23.05.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
“Nüfus hareketliliği insanlığın yönetmesi gereken bir olgu. Ekonomik nedenler ile gerçekleşen iç ve dış göçler tüm ülkelerin sürekli olarak gündemlerinde olan bir konu. Buna yaşanan savaşlar nedeni ile ani ve kitlesel göçler eklenebiliyor. Son dönemde Suriye ve Ukrayna’da gerçekleşen göçler bunun en güncel örnekleri. Her ne nedenle olursa olsun göçlerin toplumun yaşamına etki ettiği bir gerçek, bir yandan çeşitli kararlar alınıp süreç yönetilmeye çalışılırken bir yandan da hayat devam ediyor.
Türkiye’yi Anlama Kılavuzu Araştırması’nın 2 yıl önceki sonuçları ile son dönem sonuçlarını karşılaştırdığımızda Türkiye’de de hayatın devam ettiğini ve toplumda Suriyeli sığınmacılara yönelik bakış açısında değişimler olduğunu görebiliyoruz.
On vatandaştan sadece biri Suriyeliler ile aynı gelenek ve değerlere sahip olduğumuzu düşünüyor, bu oran 2 yıl önce de aynı imiş. Kısacası farklı olduğumuz konusunda kafamız net. Ancak aradan geçen 2 yılda Suriyeli bir arkadaşı olanların oranı yaklaşık 1.5 kat artmış, artık neredeyse her beş kişiden birinin Suriyeli arkadaşı var. Farklı olmak dost olmayı engellememiş. Toplumsal sağduyu için çok güzel bir örnek olsa gerek.
Suriyelilerin ülkedeki varlıklarının gelecekte güvenlik sorunu oluşturacağını düşünenlerin oranı %68’den %62’ye gerilemiş durumda. Ülkelerine geri dönmeleri gerektiğini düşünenlerin oranı ise %77’den %70’e düşmüş. Evet Suriyelilerin Türkiye’deki varlıklarına karşıt düşünceler hala çok baskın, ancak bu oranlardaki gerilemeler de çok dikkat çekici, bunlar istatistiksel olarak anlamlı düşüşler. Bu trendin farkında olarak politika üretmek kritik.
Koronavirüs gündemden düşmüş halde. Son haftalarda ateşli politik tartışmalara yol açan Suriyeliler konusu ise toplumun %3’ü tarafından ülkenin en önemli sorunu olarak dile getiriliyor. Ülkenin en önemli sorunu nedir sorusunun neredeyse tek yanıtı ekonomi.”