23.04.2016 - 16:25 | Son Güncellenme:
AA
Dairenin temyiz incelemesini yaptığı Ergenekon davasına ilişkin gerekçeli kararı Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemine (UYAP) konuldu.
Fiziki ortamda 231 sayfalık karar, UYAP sisteminde yazı büyüklüğü gibi farklılıklar nedeniyle 170 sayfa olarak yer aldı.
Kararda, davaya ve hükme esas alınan kanıtların elde edilmesi, hukuken geçerliliği ve takdiri, adil yargılama sürecini etkileyen işlem ve kararlar ve özellikle varlığı ya da yokluğu birçok sanığın hukuki durumunu doğrudan ilgilendiren silahlı terör örgütüne ait kanıtlar değerlendirildi.
Ayrıca, geçerliliği, örgüt kurma ve örgüte üye olma suçu yönünden yeterliliği ve bu örgüt faaliyetleri içerisinde işlendiği kabul edilen hükümete karşı suç ve devlet sırlarına karşı suçların değerlendirilmesine yer verildi.
Kararda öncelikle temyiz konusu hukuki uyuşmazlık ile Dairenin görüş ve kabulü ortaya konulduktan sonra konuyla ilgili bozma nedenleri belirtildi.
Buna göre, sanıklar Arif Doğan, Emcet Olcaytu, Fatih Derdiyok, Münür Kemal Yavuz, Hüseyin Görüm, Mehmet Koral, Muzaffer Tekin, Salih Kurter, Sami Hoştan ve Ünal İnanç’ın hükümden sonra ölmesi nedeniyle haklarında düşme kararı verilmesi gerektiği belirtildi.
Kararda, sanık Mehmet Şener Eruygur'a isnat edilen suç tarihinden sonra ve kovuşturma aşamasında dosyada bulunan Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun 20 Temmuz 2012 tarihli raporuna göre, suç tarihinde herhangi bir akli arıza içinde olduğuna delalet edecek tıbbi bulgu ve belgeye rastlanılmadığı ancak organik beyin sendromu (travmaya bağlı) teşhisinden dolayı akıl hastalığının bulunduğu hatırlatıldı.
Bu rahatsızlığın "duruşma ve sorgu yapılmasını imkansız kılacak, yani sanığın kendini makul şekilde müdafaa edemeyecek derecede olması" halinde sanık Eruygur’un iyileşme olanağının bulunup bulunmadığı hususunda ek rapor alınarak sonucuna göre iyileşme imkanı bulunmadığı takdirde Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 223. maddesinin 8. fıkrasının 1. cümlesi uyarınca davanın düşmesine karar verilmesi gerektiği belirtildi.
Kararda, Eruygur'un iyileşme olanağının devam etmesi halinde ise CMK'nın 223 maddesinin 8. fıkrasının 2. cümlesi uyarınca kovuşturmanın durması gerektiği aktarılarak, "Sanığın konusunda uzman bir hastanede gözlem altına alınarak koruma ve tedaviye karar verilmesi, amaca uygun aralıklarla yargılanmaya imkan sağlayacak derecede salaha ulaşıp ulaşmadığı sorulması, iyileştiğinde yargılanmasına başlanması ve sonucuna göre hukuki durumunun saptanması gerekirken, suç tarihi itibarı ile ceza ehliyeti araştıran yetersiz rapora dayalı olarak savunma hakkını kısıtlayıcı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır" denildi.
Yüce Divan itirazı
Sanıklardan emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un kendisi yönünden görevli mahkemenin Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi olduğuna dair temyiz itirazlarına yönelik değerlendirmede ise yasama, yürütme ve yargı alanına giren tüm işlem ve eylemlerin hukuk kuralları içinde kalmasının, temel hak ve özgürlüklerin, Anayasal güvenceye bağlanmasıyla olanaklı hale geldiği vurgulandı.
Başbuğ'a yönelik dava dosyasının Ergenekon davasıyla birleştirildiği ve mahkumiyet kararı verildiği hatırlatılan kararda, dava açıldıktan sonra yapılan yasa değişikliğiyle Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları hakkında soruşturma açılmasının Başbakan'ın iznine tabi tutulduğu, Başbakan tarafından kamu davasının açılmasına gerek görülürse, soruşturma dosyasının Yüce Divan sıfatıyla yargılama yapılmak üzere Anayasa Mahkemesine gönderileceği kuralı getirildiği anlatıldı.
Kararda, "Her ne kadar mahkemece, sanığa atılı suçların görev kapsamında kalmadığı ve eylemlerin görevi ile ilgili bulunmadığı kabul edilerek yargılamaya devamla karar ittihaz olunmuş ise de sanığa isnat olunan suçlara ilişkin iddia edilen eylemlerin yürütmekte olduğu Genelkurmay Başkanlığı görevinin kendisine sağladığı kolaylık ve avantajla gerçekleştirildiği, yine, atılı eylemlerin görevdeki yetkiyi kötüye kullanma yönünden tartışılması gerektiği nazara alındığında, atılı suçlara ilişkin eylemlerin sanığın doğrudan göreviyle ilgili olduğu anlaşılmıştır.
Tüm bu düzenlemeler ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, sanığın yargılama merciinin Yüce Divan olarak değiştirilmiş olmasına, usule ilişkin bir düzenleme olması nedeniyle yürürlüğe girmesinden sonra yapılan tüm yargılama işlemlerine uygulanması gerekmesine rağmen, Yüce Divan yerine Ağır Ceza Mahkemesinde dava açılması ve yargılamaya bu mahkemede devam edilmesi Anayasa'ya ve yasalara açıkça aykırılık oluşturmaktadır."