03.12.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
İSTANBUL Milliyet
Maltepe Üniversitesi, 3 Aralık Engelliler Günü’nde Türkiye’nin dört bir yanında hikâyesiyle ilham olan engellilerin yaşam öykülerini ekrana taşıdı. İşte o bireyler ve ilham veren hikayeleri;
Milli yüzücü Batuhan Eruçar, 27 yaşında, beyin felci olarak bilinen serebral palsili. Engeli nedeniyle okullar onu kabul etmedi ancak ailesinin ısrarı sonucu yaşıtlarından 1 yıl sonra eğitim alması sağlandı. Bir doktor Eruçar’ın ailesine “çocuğunuzu yüzdürün” tavsiyesinde bulundu. İşte bu noktada suyun akışı değişti. Ancak Adana’da engelli bir çocuğun yüzebilmesi için havuz bile yoktu. Anne Zehra Eruçar antrenörlük eğitimi aldı, kendi oğlunun yüzme hocalığını yaptı. Annesi ve babasıyla birlikte kurdukları Atlas Engelliler Gençlik ve Spor Kulübünde yıllardır yüzme dersi de veren Eruçar yıllar içinde 120 madalya, sayısız plaket ve uluslararası ödülün sahibi oldu. Aynı zamanda lisede Bilgisayar Teknolojisi Bölümünden mezun olan ve belediyede işe başlayan Eruçar’a göre “Engel; bedenle değil, cehaletle oluyor.”
‘Tekerlekli doktor’
Tokatlı Sare Aydın da doğuştan gelen nadir bir hastalık nedeniyle tekerlekli sandalyeyle yaşamak zorunda. En büyük hayali ise doktor olmaktı. 11 yaşına kadar okula bile gönderilemeyen Aydın, kara tahtanın karşısına geçtiği ilk andan itibaren harikalar yarattı. Sınıflarını atlayarak ilkokuldan mezun oldu. Liseyi de birincilikle bitirdi. Sıra çocukluk hayalini gerçekleştirmeye gelmişti. Tıp fakültesinden mezun olan bir engelli olup olmadığını araştırdı, bulamadı. Bir öğretmeni “Bunun yolunu sen neden açmayasın” sözü cesaret verdi. İlk tercihi Tokat’daki Gaziosmanpaşa Tıp Fakültesini kazandığı gibi, eğitimini de birincilikle tamamladı. Dr. Aydın, psikiyatri bölümünde uzmanlığına devam ediyor. En büyük korkusunun hastalardan yana olmasına rağmen hiç tepkiyle karşılaşmadığını söyleyen Dr. Aydın, “Ben kendime ‘tekerlekli doktor’ derim. Dışarıdan bakınca benim hayatım zor görünüyor olabilir. Ama öyle olmuyor. Hiçbir zaman acınası, üzülünesi bir hayat yaşamıyorum. Araba kullanabiliyorum, kendi işlerimi halledebiliyorum. Ben Sare’yim. Engelli Sare değilim. Hekim Sare’yim. Tekerlekli doktorum” diyor.
Ağzıyla çizen ressam
Yusuf Akgün de Iğdır’da altı yaşındayken çıktığı elektrik direğinde akıma kapılarak iki kolunu birden kaybetti. Akgün, “Kendime inanmam gerekiyordu ve bir yarışa girdim. Daha çok çalışmam daha çok kendimi göstermem gerekiyor. Önce ağzımla kalemi tuttum… Yüzme, atletizm, kickbox, görsel sanatlarda tiyatro, resim gibi alanlarda kendimi geliştirdim. Bir şeylere niyetlendiğim zaman yapmak istediğim her şeyi yaparım…” diyor.