16.08.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
Selay Sarı
Çok değil, 5 - 10 yıl öncesine kadar İstiklal Caddesi’ne karşılıklı olarak dizilmiş kitapçıların hoparlörlerinden yükselen, ‘İstiklal’in fon müziği’ olarak anılan valsin bestecisi Yunan Eleni Karaindrou.
Efsane yönetmen Theo Angeloupoulos’un ‘70’li yıllarda bir film festivalinde keşfettiği, sonra birçok filminde bestelerine yer verdiği müzisyen, Angelopoulos’un zamansız ölümünden sonra adeta kabuğuna çekilmişti.
Yeni bir filme müzik yapıyor
Bu sene yine bir film müziğine imza atacağını Milliyet’e müjdeleyen Karaindrou, 19 Ağustos akşamı 11. D - Marin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali kapsamında, festivale ilk kez ev sahipliği yapacak Bodrum Kalesi’nde ‘Zamanın Hafızası’ adlı konserde Angelopoulos filmlerine yaptığı bestelerle yönetmeni anacak. Son albümü ‘Medea’da tiyatro için yaptığı besteler yer alsa da yine sinema ayarında bir epiklik seviyesi yakalayan Karaindrou ile konuştuk.
Türkiyeli bir hayranınız, popüler bir sitede şöyle bir yorum yapmış: “Müziği insanın ruhunu felç ediyor.” Birinin müziğinizle ilgili söylediği en tuhaf şey neydi?
1986’da da Theo Angelopoulos’un ‘Arıcı’sının müziklerinde Jan Garbarek’in saksafon çaldığı ‘Veda Teması’ çok ünlenmişti. Tanınmış tiyatro yönetmenlerimizden biri, beni sokakta durdurup “Müziğinizi üstüste dinledim, çok ağladım ve sonunda kurtulduğumu hissettim” demişti.
‘Dayanışma sorunu var’
İki yıl önce yaptığınız bir röportajda Yunan ekonomik krizi ile ilgili kötümser görüşleriniz var, ancak yine de ‘Yunan kararlılığına’ inandığınızı söylüyorsunuz. Şu an bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Yunanların kendilerini yenileme gücüne her zaman inandım. Ancak bu inanç beni şu anda endişelendirmekten alıkoymuyor. Durum çok karmaşık. Avrupa’nın şu andaki hâli beni ikna edemiyor, birleşik bir Avrupa olması fikrini çok sevsem de. Yunanistan’da da şu an ağır bir dayanışma sorunu var. Angelopoulos’un filmleri en kötü biçimde gerçeğe dönüşüyor. Buna mukabil benim 20-30 yıl yazdığım müzikler de bugünlerde yazılmış gibi. ‘Veda şarkısı’, ‘Mültecinin şarkısı’, ‘Ağlayan Çayır’... Bu daha ne kadar sürecek?