24.01.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
SAMET AKTEN-CEREN BÜYÜKTETİK
Beşiktaş Çırağan Caddesi üzerinde yer alan Galatasaray Üniversitesi’ne (GSÜ) ait Tevfik Efendi Sarayı önceki akşam çıkan yangınla kullanılamaz hale geldi. İktisadi ve İdari Bilimler, Hukuk ve İletişim fakültelerinin öğretim üyeleri ve idari kadrolarınca kullanılan tarihi binaya alevlerin verdiği hasarın boyutları gün aydınlanınca ortaya çıktı. Söndürülmesi 7 saat süren yangın, binanın çatısını ve 3. katını tamamen küle döndürdü. İkinci katta da bazı bölümler göçerken, 142 yıllık yapının tamamı isle kaplandı. Elektrik kontağından çıktığı tahmin edilen yangının itfaiye ekipleri binadayken ve söndürüldü zannedilirken büyümesi akıllarda soru işaretleri bıraktı. Uzmanlar binadaki yangının kısa sürede büyümesini binanın yapısına bağladı.
‘Bağdadi’ çıra gibidir
İBB eski İtfaiye Daire Başkanı Sabri Yalın yanan binanın ‘bağdadi’ denilen kagir görünümlü ancak içi ahşap bir yapı olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Böyle bir binada duvarın içinde bir yanma meydana gelirse alevler kendine müthiş bir yayılma alanı bulur. Alevler yukarıya yükseldiği için çatıya doğru yükselir ve kendine bulduğu ilk boşluktan dışarı çıktığında oksijenle birleşerek bir patlama meydana getirir. Duvarın içindeki yangını farketmek ve durdurmak çok zordur. Ekipler yangını söndürdük zannederken alevler duvarın içinden sinsice ilerlemeye devam eder. Bağdadi ve ahşap binalar çıra gibidir. Bunlara çok dikkat edilmesi gerek. Bu tip binalarda önlem alınması gerekir. Erken uyarı sistemleri ve yangın söndürme sistemleri ile önlem alınabilir. Erken uyarı sistemleri duvarın ısısını ölçerek içeride bir yangın varsa bunu bildirebilir. Binaların kullanılması ve düzenli olarak bakımlarının yapılması binaların sağlamlığının korunması açısından çok önemlidir. Bağdadi binaları kullanan gerek özel sektör, gerekse resmi kurumlar binalarını gözden geçirmeli.”
Çatıda dedektör olmalıydı
İTÜ Makina Fak. Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç da toz etkisini dikkat çekerek, “Özellikle çatı tarafında zamanla ahşabın tozlanması, yongalanmaşası ve bu tozların çatı arasında birikmesi yangın riskini artırıyor. 1990’ların başlarında Dolmabahçe Sarayı’nın çatısından tonlarca toz toplayıp attık. Bu tür binalarda biriken toz barut etkisi yaratır ve en ufak kıvılcım yangına dönüşebilir. Binada yangının geç farkedilmesinin sebebi uygun tarzda algılama sisteminin bulunmamasıdır. Eğer çatı arasında dedektör bulunsaydı yangın yükselmeden farkedilebilirdi. Eksiklik çatıda dedektör bulunmaması” dedi. Mimarlar Odası yöneticisi Mücella Yapıcı da, “Bu yangınların sorumlusu olarak ya elektrik kontağı ya restorasyonlarda yapılan bir takım hatalar gösteriliyor, ama asıl sorun özensizliktir” diye konuştu. Önlemlere ilişkin bir eleştiri de İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’dan geldi. “Bu tür binaları kullananların nasıl bir tarihi mirasın içerisinde görev yaptıklarını bilerek, kullanım konusunda çok hassas görev yapmaları lazım. Tarihi mirasa sahip çıkmak, onu kullanırken de iyi koruyabilmekten geçiyor” diyen Mutlu, yanan yapının yeniden ihya edileceğini söyledi.
Fotoğraflar: Ozan Güzelce, Hüseyin Özdemir, Yunus Dalgıç
‘Maalesef imkân yok’
Mutlu, müdahale eksikliğine ilişkin iddiaları yanıtlarken de ‘imkansızlık’ itirafında bulundu. Geç müdahale ve sönen yangının büyümesi gibi değerlendirmelerin çok yanlış olduğunu söyleyen Mutlu, “İtfaiyemiz çok süratle olay yerine gitmiştir. Artı Kıyı Emniyeti de 3 güçlü römorkörüyle müdahale etmiştir. Bir de gece ‘Helikopter veya farklı araçlarla müdahale etmek mümkün olabilir miydi?’ şeklinde değerlendirmeler var. Ülkemizde şayet böyle bir imkan olsa zaten kullanılır. Böyle bir imkanımız olmadığı için gece uçuş şartlarında bu tür yangınlara müdahale edebileceğimiz bir yeteneğimiz maalesef olmadığından bu kullanılamamıştır. Ama şu anda büyükşehir belediyemiz gece şartlarında müdahale edebilme imkanına yönelik hizmet satın alma aşamasında” dedi.
Ertuğrul Günay: Elden geçmeli
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, binanın yıkılmayacağını belirterek, “Şimdiki koruma mevzuatımız buna imkân vermiyor. Onun yerine başka bir bina yapmak mümkün değildir. O bina aynen tamamlanacak. Yerine yıkılıp beton bir bina yapılamaz. Ahşap ve kagir yapılar yangına dayanıksız.
Yeni dönemlerde bu binalar kullanılıyorsa çok ciddi önlemler almak gerekiyor. Haydarpaşa’da çatıda işi kurtarmıştık. Ama olay, Milli Eğitim binasında çok daha istenmez boyutlara vardı.
Bugün GSÜ’de de aynı durumu görüyoruz. Tamamen bir kat yandı. Bütün bu yapıları restore ederken yangın düzeni açısından mutlaka yeniden elden geçirmek gerekiyor. O binaları kullananlar çağdaş önlemleri almış mıdır diye elden geçirmek gerekiyor” dedi.
Eğitim aksamayacak
Galatasaray Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ethem Tolga, “Üniversiteyi kısa zamanda eski durumununa getireceğiz. Akademik takvimde en ufak bir şaşma olmayacak. (Binanın yeniden yapımı için 20 milyon lira toplandığına ilişkin olarak) Galatasaray camiası böyle bir şeyi öngörüyor. Tabii ki burası devlet üniversitesi. Devletimizin bu konuda öncülüğü alacaktır. Galatasaray camiası da dayanışmacı bir camiadır. Sadece Galatasaray camiası değil kültürel varlığımıza duyarlı tüm milletimizin katkılarıyla bu bina yine eski durumuna dönüştürülecektir” dedi.
GALATASARAYLILAR EL ELE VERDİ: Gücümüz sevgimiz
Galatasaray Eğitim Vakfı Başkanı İnan Kıraç, “Yeni Galatasaray, küllerin üzerine en kısa zamanda yapılacak” dedi. Galatasaray camiası adına yapılan açıklamada da binanın yeniden yapımı için bir bağış hesabı açıldığı duyurularak, “Galatasaray camiası, eğitim kurumları, eski öğrencileri, kulübü, dernekleri, vakıfları ve taraftarlarıyla en kısa sürede hasar gören binalarını kendi mali imkanlarıyla yeniden yapmak üzere harekete geçmiştir. Gün; birlik, beraberlik ve dayanışma günüdür. Yanan binanın küllerinden daha güçlü bir Galatasaray çıkacaktır” denildi. Öğrenciler de, geliri yanan binanın onarımında kullanılması amacıyla “Gücümüz Sevgimiz Fonu” kurdu. Boğaziçi Üniversitesi ve Bahçeşehir üniversiteleri ise GSÜ’ye destek olacaklarını açıkladı. Her iki üniversitede dersliklerini ve imkanlarını GSÜ’ye açtıklarını duyurdu.
‘Dumandan görülmüyordu’
Olay anını yaşayanlar şöyle konuştu:
* Dr. Esra Atuk: Yangının çıktığı kattaydık. Duman kokusu gelmeye başladığında odamızdan çıktık. O sırada güvenlik görevlileri yangının başladığı odanın kilitli kapısını açmaya çalışıyorlardı. Odadan çok yoğun bir duman çıktı. Güvenlik görevlileri ve diğer öğretim üyeleri yangına müdahale etti. Ben kapıdan ışık tuttum, içerisi dumandan görünmediği için. İtfaiyenin gelmesiyle birlikte de kendimizi dışarı attık.
* Öğretim Üyesi Cemil Yıldırcan: Yangının çıktığı odayı 5 öğretim üyesi paylaşıyordu. Odaya ilk girdiğimizde kabloların yandığını gördüm. Daha sonra alevler tavana yükseldiğinde müdahalelerimiz yeterli olmadı. 10 15 yangın tüpü harcadık itfaiye gelene kadar.
* Araştırma Görevlisi Alp Birol: Yangına su ile mücadele edilmesi yanlıştı. Elektrik kontağından çıkan yangınlara su ile müdahale edilmemesi gerektiğini biliyorum. Köpükle müdahale edilmesi gerekiyordu.
Sonları düğün salonu!
* Esma Sultan Yalısı: Tarihi 18. yüzyıla kadar uzanıyor. 1975’te geçirdiği yangından sonra harabeye döndü. Yapının kalıntıları 1990’lı yıllarda The Marmara grubu tarafından satın alınarak dört duvarın içine cam ve çelik konstrüksiyon giydirildi. Şimdi toplantılar ve düğünler için kullanılıyor.
* Sait Halim Paşa Yalısı: Mısır Hidivi Abbas Halim Paşa tarafından 1890’da inşa ettirildi. 12 Kasım 1995’te restorasyon çalışması yürütülürken yandı. 2007’den beri Yeniköy Turizm Yatırımları ve Tic. A.Ş tarafından işletiliyor. Düğün, davet gibi organizasyonlar için kullanılıyor.
* Ahmet Rasim Paşa Mektebi: 19. yüzyılda Kanlıca’da yaptırılan yalı 1970’e kadar okul olarak kullanıldı. Şimdi ise otel.
* Yenikapı Mevlevihanesi: Zeytinburnu’nda 17. yüzyılda inşa edilen bina yangında kül oldu. Geriye sadece dedegan hücreleri ile matbahı kaldı. Bu yapılar da 1997’de kundaklandı. Restore edilen yapı Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Medeniyetler İttifakı Enstitüsü’nün kullanımına tahsis etti.
* Kandilli Kız Lisesi (Adile Sultan Sarayı): 1986’daki yangına kadar Kandilli Kız Lisesi olarak kullanılan yapı restore edildikten sonra Kandilli Kız Lisesi Kültür ve Eğitim Vakfı olarak kullanıma açıldı. Sarayda düğün, toplantı gibi organizasyonlar düzenleniyor.
* İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü Binası: 1865 tarihli Hocapaşa Yangını’nda yanan Rıfat Paşa’nın ahşap konağının yerine yapılan ahşap bina 24 Aralık 2012’deki yangında tamamen kül oldu.
* Haydarpaşa Garı: 1908’de inşa edilen tren garının 8 Kasım 2010’daki yangında çatısı çöktü, 4. katı kullanılamaz hale geldi. Binanın Haydarpaşa Port projesine dahil edilmesi gündemde.
* Gaziosmanpaşa İlköğretim Okulu (Naime Sultan Yalısı): 1876’da yaptırıldı ve 2002’deki yangına kadar Gaziosmanpaşa İlköğretim Okulu olarak kullanıldı. Turizm amaçlı kullanılmak üzere 25 yıllığına Turkish Do&Co İkram Hizmetleri’ne kiralandı.
* Galata Mevlevihanesi: Tarihi 1491 yılına dayanan mevlevihane 1765’deki yangında harap oldu. Şimdi Divan Edebiyatı Müzesi olarak kullanılıyor.
* Aynalıkavak Kasrı: Kaptan-ı Derya Halil Paşa tarafından 1613’te yaptırıldı. 4. Mehmet zamanında çıkan yangında kül oldu, yeniden yaptırıldı. Günümüzde araştırma merkezi ve müze olarak kullanılıyor.
Sultan Abdülaziz’in öldürüldüğü bina
Tarihçi Talha Uğurluel, yangının yaşandığı tarihi binanın, Osmanlı döneminde Feriye Sarayları’nın bir bölümü olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Sultan Abdülaziz bu binada katledildi. 1876’da bir gece Dolmabahçe Sarayı gemilerle sarılıyor, darbe yapılıyor, Sultan tahttan indiriliyor. Sultan Abdülaziz’i önce Topkapı Sarayı’na kapatıyorlar, 4 gün sarayda kalıyor. Topkapı, çok soğuk bir saray. O günlerde bir yaşantı olmadığı için çok pejmürde. Abdülaziz rahatsız oluyor. ’Beni başka yere götürün’ diyor. Alıyorlar, Feriye Sarayları’na götürüyorlar. Abdülaziz, 22 gün kadar Feriye’de kalıyor ve o gece içeriye adamlar sokuluyor. Kendisini öldürmüş süsü verilerek, bu büyük adamı bileklerini keserek öldürüyorlar.”