20.10.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Prof. Dr. Barış Erdoğan / 1980’ler Türkiye’sinde televizyonu evlerin en önemli eğlence kaynağıydı. 10 yıla siyah beyaz ve tek kanallı olarak giren TRT televizyonu 31 Aralık 1981 yılbaşı gecesinden itibaren renklenmeye başladı ve 1984 yılında tamamen renkli yayına geçti. O dönemde yurtdışıyla son derece sınırlı irtibatı olan Türk halkı TRT’de yayınlanan Amerika ve Avrupa kaynaklı birçok yabancı dizi sayesinde dünyayı tüm renkleriyle tanımaya başladı. Dallas, Aşk Gemisi, Beyaz Gölge, ALF gibi onlarca dizi sayesinde izleyicilere farklı kültürler ve yaşamlar hakkında bilgi sahibi oldular. Batı dünyasının sosyo-kültürel yapısını, yaşam biçimini, modasını ve değerlerini yakından tanıma fırsatı buldular.
Batı tarzı yaşam
Bu dizilerde idealize edilen Amerikan ve Batı yaşam tarzı izleyicilerin kendi yaşamlarını ve değerlerini sorgulamasına neden oldu. Bu, toplumun bazı kesimlerinde Batı hayranlığına ve yaşam tarzının Batılılaşmasına yol açtı. Özellikle gençler dizi karakterlerini rol model alarak benimsedi ve giyim tarzlarını, davranışlarını buna göre şekillendirdi. Ancak toplumun bazı kesimlerin ise bu dizilere ve TRT yönetimine sert eleştirilerde bulundu. Hatta bir tepki olarak bazıları yerli ve milli değerlere daha sıkı sarıldılar.
Elbette 1980’li yıllara damgasını vuran tüm yabancı dizilere değinmek mümkün değil ancak dönemde popüler kültürümüzü şekillendiren ve bugünkü düşünce biçimimize, yaşam tarzımıza etki eden bazı önemli dizilere değinmek faydalı olacaktır.
Barmen Ayzek
Aşk Gemisi, Cem Yılmaz sayesinde Türk popüler kültüründe hâlâ gündemde. Geminin barmeni Isaac Washington, nam-ı diğer Ayzek, her bölümde ortamı neşelendiren ve kendisinden beklenmeyen derecede olgun kurgusal bir figürdü. Cem Yılmaz da dizideki Ayzek’e hayran bir Ayzek karakterini Karakomik filmler 2 Arada bölümü hem de Do not Disturb filmlerinde canlandırarak Türk sinemasına armağan etti.
Türkiye’de söküldü
Gerçek adı Pasifik Prensesi olan 171 metre boyundaki Aşk Gemisi’nin son limanı Türkiye oldu. 1960’lı yıllarda Almanya’da inşaa edilen gemi denizde yarım asır geçirdikten sonra hurdaya ayrıldı. Gemi 2013 yılında İzmir’in Aliağa ilçesinde söküldü
ve tarih sahnesinden silindi.
Ceyar’ı kim vurdu?
1980 yılına girerken 70 cente muhtaç Türkiye’de petrol ve akaryakıt bulmak çok güçtü. Ajda Pekkan’ın Eurovision’da ülkemizi temsil edeceği “Aman Petrol” şarkısı herkesin diline dolanmıştı. Tüm bu atmosfer içinde TRT ekranlarında Dallas isimli yepyeni bir dizi başladı. Petrol baronları, lüks yaşamlar, entrika, aşk ve ihanetle dolu bu Amerikan dizisi, tıpkı yayınlandığı tüm ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de büyük bir fenomen haline geldi.
Dizinin ana karakterleri arasında, aile reisi ve petrol baronu Jock Ewing, onun karısı Ellie Ewing ve oğulları J.R., Bobby ve Ray vardı. Özellikle J.R. (Ceyar) Ewing karakteri, hırslı, manipülatif ve acımasız kişiliğiyle hem diziye hem de popüler kültüre damgasını vurdu. Türkiye’de dahi olmak üzere bir çok ülkede hilekar ve kurnaz kişilere Ceyar lakabı takıldı.
Sokaklar boşalıyordu!
Ellerinde sürekli içki kadehi olan, birbirlerini aldatan karakterle dolu dizi “Türk aile yapısına uygun değil” eleştirisi alsa da dizinin yayınlandığı pazar akşamları sokaklar ıssızlığa gömülürdü. Dallas’ın başarısı sadece reytinglerle sınırlı değildi. Dizi, kültürel ve toplumsal etkisiyle de izleyiciler üzerinde çok büyük bir iz bıraktı. Televizyon dizileri tarihini Dallas’tan önce ve sonrası diye ikiye ayırmak mümkündür. Dallas dizisi Amerikan rüyasını, lüks yaşamı ve kapitalizmi etkileyici bir görsellikle sunuyordu. Türkiye’de 1980’lerin ekonomik ve sosyal değişiklikleriyle birlikte Amerikan kültürüne ve yaşam biçimine olan ilgi artmıştı. Dallas, bu ilgiyi en iyi yansıtan dizilerden biri oldu. Zengin petrol baronlarının yaşamı, lüks evler, otomobiller ve şık partiler, birçok Türk izleyicisi için hayranlıkla izlenen sahneler oldu.
Dallas’ın en unutulmaz anlarından biri olan “J.R.’ı Kim Vurdu?” bölümü, televizyon tarihinin en büyük sürprizlerinden biriydi. Bu tarz bölüm sonları ve sürprizler, izleyicilerin bir sonraki bölümü heyecanla beklemesini sağladı. Dallas’ın bu yaklaşımı, birçok dizi için standart haline geldi ve bölüm sonu sürprizi anlayışı televizyon endüstrisinde devrim yarattı.
Günümüzde dizilerin çekildiği yerlere düzenlenen turistik gezilerin temelini yine Dallas attı. Dizinin çekildiği Teksas’taki Southfork Ranch Çifliği’ne turistik geziler düzenlenen bir mekân oldu. Böylece Dallas televizyon dizilerinin belirli bir yere veya bölgeye ekonomik katkı sağlama potansiyeline sahip olduğunu gösterdi.
Dallas için Estonya sınırına akın ettiler
Dallas dizisinin ünü soğuk savaş döneminde Batı dünyasına demir perdeyle kapatılmış olan Sovyet Birliği’ne bile sızmıştı. Binlerce Sovyet vatandaşı o zamanlar SSCB sınırları içinde yer alan Estonya’nın kuzeyine her hafta düzenli olarak seyahat ediyordu. Amaçları komşu Finlandiya televizyonundan bu kült diziyi izlemek istemeleriydi.
Romantizm ve maceranın adresi: Aşk Gemisi
Henüz tatil amaçlı seyahat kültürünün toplumda pek bir karşılığının olmadığı 80’li yıllar Türkiye’sinde Aşk Gemisi her hafta milyonları ekran karşısında hayaller alemine daldırıyordu. Dizi, genellikle egzotik yerlere yelken açan Pacific Princess’in mürettebatı ve yolcuları arasında yaşanan romantik ve komik anları konu alıyordu. Her bölümde gemiye binen farklı yolcuların yaşadığı aşk hikayeleri ve maceralar komik, dramatik ve romantik ögelerle izleyiciye sunuluyordu. Ünlü bir konuk oyuncunun her bölümde gemi yolcuları arasına katılması da dizinin ilgi çekici yönlerinden biriydi.
Turlara ilgi arttı
Dizinin dünyada ve Türkiye’de sevilmesinin birçok toplumsal ve ekonomik nedeni vardı. 80’lerin hakim bireyci ideolojisine uygun olarak dizi izleyicilere eğer bireysel olarak çaba harcarlarsa romantizm ve maceranın her yaştan ve her sosyal sınıftan herkes için mümkün olabileceği mesajını veriyordu. Her ne kadar dizi genellikle romantik ilişkilere odaklansa da, aynı zamanda aile değerleri, dostluklar gibi etkileşimlere de değiniyordu. Bu atmosferde diziyi izleyiciler için sadece romantik bir drama olmanın ötesine taşıyordu. Ayrıca iletişim ve ulaşım teknolojilerinin herkes için erişilebilir olmadığı bir dönemde Aşk Gemisi izleyicilere farklı kültürlerle ve destinasyonlara tanışma imkânı sunuyordu. Belki günümüzde hâlâ milyonlar aşk gemisi gibi Cruiser’larla yolculuk yapamıyor ama bu dizi o dönemde seyahat endüstrisine ve özellikle gemi turlarına olan ilginin artmasına neden oldu.
Uzaydan gelen sevimli yaratık: Alf
Challenger uzay mekiğinin fırlatıldıktan 73 saniye sonra infilak ederek düştüğü 1986 yılında Melmac gezegeninden Dünya’ya düşen uzaylı bir yaratığın hikayesini anlatan ALF dizisi ekranlara geldi. ALF’in çocuklar tarafından çok sevilmesi dizinin gidişatını değiştirdi. İlk bölümde bira içen ALF daha sonraki bölümlerde alkol kullanmadı. Dizi, ALF’in uzay gemisinin Tanner ailesinin garajına çakılmasının ardından başlıyordu. Gezegeni patlayan ALF Dünya’ya sığınmak zorunda kalmıştı. Tanner ailesi, bu sıra dışı ve komik uzaylıyı evlerinde saklamaya karar vermişti. Dizide ALF, insanların yaşam tarzına alışmaya çalışırken, aynı zamanda kendi gezegenindeki alışkanlıklarını ve davranışlarını da sürdürmeye devam etmekteydi. Bu da birçok komik olayın yaşanmasına neden olmaktaydı.Özellikle ALF’in kedilere olan düşkünlüğü, dizide sürekli bir mizah unsuru olarak işlenir, çünkü Melmac’te kediler yiyecek olarak kabul edilmekteydi.
Sosyal eleştiri
4 sezon süren dizinin bütün dünyada çok sevilmesinin toplumsal ve kültürel bir çok nedeni vardı. 1980’ler tüm dünyada küreselleşmenin ve farklı kültürle etkileşimin hız kazandığı bir dönemdi. Bu açıdan ALF birçok toplumda farklı kültürler, etnik kökenler ve yaşam tarzlarına karşı artan bir ilgi ve hoşgörünün yansımasıydı.
Öte yandan ALF Dünya’daki yaşamı, kültürü ve sosyal normları sorgulayan bir yabancı gözüyle tasvir edildiğinden dizi birçok konuda sosyal eleştiride bulunma fırsatı sunuyordu. ALF’in masum soruları ve gözlemleri içinde yaşadığımız toplumun bazı absürtlüklerini ve çelişkilerini gözler önüne seriyordu.
Basketbolu ‘Beyaz Gölge’ ile sevdik
Beyaz Gölge Türkiye’ye basketbol sporunu sevdiren dizi olarak hafızalarda yerini aldı. 1980 yılında, Balkan Basketbol Şampiyonluğu kazandığımız yıldan bir yıl önce bu efsanevi diziyi siyah beyaz ekranlarda izlemeye başladık. Dizi, eski bir profesyonel basketbol oyuncusu olan Ken Reeves’in Los Angeles’ta bulunan bir lisede basketbol koçu olarak çalışmaya başlamasıyla gelişen olayları konu alıyordu.
Ancak Reever için işler hiç de kolay değildi; zira bu lise çeşitli sosyal ve ekonomik zorluklarla mücadele eden gençlerin bulunduğu bir mahallede yer alıyordu. Dizi, Ken’in bu genç basketbol oyuncularıyla kurduğu ilişkiyi, onlara hayat dersleri vermeye çalışmasını ve gençlerin kendi içlerinde ve dışlarındaki dünyayla mücadelelerini konu alıyordu. Dizi her türlü sosyal sorunla iç içe yaşayan gençlerin basketbol sayesinde hayatlarında nasıl olumlu değişiklikler yapabileceğini gösteriyordu.
Dizi Türk toplumunu derinden etkiledi. Özellikle gençler dizinin karakterlerini rol model aldılar. Basketbol potası olmayan yerlerde direklere asılan çemberlerle basket maçları yapılır oldu. Basket maçlarına olan ilgi arttı ve bugün basketbol Türkiye’de futbolun hemen ardından en popüler ikinci spor dalı haline geldi. Bunun arkasında hiç kuşkusuz Beyaz Gölge’nin büyük payı var.
Romanya’da komünizmi düşüşüne etki etti mi?
1980’lerde Dallas, o dönemki Sosyalist Bloku’nda sadece Romanya’da ekrana gelen bir Amerikan dizisiydi. Ülkede gıda kıtlığı vardı ve doğal olarak Romenler Batı dünyasındaki bolluğa özeniyordu. Birçok insan bu tür bir ortamda Devlet Başkanı Nikolay Çavuşesku’nun, Amerikan kapitalizminin açgözlülüğü ve yolsuzluğunu eleştirmek amacıyla Dallas dizisinin yayınlanmasına izin verdiğini düşünüyor. Ancak olaylar rejimin umduğu gibi gerçekleşmedi; halk dizideki yaşam tarzını hayranlıkla izleyince dizi kısa süre içinde ekranlardan kaldırıldı. Daha sonraları rejimin çöküşünde Dallas’ın büyük etkisi olduğu dile getirildi. Bu durum, popüler kültürün toplumu uyuşturabileceği gibi bir değişim ajanı da olabileceğini, hatta bazen her iki rolü aynı anda üstlenebileceğini gösteriyor.
Yarın: Yeni mekânlar, yeni insanlarla değişen toplum