27.12.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
MÜJDE YAZICI / İstanbul
Şirin Soysal’ı sadece iyi caz söyleyen bir kadın olarak tanımlamak eksik kalır. Soysal’ın şarkılardaki kadar konuşma sesi de, sahnedeki duruşu da kendine has... Onu ‘dişi Tom Waits’ olarak yorumluyorlar; o da kendi tarzını oluşturmayı ve belli bir dinleyici kitlesi yaratmayı sürdürüyor. Ada Müzik etiketiyle çıkan ikinci albümü ‘Ziyaret’ de onun üst üste koyduğu taşlardan biri. İlk albümü ‘Bir Şeyler Var’ iki yıl önce yayınlanmıştı. ‘Ziyaret’in şerefine Şirin Soysal ile konuştuk.
İlk albüm başkadır. Bütün birikimlerini aktardığın bir çalışmadır. İkinci albümdeki üretim süreci nasıl oldu? Daha farklıydı mıydı?
İlk albümde dediğin gibi yıllardır biriken duygular, birtakım kimlik meseleleri ortaya çıkmıştı. O çok planlanmış birşey değildi ama o konular üzerine çok düşünüyordum. Yabancılık, aidiyet gibi konular ve biraz mistik konuların harmanı gibi olmuştu. İlk albümün prodüksiyon aşaması farklıydı. Şevket Akıncı’ydı prodüktörüm.
Yeni albümde de onunla çalıştınız.
Bu albümde Şevket Akıncı, Cansun Küçüktürk birlikte daha organik çalıştık. İlkinde şarkıları yazıp onlara vermiştim, onlar aranjmanları yazmıştı. Burada da aranjmanları yazdılar fakat benim de dahil olduğum bir süreçti. Şarkılardan iki tanesini piyanist Adem Gülşen’le düzenledik.
İkinci albümde sözleri ve müziği yazarken ‘biliyorum’ hissi oldu mu?
Evet daha olgun hissettim. Yeni albümde melodiler de, sözler de bu nedenle daha lirik, daha ‘yuvarlak’. İlk albüm daha köşeli ve sözleri daha dertli, öfkeli.
Tiyatro eğitimin var. Konserlerin bir ‘anlatıcı’, kabare havasında geçiyor. Bu hali tiyatro eğitimin desteklemiş olabilir değil mi?
Hep hikâye anlatmaya çabalıyorum. Tiyatro eğitimini unutmuştum neredeyse, çünkü bambaşka işlerde çalışıyordum. Şarkıcı olmaya karar verdiğimde sahnede o bilgiyi hatırlamak için yeniden çalışmaya başladım. Çünkü başta sahnede çok tutuk oluyorsun. Hele de benim gibi uzun bir aradan sonra, 28 yaşında sahneye geri döndüysen. Başta buzları kırma süreci oluyor. Orada da evet eğitimin bana faydası oldu.
28 yaşında başlamanın bir avantajı var mı? Keşke daha erken başlasaydım diyor musun?
Ben şu an iyiki de geç başlamışım diye düşünüyorum. Çünkü o hiç hoşlanmadığım işlerde çalışmak bana bir sürü şey kattı. Çalıştığın yerdeki patronla birtakım süreçler yaşamak, onunla diyoglara girmek gibi konulardan besleniyorum hala. Ama o zamanlar, o işlerde çalışırken bir şeyler beni dürtüyordu şarkıcı ol diye. ‘Geç kaldım’ diyordum. O işlere 20 yaşında başlanır gibi bir önyargım vardı. Halbuki hiç öyle bir şey yok tabii.
‘Ziyaret’ albümünde canlı enstrümanlar çalındı.
Kısıtlama getirmek istemedim. Çünkü iki müzik direktörüm de çok yaratıcı. İlk albümde de biraz orkestral bir durum vardı. Bu albüm de ‘zengin’ olsun dedim, 24 müzisyen çaldı albümde. Biraz tuhaf bir kayıt süreciydi, Gezi ile eşzamanlı oldu. Ada stüdyosunda iki haftada kaydettik.
‘Dişi Tom Waits’ benzetmesi yapılıyor. Belli bir ‘ton’ var benzeyen, sence?
Ben Tom Waits’i çok az dinlemiştim ilk albümü yaptığım zamanlarda. Şevket’e Marlene Dietrich CD’si ile gitmiştim, böyle bir şeyler istiyorum diye. O da “Tamam böyle bir şeyler ama biraz Tom Waitsvari mi olsa” demişti. Ben de “Aaa evet evet” dedim. Şu anda hayranıyım.
Kendini Jehan Barbur, Birsen Tezel gibi şehirli ‘kadın ozanlar’ ekolünden görüyor musun?
Kendimi Yasemin Mori’ye daha yakın hissediyorum. Kendimi bir ekolün içinde görmüyorum ama adım birlikte geçince de gurur duyuyor insan.
‘Türk olduğumu söyleyince tokat yedim’
Yurtdışında yaşamak sana neler kattı?
Olumsuz hislerden hep bir şeyler çıkıyor. Özellikle İsviçre’de ve Avusturya’da yaşarken ciddi ırkçı yaklaşımlar oluyordu. Küçüktüm bisikletimle geziyordum Bern’de. Bir kız geldi, o da bisikletliydi. Cici cici konuşmaya başladık. Evine çağırdı beni. Evine giderken “Nereden geliyorsun?” diye sordu. Ben de “Türkiye” dedim. Türkiye’yi duyunca tokat attı bana. Çocuklarda bile oluyor böyle önyargılar. Avusturya’da öğretmenlerimin ırkçı tavırları oluyordu. Sınıfta iki Çinli, bir ben vardık.
Ana akım müzik endüstrisine ‘hizmet etmiyorsun’. Endüstri hakkında ne düşünüyorsun?
Şöyle yapsaydım daha çok dinlenirdim gibi bir şey düşünmedim hiç. Zaten yapamazdım da. Bu kadar samimi bir iş yapmamın sebebi yaratıcılığımı ortaya çıkarmak istemem. Yaratıcılığımı ortaya çıkarmak için dürüst olmam lazım. En dürüst halimle orada olmam lazım. Gidişattan memnunum. Bir kitle oluşmaya başladı.
Seni dinlemek isteyen seni nerede bulsun?
İki ayrı repertuvarım var. Alman besteci Kurt Weill’in kabare şarkılarını, caz standartlarını ve kendi şarkılarımı harmanladığımız bir repertuvar ile 7 Ocak’ta Nardis Caz Club’tayız. 18 Ocak’ta da Date’te ‘Bir Şeyler Var’ ve ‘Ziyaret’ albümlerimin şarkılarını çalacağımız bir konserimiz olacak.