sanatlar Akademisi Gravür Bölümü’nde eğitim aldı. Buradan mezun olduktan sonra gravür, onun sanatının temelini oluşturdu. Bir süre sonra da Cenevre’de “Sefalet Atölyesi”ni açtı. Eğitim aldığı okulun hocası, “Artık senin bir sergi açman lazım” deyince hazırlıklara başladığını söyleyen İblikçi, şunları anlattı:
“Cenevre’de Migros’un sanat kolu ile ilgili iki büyük salonu var. Benim sergi açtığım salonun yan tarafında ise Salvador Dali’nin eserleri vardı. Önce biraz paniğe kapıldım. Daha sonra Dali’nin eserlerini görmeye gittim. Dali’nin yağlı boya ressamı olarak mükemmel bir sanatçı olduğu kaçınılmaz bir gerçek ancak gravürcü olarak beş para etmezmiş. Picasso’nun 90 küsur yaşlarındayken en son gördüğüm sergisinde, o yaşına rağmen öyle şeyler bulmuştu ki, 15 gün boyunca her gün o sergiye gidip devamlı gravürlerini izledim.”
İsviçre’de 40 yıl yaşayan Güngör İblikçi, ülkesine üstat olarak döndü. Bu sürede Türkiye, İsviçre, Fransa, Polonya, İtalya, Almanya, İngiltere, Norveç, ABD ve Arjantin’de katıldığı sergilerde ismini ve başarısını duyuran ve dünya müzelerinde resimleri sergilenen İblikçi’nin bir eseri de İsveç kraliyeti tarafından alındı ve sanatçıya ödül verildi.
2012 yılında İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi’nde gravür çalışmaları yapan İblikçi, Anadolu’nun kültürel zenginliğinin bir sanatçı için sınırsız kaynak oluşturduğunu, kültür tarihindeki önemi nedeniyle yazının da kendisini özel olarak ilgilendirdiğini belirtiyor.
Birçok sanatçının olduğu gibi Güngör İblikçi’yi de diğer sanatçılardan ayıran bir özelliği var: Yaldızlı gravür. Gravürde kendisine ait bazı buluşları olduğunu belirten İblikçi, yaldızlı gravürü ilk kez kendisi uygulamış. Genelde mat renklerin kullanıldığı gravürde yaldız rengi esere farklı bir cazibe katıyor.
Heyecan ve ilham
Bir esere başlarken ilk günkü heyecanını yaşadığını vurgulayan İblikçi, “Her zaman o heyecan ve ilham vardır. Bazen ufak bir şeyden bir ilham gelir ve hemen sanata dökmeye başlarım. Her şeyden alabilirim bu ilhamı. Bazen bir ot parçası bile kaynağım olabiliyor” diyor.
Akademi yıllarında sanat tarihi, İslam tarihi, resim tarihiyle de ilgili olduğunu söyleyen usta, gravürlerini oluştururken pek çok tarihsel veriden beslendiğini anlatıyor. Anadolu’nun kültürel zenginliğinin bir sanatçı için sonsuz bir kaynak oluşturduğunu vurgulayan İblikçi, kültür tarihindeki yeri dolayısıyla, yazıyla da ilgilendiğini dile getiriyor. Usta sanatçının eserlerinde göze çarpan hat figürleri de bu ilgiyi doğruluyor.
Güngör İblikçi, 2018’de açacağı sergi öncesi Yeşim Yıldız Kalaycıoğlu ile pres başında.
‘Zeki Müren gibi ölmek isterim’
“Ben sanat için doğmuşum, sanat için öleceğim” diyen ustanın, sanatını icra ettiği son ana kadar tek bir isteği var: Zeki Müren gibi ölmek... İblikçi, “Hayatımdan çok memnunum tabii ki. Tek isteğim Zeki Müren gibi ölmek. O hep ‘Sahnede öleceğim’ derdi. Ben de burada bir yerde gravür yaparken ölmek istiyorum” diye ekliyor.
‘Hocamın yeri çok ayrıdır’
İlhamını kadından ve güzellikten aldığını her fırsatta dile getiren Güngör İblikçi, sanat yaşamı boyunca Avrupa’da ve Türkiye’de çok sayıda öğrenci yetiştirdi. İblikçi’nin, “En başarılı öğrencim ve asistanım” dediği ressam Yeşim Yıldız Kalaycıoğlu, “Güngör hoca çok disiplinli, çalışkan, sebatkâr ve azimlidir. 17 yıldır birlikte çalışıyoruz. Bana çok şey öğretti. Hocamın benim hayatımdaki yeri çok ayrı ve özeldir” diyerek İblikçi’ye hayranlığını dile getiriyor.
Atölyesi antikacı dükkânı gibi
Gravürün yaşayan efsanesi Güngör İblikçi, aynı zamanda bir antika meraklısı. Kadıköy Feneryolu’ndaki atölyesi tam bir antikacı dükkânı gibi. “Gravür mesleğim, antikacılık büyük hobim” diyen usta sanatçının atölyesinde Ming devrine ait porselen vazodan, 1900’lerden kalma aynaya, gramofona kadar yüzlerce antika eser var.