26.08.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Safa Tekeli - Cumhuriyet’in kuruluşunu sağlayan savaş alanında verilen bu söylevde, Atatürk, ekonomiden, sosyal yaşama, çağdaşlıktan, değişen dünya koşullarına kadar geniş bir bakış açısıyla değerlendirmelerde bulunur; geleceğin inşa edilmesinde millete düşen görevlere işaret eder.
Mustafa Kemal, tahtadan yapılmış kürsüde, tören alanındakilere sesleniyordu. Ağustos ayının sona ermekte olduğu güneşli bir gündü; kürsünün üstü de yine tahtadan yapılmış ve geniş yapraklı ağaç dalları yerleştirilmiş gölgelikle kaplanmıştı. İki yıl öncesine gitti bir an; 26 Ağustos 1922’de sabaha karşı, Büyük Taarruz’u başlatmıştı. Büyük Millet Meclisi Reisi ve Başkumandan’dı o sıra. 30 Ağustos 1924 günü, “Meçhul Asker Anıtı” temel atma töreni yapılan bu alan, iki yıl önce toz duman, ateş altındaydı; bomba sesleri yankılanıyor, savaşın en kızılca kıyamet dakikaları yaşanıyordu.
Dumlupınar’da, anıtın temel atma töreninde, eşi Latife Hanım da yanındaydı. Zaferin kazanıldığı o günleri âdeta yeniden yaşar gibiydi. “Tıpkı bugün gibi” diyordu konuşmasında, bu tepeye iki yıl önce gelişini ve ateşler yükselen savaş alanını anlatıyordu ağaç dallarının gölgeliği altında, tahta mütevazı kürsüde Mustafa Kemal. “29/30 Ağustos sabaha karşı” Garp Cephesi Harekât Şubesi Müdürü Tevfik Bey’in (Bıyıklıoğlu) getirdiği savaşta son durumu gösteren harita üzerine, “Derhâl Fevzi (Çakmak) ve İsmet (İnönü) paşaları” çağırtarak, düşmanı yok edecek yeni emrini verişini, kendisinin de cepheye hareket edişini… Saatler ilerleyip sonuç alınınca, 31 Ağustos sabahı savaş meydanını dolaştığında gördüğü manzarayı, törende aktarıyordu. Ordunun zaferinin büyüklüğünü, buna karşılık “hasım ordunun” uğratıldığı felaketin dehşetini ve savaş meydanından toplanan ölülerin, esir kafilelerinin oluşturduğu görünümün “bir mahşeri” andırdığından özenle kurduğu cümlelerle söz ediyordu.
Şehit askere saygı
Mustafa Kemal Atatürk, anıtın, “Türk vatanına göz dikeceklere, Türk’ün 30 Ağustos günündeki ateşini, süngüsünü, hücumunu, kudret ve iradesindeki şiddeti hatırlatacağı”nı da kaydediyordu. “Yeni Türk Devleti’nin, genç Türk Cumhuriyeti’nin temelinin burada sağlamlaştırıldığını; ebedi hayatının burada taçlandırıldığı”nı vurgulayan Mustafa Kemal, konuşmasının sonunda gençlere şöyle sesleniyordu: “Gençler! Cesaretimizi takviye ve idame eden sizsiniz. Siz almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık meziyetinin, vatan muhabbetinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu ila ve idame edecek sizsiniz. Arkadaşlar, bu gaza ve şehadet diyarını terk ederken ‘Şehit Asker’i hep beraber hürmet ve tazimle selamlayalım.”
‘Tıpkı bugün gibi’
Mustafa Kemal’in, Dumlupınar’da eşi Latife Hanım ile Başkomutanlık Meydan Savaşı’nın ikinci yıldönümü dolayısıyla 30 Ağustos 1924 günü katıldığı “Meçhul Asker Anıtı”nın temel atma töreninde yaptığı konuşma, Türkiye Cumhuriyeti tarihi açısından büyük önem taşır. Cumhuriyetin kuruluşunu sağlayan savaş alanında verilen bu söylevde, Atatürk, ekonomiden, sosyal yaşama, çağdaşlıktan, değişen dünya koşullarına kadar geniş bir bakış açısıyla değerlendirmelerde bulunur; geleceğin inşa edilmesinde millete düşen görevlere işaret eder. Ve en önemlisi; üç yıl sonra, (15-20 Ekim 1927) altı günde vereceği büyük söylevinin öncesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin gelişmesini ve korunmasını gençlere bırakır. O yüzden, bu tarihi söylevin tamamının dikkatle okunması ve irdelenmesi gerekir. Her yaştan okurun anlayabilmesi amacıyla sadeleştirilen, ara başlıklarla vurgulanan ve kimi açıklamalara yer verilen söylev, Mustafa Kemal’in “Tıpkı bugün gibi” dediği o büyük zafer günlerini âdeta bizlere de yaşatıyor:
Tarihi konuşma
Törende önce Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, açıklamalarda bulunur. Daha sonra kürsüye çıkan Mustafa Kemal Atatürk, destansı bir anlatıma, görkemli söylevini vermeye başlar:
‘‘Efendiler! Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa verdiği kıymetli açıklamalarla burada hazır olanlara Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Savaşı’nın ve kesin sonuç veren 30 Ağustos Savaşı’nın oluş şekli hakkında bir fikri özetlemişlerdir. 5 gün aralıksız geceli gündüzlü süren en büyük meydan savaşının gerçek içeriği bugün verilen açıklamalardan fazla, yarın tarihin hakemleri tarafından, araştırmacıların inceleme araştırma ve kararları okunduğu zaman daha açık, daha belirgin bir şekilde anlaşılacaktır. Beni milletim, Türk milleti, güvenine layık görerek bu hareketlerin başında bulundurdu. Bu görev ve işimin mutlu anısını duygulanarak sevinçle ve gururla saklıyorum. Görevlerini milletin vicdanından gelen gerçek ihtiyacına, yalnız onun yüksek fikrine uygun olarak yapmış olanlara özel bir vicdan rahatlığı ile bugün önünüzde bulunurken duyduğum mutluluğu ifade edemem.’’
YARIN: ’Beni buraya getiren itici güç’