29.05.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
GENÇ GAZETE
FUARIN gözdesi elektrikli otomobiller dizel ve benzinlileri geride bırakacak mı? Otomobil teknolojisi nereye gidiyor? Devletten yeni enerjili otomobiller için destek gelecek mi? Autoshow 2015’te merak edilen soruları BMW /MINI/BMW Motorrad Genel Müdürü Ayhan Ölçer ve BMW Pazarlama İletişimi Müdürü Aslı Kayadeniz bizler için yanıtladı.
BMW Türkiye Ekibi olarak en çok Premium araç satan marka oldunuz. Bu başarıyı nasıl elde ettiniz?
Öncelikle bizim için bir gurur kaynağı tabi ki. Türkiye’deki en çok satan aslında ben en çok tercih edilen demekten yanayım. En çok tercih edilen Premium marka olmak müthiş bir his. Ekibin her üyesi ofiste, evde geçirdiği zamandan daha çok vakit harcıyor. Herkes gösterdiği çabalar ile bunu hak etti. Liderliği hedefliyor olmak çok önemli, lider olmaktan öte herkes ben lider olacağım diye hedefleyemiyor. Yani altyapısı uygun olmayabilir, ürünü uygun olmayabilir ya da hiçbir şeyi uygun değildir. Biz bunu hedefliyoruz ve biz bu hedef doğrultusunda adım atmayı çabalıyoruz. Bu başarıdaki en önemli etken ise kesinlikle otomobillerin konumlandırılması. İçeriği iyi, doğru ürün ise bir de fiyatı iyiyse gerisi satış ekibine kalıyor. Ama biz Premium segmentteki en şık ve en güzel hatta en seksi ürün gamının BMW markasında olduğuna inanıyoruz. Bunlar birbirleri ile birleştiği zaman başarı size doğru geliyor.
Önümüzdeki 5 yılda otomobil severleri neler bekliyor?
5 yıl sonraya gitmeye gerek yok çünkü biz kısa vadede de yenilikler planlıyoruz. Temmuz ayında 3 serisinin makyajlı modelini, sene sonunda ise yeni X1 ve yeni 7 serisini getiriyoruz. Bizim marka olarak ürünlerimiz altı yılda bir değişiyor. Önümüzdeki yıl 5 serisinin yenilenmesi mümkün olabilir. Ama bizi diğer markalardan ayıran en önemli özellik tatbikî BMW “İ” serisi yani elektrikli otomobiller. BMW “İ” serisi kesinlikle genişleyecektir. “İ” 4 olur “İ” 5 olur ancak dıştan “3” serisi büyüklüğünde ama çok bambaşka bir konsepte olacaktır. BMW “İ” serisinin ve motor hacimlerinde de değişiklik yapılacak. BMW markasının büyük kısmında 3 silindirli 1500 cc’lik ürünler kullanıyoruz. Bunun üzerinde çalışmalar uygulayıp daha da geliştirerek önümüzdeki yıllarda ekleyeceğiz.
Ekibinizin üzerinde çok çalıştığı ve Autoshow’da teknolojisi ile ön plana çıkan bir ürününüz var mı?
Sanırım yine BMW “İ” serisine geleceğim. Gelecek dünya bizi elektrikli otomobillere doğru yönlendiriyor. Bu nedenle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Tabi yakıtla çalışan otomobillerden elektrikli otomobillere bir anda geçmek mümkün değil. Ama biz BMW olarak diğer markaların 10 yıl önünde olduğumuzu söyleyebiliriz. BMW “İ” 3 özel ve farklı bir araç olduğunu biliyoruz ve bu ürünümüz hakkında çok güzel yorumlar alıyoruz.
Elektrikli otomobiller konusunda Türkiye ne durumda?
Türkiye’de en büyük problem, elektrikli otomobillerde bile ÖTV ödenmesi. Elektrikli otomobillerin yakıt ucuzluğu çevreye karşı duyarlı olması en önemli özellikleridir. Şu an ülkemizde kullanılan petrol ürünleriyle çalışan otomobiller hem daha pahalı hem de çevreye zarar veriyor. Bu nedenle tabi ki dünya bir dönüşüm içerisinde. Elektrikli otomobillere satış açısından devletin her yönden destek vermesi gerekir. Danimarka’da bu elektrikli otomobillerde devlet maddi açıdan araç sahiplerine teşvik imkânı sağlıyor. Bu nedenle de vergi konusunda yeni bir düzenleme yapılması elektrikle çalışan araçların yaygınlaşmasını sağlayacaktır. Tabi ki insanların araçlarla ilgili de endişeleri var. Elektrikli bir aracın şarjı ile ne kadar yol gidebilirim ve nerede şarj edebilirim gibi soruların cevapları verildiğinde satışlarda olumlu bir artış olduğu görülecektir.
Fuarda markanıza olan ilgi nasıldı?
Bu konuda mütevazılık yapmayacağım. Fuarın en büyük ve en güzel standına biz sahibiz. Bu yıl ilk defa 25 tane otomobille fuara girdik. Markamıza inanılmaz bir ilgi var. Otomobil severler, fuar alanında da sosyal medyadan da bizlerle düşüncelerini paylaşıyorlar, ürünlerimizin özellikleri hakkında yorumlarda bulunarak fikirlerini paylaşıyorlar.
MEKTEBİM’DEN HABERLER
Gökyüzünün En’leri ödüllerini aldı
Mektebim Koleji Havacılık Kulübü’nün düzenlediği “Vecihi Hürkuş Havacılık Ödülleri Töreni” Beylikdüzü Kampüsü’nde gerçekleşti. Havacılıkla ilgili proje ve etkinlikleri yakından takip eden kulüp, Türk Havacılık tarihine damga vurmuş pilot ve mühendis Vecihi Hürkuş anısına havacılık alanında adından söz ettiren ve önemli işlere imza atan isimleri bir araya getirdi.
Törene Tayyareci Vecihi Hürkuş Derneği Başkanı Avukat Bahadır Gürer, Akrobasi Pilotu Ali İsmet Öztürk, Yüksek Uçak Mühendisi Can Erel, TAİ Hürkuş Program Yöneticisi Sezgin Kaya, TAİ Hürkuş Uçak Yapım Şefi Özlem Erdener Sönmez, Gazeteci Tolga Özbek, Genç Havacılık programı sunucusu Nuray Baykal, KOKPİTAERO yetkilileri, Extreme Sporcu ve Sanatçı Hayko Cepkin katıldı. Ödül töreninde Savunma Sanayii Müsteşarlığı ile TUSAŞ arasında imzalanan anlaşma ile hayata geçirilen Yeni Nesil Temel Eğitim Uçağı (HÜRKUŞ) Geliştirme Programı ile gece ve gündüz görev yapabilme kabiliyetine sahip HÜRKUŞ eğitim uçağı tanıtıldı. Proje sorumluları, Sezgin Kaya ve Özlem Erdener Sönmez iki faklı konfigürasyon hazırladıklarını belirterek, “İntibak, görerek, aletli uçuş, seyrüsefer, gece ve kol uçuşu eğitimleri yapabilen uçaklarımızın test uçuşları devam ediyor. Çok iyi bir başarı elde ettiğimize inanıyoruz. Test uçuşları ve güvenlik kontrolleri tamamlandığında artık tasarım boyutunu ele alarak uçağımıza yenilikler yapacağız” dedi.
Deneyimlerini anlattılar
Televizyonda Kokpit Programı’nda görev alan Tolga Özbek ise “Havacılık konusunda Türkiye’de önemli başarılara imza atılıyor. Yeni projeleri hayata geçiren bu işe gönül vermiş birçok özel isim var. Biz de bu isimleri ve bu önemli işleri topluma aktarma konusunda bir bağlantı oluşturuyoruz. Bugün aldığım bu ödül bu çalışmalarımız adına çok önemli, teşekkür ediyorum” diye konuştu.
Bir dönem televizyonda Extreme-G programını yapan Sanatçı Hayko Cepkin de şunları söyledi: “5 yıldır, paraşütle atlama konusunda çalışmalar yapıyorum ve gördüm ki bu anlamda dünyanın çok gerisindeyiz. Tük Hava Kurumu’ndan uçak istiyoruz ama henüz bir sonuca ulaşamadık. Bu sporun gelişebilmesi için daha çok eğitilmiş insana ihtiyaç var ama eğitim yapabileceğimiz bir uçağımız yok. Söylenecek çok şey var aslında ama bugün burada olmaktan mutluyum. Genç arkadaşlarımız bu spora gönül verdiğimiz için bizi bu ödüle layık görmüşler. Hepsine teşekkür ediyorum.”
Vecihi Hürkuş Kimdir?
Türk havacılık tarihinin en önemli kişilerinden Vecihi Hürkuş, pilot ve mühendistir. 1896’da İstanbul’da doğan Hürkuş, 1912’deki Balkan Savaşı’na gönüllü katıldı. Pilot olarak ilk uçuşunu 21 Mayıs 1916’da yaptı.
15 Kasım 1916’da pilot diplomasını aldı. Kafkas Cephesi’nde bir Rus savaş uçağını düşürerek, uçak düşüren ilk Türk tayyareci oldu. Kurtuluş Savaşı’nın ilk ve son uçuşunu yapan pilottur, kendisine kırmızı şeritli İstiklal Madalyası verilmiştir.
1923’te kendi uçağını üretti. Bu uçak, imal edilen ilk Türk uçağıdır. 1932’de “Vecihi Sivil Tayyare Mektebi” isimli, ilk Türk Sivil Havacılık Okulu’nu açtı. 1954’te ilk Türk sivil havayolu şirketi olan Hürkuş Havayolları’nı kurdu. Kazalar, kaçırılmalar gibi aksilikler sonucunda, havayolunun uçakları uçuştan men edildi. Buna rağmen, elinde kalan son uçağını, Maden Tetkik Arama Enstitüsü adına kullanarak, toryum, uranyum ve fosfat arama faaliyetlerine katıldı. 16 Temmuz 1969’da vefat etti.
21 yaşındaki genç Fatih’in hayali
29 Mayıs’ta İstanbul’un fethi ile Orta Çağ sona erdi, Yeni Çağ başladı. Peki bu fetih nasıl gerçekleşti? Her yıl çeşitli etkinliklerle kutladığımız bu güne ve perde arkasına bir bakalım.
İstanbul, Asya ile Avrupa kıtaları arasında yer alan doğal güzellikleriyle ünlü bir kenttir. Tarihi M.Ö. 7. yy’a uzanır. Şehir, M.Ö. 657 yılında Megaralılar tarafından kurulmuştur. Devletin Byzas adlı komutanının adından dolayı şehre, Byzantion adı verilmiştir. Şehir M.Ö. 3. yy’da Roma İmparatorluğu tarafından alınmıştır. M.Ö. 330 yılında İmparatorluğun başkenti olan Byzantion’a, bu kez de Konstantinapolis adı verilir. M.Ö. 395’te Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca Konstantinapolis, Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti olur. Stratejik önemi ve tabi güzellikleriyle herkesin dikkatini çeken şehir, Gotlar, Ostrogotlar ve Bulgarlar tarafından defalarca kuşatıldı, fakat alınamadı. Bu yoğun saldırılar üzerine, İmparator Anastasiyanus, Silivri’den başlayan ve Karadeniz’e kadar uzayan surları yaptırdı. Buna karşın saldırılar devam etti. 1203 yılında Haçlı orduları tarafından zapt edilerek 1261’e kadar Haçlıların elinde kaldı. Bu tarihten sonra tekrar Bizanslıların eline geçti. 1299’da kurulan Osmanlı Devleti, yavaş yavaş Anadolu ve Rumeli’de genişledi. Anadolu ve Rumeli’deki topraklar arasında kalan Bizans, mutlaka alınmalıydı. Bu amaçla şehir, birkaç kez kuşatıldı ama alınamadı. 1453 yılında, Padişah II. Mehmet, Hocası Akşemsettin’in de teşvikiyle İstanbul’a yeni bir saldırı düzenlemeye karar verdi. Önce, Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılan Anadolu Hisarı’nın karşısına Rumelihisarı’nı yaptırdı. Edirne’de döktürdüğü “balyemez” adı verilen büyük toplarla savaşa hazırlandı. 6 Nisan 1453’te, Osmanlı ordusu Bizans surları önüne geldi. Bizans İmparatoru Konstantin, Haliç’i zincirle kapatarak Osmanlı Ordusu’nun şehre denizden girmesini önledi. 11 Nisan günü kuşatma tamamlandı ve top ateşi başladı. Yirmi gün süren top ateşinden kesin bir sonuç alınamadı. Şehrin denizden de kuşatılması gerektiğini düşünen II. Mehmet, bir gece yetmiş parça gemiyi karadan yürüterek Haliç’e indirdi. Bizanslılar, sabah erken saatlerde Osmanlı Donanmasını Haliç’te görünce paniğe kapıldılar. Haliç’ten ve karadan yapılan top atışlarıyla surlarda gedikler açıldı. Bunun üzerine, 29 Mayıs’ta genel saldırı düzenlendi ve İstanbul çok kanlı ve zorlu geçen bu savaşın sonunda fethedildi. Osmanlıların Balkanlardaki ilerlemesinin önü açılarak hareket başlatıldı. Avrupa’da ilerleyişini sürdüren Osmanlı Devleti, büyük bir imparatorluk haline geldi. İstanbul, 29 Mayıs 1453’ten 23 Nisan 1920’ye kadar Osmanlı Devleti ’nin başkenti oldu.
Gizemli odaya yolculuk
Yunancada “Toprağın Altında” anlamına gelen Hypogeum, günümüz dünyasında Malta sınırları içerisinde yer alıyor. M.Ö. 3300’lü yıllara kadar bilinen geçmişiyle insanların kurban edildiği törenlere ev sahipliği yapan Hypogeum’da yapılan araştırmalar sonucu 7 bin insan kemiği bulunduğundan bölgeye “Yılan Çukuru” adı da verilmekte. Oldukça karanlık olan alanda o dönemin ötesinde bir ses sistemi yapıldığı biliniyor. Muhteşem bir akustiği olan Hypogeum’da, ses siteminin başladığı noktaya “Kâhin Odası” adı verilmiş. Geçtiğimiz yıllarda Unesco Dünya Mirası listesine alınan Hypogeum, sırlarını koruyarak tarih öncesinden kalan özel bir yer olarak ziyaretçilerini bekliyor.
Kendi yayınını yap
Sosyal medyadan da bir haber vermek isterim. Birçok ünlü isimin kullandığı ve geçtiğimiz aylarda ülkemize de IOS aracılığıyla gelen Pericope, artık Android telefonlarda.
Sosyal bir ağ üzerinde canlı yayın yapmaya yarayan ve kendi izleyici kitlenizi oluşturabildiğiniz video akış uygulamasıyla artık siz de istediğiniz her yerden canlı yayın yapabilirsiniz.