29.10.2024 - 06:58 | Son Güncellenme:
Görkem Evci
GÖRKEM EVCİ- Bazen en bildiğimizi sandığımız şeyleri aslında esas vasıfları itibariyle bilmez, sürekli gözümüzün önünde duran şeylerin hakiki mahiyetini, gözümüzün ona alışmış olmasının da etkisiyle görmeyiz. Bu biraz da sürekli tekrar edilen şeylerin bir süre sonra klişe haline gelmesi ve daha derinlere inilmemesiyle de ilgilidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatına dair bildiklerimiz de genelde böyledir. Onun yaşamına ilişkin, çocukluktan itibaren zaten hep duyduğumuz, okuduğumuz için yeterince vakıf olduğumuzu zannettiğimiz bilgiler, genellikle sürekli tekrar edilen birtakım genel malumattan ibarettir.
Atatürk’ü tanımak için; çok göz önünde olmayan hatıralar ve derinlikli entelektüel çalışmalar, bize yeni kapılar açabilir. 100 yılı geçen Cumhuriyet sürecinde bile bu 57 yıllık yaşamın her yönüyle ele alınamadığını, yeni yapılan ciddi çalışmalara baktığımızda fark etmek mümkün. Zafer Toprak’ın beş yıl önce yayımlanan “Atatürk: Kurucu Felsefenin Evrimi” kitabı da bu çalışmalardan biridir.
Düşünsel arkeoloji
Geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz Prof. Dr. Zafer Toprak’ın bu kitabı, Atatürk’ün Cumhuriyet ve devrimlerle somutlaşan zihin dünyasının izlerini takip edebildiğimiz oldukça kapsamlı bir çalışma. Zafet Toprak kitabında kendi deyimi ile “düşünsel bağlamda bir tür arkeolojik girişim” yapar ve Atatürk ile kurucu kadroların yeni bir toplum ve devlet inşa etme sürecindeki entelektüel arka planına dair derin bir “kazı” gerçekleştirir. Bu kazı bizi, Atatürk’ün düşünce yapısının fay hatlarına ulaştırır. Böylece büyük devrimlerin ortaya çıkmasını sağlayan fikrî süreçlerin, Osmanlı’dan itibaren; daha yakın bir bakışla, genç Mustafa Kemal’in Manastır İdadisi ve Harbiye’deki yıllarından aktif siyasetten kısmen çekildiği 30’lu yıllara kadar olan dönemde nasıl geliştiğini izleyebiliriz.
Çankaya Kitaplığı
Prof. Dr. Toprak, “düşünsel arkeoloji”yi daha çok Çankaya Kitaplığı’nda yapıyor ve bu kitaplığın Cumhuriyet Türkiye’sinin kuruluş evresinde en güncel kitaplık olduğunu belirtiyor. Burada bulunan kitapların çoğunun bizzat Atatürk ve yakın çevresi tarafından yurt dışından ısmarlandığı, tüm reform girişimleriyle eşgüdüm içerisindeki kitaplığın, o gün için Fransızca üzerinden Batı’nın izini süren bir bilgi hazinesi olduğu belirtiliyor:
“Kitaplık ana hatlarıyla Osmanlı’nın çağdaşlaşma sürecinde 18. yüzyıl Aydınlanma çağı düşünürlerini, 1789 Fransız Devrimi’ni ve 1870 ertesi Üçüncü Cumhuriyet Fransa’sını kapsıyordu. Bu evrelerin düşünürlerinin, bir neslin, Atatürk’ün de mensup olduğu Jön Türk neslinin fikir dağarcığını ne denli derinden etkilemiş olduğunu kanıtlıyordu.”
Atatürk’ün 30’lu yıllarda günlük siyasetten çekilerek daha ziyade “kültür”le uğraştığını belirtiyor Zafer Toprak. Peki, Atatürk önceleri hukuk, daha sonra dil ve tarih alanındaki çalışmalarına ilişkin bu kaynaklara nasıl ulaşıyordu? Kitapta, Atatürk’ün Paris’teki büyükelçilik aracılığıyla sık sık kitaplar getirttiği kaydediliyor. Bugün 101. yılını kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti de bu kitapların, Atatürk ve kurucu kadroları etkileyen bilim insanları ve filozofların fikirleri üzerinde yükseliyor.
Kadın hakları konusunda Duguit’ten etkilendi
Kadın hakları konusunda önemli devrimlere imza atan Atatürk, 1930 yılında aralarında Meclis Başkanı Kâzım Özalp, Başbakan İsmet İnönü gibi isimlerin de yer aldığı devlet ricali için manevi kızı Afet İnan’a “kadınların seçme ve seçilme hakkı” konusunda bir konuşma hazırlatmıştı. Afet İnan, Atatürk’ün sofrasında, onun direktifleriyle hazırladığı konuşmasında dünyada kadınların siyasal alandaki kazanımlarını anlatmıştı. Bu konuşmanın kaynağı da Fransız Hukukçu Leon Duguit’in 1923 yılında Büyük Millet Meclisi tarafından Türkçeye çevirtilen “Hukuk-ı Esasiyye” kitabıydı. Zafer Toprak, “Atatürk’ün kadın hukuku konusunda görüşlerinin şekillenmesinde Leon Duguit’in etkisinin büyük” olduğunu belirtiyor.
Toprak, Atatürk’ün Duguit’in “realist” devlet kuramına da önem atfettiğini, onun “bireylerden ayrı devlet, millet diye bir şahsiyet olmadığı; hukuku yaratanın devlet değil, devletin kendisinin de hukuka tabi bir kurum olduğu; devletin ancak kamu hizmetlerinin sürdürülmesini sağlayan bir kurum olduğu” yönündeki fikirlerini benimsediğini kaydediyor.
‘Başmuallim’in kaynakları
Prof. Dr. Zafer Toprak, Atatürk’ün Harf Devrimi ile “başkumandan, büyük rehber ve reis” gibi sıfatlardan sonra “başmuallim” olduğunu vurguluyor. Atatürk, Harf Devrimi sırasında L. Feuillet’nin “La Réforme Alphabétique Turque” (Türk Alfabe Reformu) isimli kitabından faydalanmış. Kitabın Çankaya’daki nüshasında kimi paragraflar işaretlenmiş. Toprak, Sadri Maksudi Arsal’ın da bu konuda Atatürk üzerinde etkili olduğunu belirtiyor.
1935 yılında Ulus gazetesinde imzasız yayımlanan bir dizi yazı, daha sonra “Etimoloji, Morfoloji ve Fonetik Bakımından Türk Dili” adıyla kitap haline getirilmiş. Aslında Atatürk tarafından kaleme alınan bu kitapta, Dilbilimci Pekarskiy, Dilbilimci Hilaire de Barenton, Şarkiyatçı Bernard Carra de Vaux, Dilbilimci Hermann Feodor Kvergić gibi isimlerin eserlerinden faydalanılmış.
Savaşın ortasında Rousseau okumak
Anadolu’da ölüm-kalım günleri... Kurtuluş Savaşı’nın en kritik muharebelerinden biri; Sakarya Meydan Muharebesi 22 günlük çarpışmaların ardından 13 Eylül 1921’de Türk ordusunun zaferiyle sonuçlanıyor. Ancak hem siyasi hem askerî olarak zor günler devam ediyor. Taarruz planına ilişkin tartışmaların ardı arkası kesilmiyor. Sakarya Meydan Muharebesi zaferinden yaklaşık 2.5 ay sonra, 1 Aralık 1921’de “Heyet-i Vekile’nin vazife ve mesuliyeti hakkındaki teklif müzakere ve münakaşası münasebetiyle” Mustafa Kemal Paşa, Meclis kürsüsünde “Cumhuriyet’in kurucu felsefesinin omurgasını oluşturacak” bir konuşma yapıyor.
Zafer Toprak’ın tespitlerine göre Atatürk bu konuşmasında Filozof Jean-Jacques Rousseau’dan alıntılar yapıyor.
Atatürk, bu dönemde Rousseau’nun “Mukabele-i İçtimaiyye yahud Hukuk-ı Siyasiyye Kavâid-i Esasiyesi” (Toplumsal Sözleşme ya da Siyasal Hukukun Prensipleri) kitabını okumuştu. Bir yandan süren savaş için askerî planlar yaparken, bir yandan da yeni devletin fikrî altyapısı için çalışıyordu.
Zafer Toprak, kitabın Çankaya’daki nüshasında Atatürk’ün “Egemenlik gücü basit ve tektir. Bu gücü bölmek yok etmektir” satırlarının yanına “mühimdir” notu düştüğünü belirtiyor. Bunun gibi “kuvvetler ayrılığı-kuvvetler birliği” bahsine ilişkin satırları Atatürk, dikkatle okumuş ve bu satırların altını çizerek, yanına notlar alarak “dersi”ne çalışmış. Ardından da Meclis kürsüsünde, bu fikirlerden ilham alan bir konuşma yapmış.