20.07.2024 - 01:54 | Son Güncellenme:
Kıbrıs’ta Türklerin Rumlar tarafından uğradığı baskı ve zulmün önüne geçmek ve Ada’da barış ve huzuru sağlak amacıyla Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 50. yıl dönümü ve 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı, bu yıl KKTC’de daha geniş çaplı tören ve etkinlikler ile kutlanıyor.
İnsan yaşamına dair ilk izlerin M.Ö. 10 bin ila 6 bin yılları arasındaki döneme kadar uzandığı Kıbrıs’ta Bronz Çağı’ndan olan arkeolojik kalıntılar Girit uygarlığındaki kalıntılarla eşleşir. M.Ö. 1200’lerde Akad yerleşimleri, sonra sırasıyla Hitit, Mısır, Asur ve Fenike, Pers, Helenistik yönetimler görürüz. Milattan sonra yaklaşık üç asır devam eden Roma, ardından Bizans, Lüzinyan, Venedik, Osmanlı dönemi şeklinde devam eder. Bu Kıbrıs’ın kanlı tarihini anlamaya yetmez. Roma karşıtı Yahudi isyanları 115 yılında Kıbrıs’a da sıçradı ve Kitos Savaşı yaşandı. O savaşta yaklaşık 240 bin kişi yaşamını yitirdi. Sadece bu değil mesela Bizans Dönemi’nde Despot İssakios adayı denetimine aldı. Haçlı Seferi’ne giden İngiltere Kralı Aslan Yürekli Richard ve nişanlısı, fırtına nedeniyle Kıbrıs’a sığındıklarında İssakios’un kaba tavrına kızıp Ada’yı işgal ettiler. Richard daha sonra Ada’yı Tapınak Şövalyeleri’ne sattı. Bugün ayakta olan nadir Tapınak Şövalyesi ya da bilinen adıyla Templar Şövalyesi Dönemi yapıları Mağusa Kaleiçi’ndedir. Abbasiler başta olmak üzere Müslüman Araplar da Kıbrıs’a çok sayıda sefer düzenlediler. Hz. Muhammed’in halası Ümmü Haram, Kıbrıs Seferi’nde şehit olmuştur. Sadece bunlar değil, onlarca yıkıcı deprem, 1469 kıtlık ve çekirge istilası, ardından veba salgını gibi olaylar vardır. Osmanlı Dönemi’nde de salgın, deprem ve Gavur İmam İsyanı gibi isyanlar yaşandı... Kıbrıs adası, 1571 yılından 1878 yılında kadar Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyeti altında kaldı. Kıbrıs’ı Venedik’ten alan Osmanlı yaklaşık 400 yıl boyunca Akdeniz’in stratejik adasını yönetti.
İngiliz egemenliği
19. yüzyılın ikinci yarısında Büyük Britanya, 1869’da Süveyş Kanalı’nın da açılmasıyla Kıbrıs’la daha yakından ilgilenmeye başladı. Hem kolonisi Hindistan’a Afrika kıtasını dolaşmadan ulaşımı sağlayan kanala tehdit oluşturmaması hem de bir ikmal noktası olması bakımından Kıbrıs’ı gözüne kestiren Britanya İmparatorluğu, aradığı fırsatı 1878’de yakaladı. Osmanlı zor bir dönemden geçiyordu ve Britanya, Osmanlı’yı Ruslara karşı koruma karşılığında Berlin Antlaşması ile Kıbrıs’ı kiraladı. Ancak 1914’te durum değişti. Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı’nda kaybeden tarafta yer almasıyla birlikte İngiltere 1914 yılında tek taraflı bir kararla Ada’yı ilhak etti ve Lozan Antlaşması’yla birlikte Türkiye Ada üzerindeki İngiliz egemenliğini 1923 yılında tanıdı.
EOKA terörü
Rumlar ilk olarak 1930’lu yıllarda, kilisenin öncülüğünde İngiliz yönetimine karşı seslerini yükseltmeye başladı ve bu ses daha sonra isyana dönüştü. Rumlar 1950’li yıllardan itibaren Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamayı hedefi olan Enosis’i gerçekleştirmek amacıyla girişimlere başladı. Bu bağlamda, diplomatik girişimlerden istenen sonuçları alamayan Rumlar Enosis’i gerçekleştirmek amacıyla 1955 yılında EOKA adlı yeraltı örgütünü kurdu. EOKA’nın hedefi İngilizleri adadan çıkarmak ve Türkleri yok ederek Enosis’i gerçekleştirmekti. EOKA’nın kurulmasıyla Ada’daki şiddet eylemleri artmaya, kan dökülmeye başladı. Enosis’in önünde engel olarak görülen Kıbrıs Türkleri artık hedefteydi. Bu durum, 1974’teki Barış Harekâtı’na kadar devam edecekti. Kıbrıslı Türkler 1955’ten itibaren yaşadıkları karma köyleri terk etmek zorunda kaldı, bu çerçevede 33 köy terk edildi. Bu gelişmeler ışığında, Kıbrıslı Türkler de Enosis’e karşı kendi örgütlenme çalışmalarına başladı.
Türk Mukavemet Teşkilatı
EOKA’nın Kıbrıslı Türkleri yok etme planına karşılık Volkan, Karaçete, 9 Eylül Cephesi, Kıbrıs Türk Mukavemet Birliği adı altında Kıbrıslı Türklerin savunmalarına yönelik gruplar oluşturuldu. Kıbrıs Türk Kurumlar Federasyonu Başkanı Rauf Denktaş, Kıbrıs Türk Lisesi Mezunlar Derneği Başkanı Dr. Burhan Nalbantoğlu ve Türkiye Konsolosluğunda görevli Kemal Tanrısevdi daha etkili bir mücadele için 1957 yılı kasım ayında Türk Mukavemet Teşkilatı’nı (TMT) kurdu. TMT’nin 28 Kasım 1957 tarihinde yayımladığı ilk bildiride dağınık olarak kurulmuş olan diğer direniş örgütlerinin TMT çatısı altında toplandığı ilan edildi. 1 Ağustos 1958’den itibaren Türkiye’den gelen “Bayraktar”ın yönettiği TMT, kısa sürede tüm Ada’da örgütlendi. 1963 Aralık ayındaki Kanlı Noel saldırılarına kadar faaliyetlerine yer altında devam eden TMT, 1974 Barış Harekâtı’na dek Kıbrıslı Türkleri başarıyla örgütleyen, bilinçlendiren, varoluş mücadelesini koruyan, bu amaç için her türlü zorluğa göğüs geren ve 1974 sonrasında da görevini Silahlı Kuvvetlere devreden bir teşkilat oldu.
Görüşmelerden sonuç çıkmadı
1968 yılında taraflar arasında müzakereler başlatıldı. Haziran 1968’de Rum liderlerinden Glafkos Klerides, Makarios’un temsilcisi, Denktaş da Dr. Küçük’ün temsilcisi olarak ilk görüşmelere başladı. Denktaş, 1960 antlaşmalarında içte Türk-Rum, dışta Türkiye-Yunanistan arasında garantilenen dengelerin bozulmaması kaydıyla, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurucu ortaklarından biri olarak bölgesel otonomi önerdi ve görüşmeler Türkiye’den ve Yunanistan’dan uzmanların da katılımı ile 1974’e kadar devam etti. Yunanistan, Türkiye ve Birleşmiş Milletler temsilcilerinin de yer aldığı beşli görüşmeler, 8 Haziran 1972’de başladı ve çeşitli aralıklarla 2 Nisan 1974’e kadar sürdü. Klerides’in, Başbakan Bülent Ecevit’in “Kıbrıs için en iyi çözüm yolu federasyondur” yönündeki demecini eleştirerek, görüşmelerden çekilmesiyle ALTI yıl süren bu görüşmeler hiçbir sonuç alınamadan sona erdi.
Ve darbe…
Kıbrıs Türklerinin, ortaklık devletinin yönetiminden uzaklaştırılmalarının ardından Rumlar arasında fikir ayrılıkları başladı. Terör örgütü EOKA mensupları arasındaki görüş ayrılıkları, Türkiye’nin müdahalesinden endişe eden ve Kıbrıs Türklerini ekonomik yoldan bitirmeyi dileyen Rum lider Makarios ve daha hızlı sonuç alınmasını isteyen eski cuntacılardan oluşan EOKA-B mensuplarının karşı karşıya gelmesine sebep oldu. EOKA lideri Nikos Sampson, Yunan cuntasının desteğiyle 15 Temmuz 1974’te Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak amacıyla Makarios’a karşı darbe yaptı ve iktidarı ele geçirdi. Yapılan darbeyle Kıbrıs’ın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne kastedildi.
Kıbrıs Cumhuriyeti ve sistematik saldırılar
Kıbrıs Cumhuriyeti, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere ile Kıbrıs Türkleri ve Rumlar arasında 1959’da imzalanan Zürih ve Londra anlaşmalarıyla kuruldu. Türkiye, Yunanistan ve İngiltere; Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garantör devletleri oldu. Türkler ve Rumlar arasındaki ortaklık temelinde, 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nda iki halka eşit siyasi hak ve statü verildi. Rum tarafı, Ortaklık Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Kıbrıs Türklerini devlet kurumlarından uzaklaştırma, Ada’daki varlıklarını sonlandırma ve Enosis yolunu açmaya yönelik faaliyetlerini sürdürdü. Bu nedenle Kıbrıs Cumhuriyeti, sadece üç yıl sürdü.
Kıbrıslı Türklere verilen hakların geri alınması ve onları azınlığa indirgeme amacıyla o dönemin Cumhurbaşkanı III. Makarios Anayasa’da değişiklik talebinde bulundu. Makarios, Türklere verilen hakların geri alınması için 1960 Anayasası’nın işlemediğini öne sürdü ve 30 Kasım 1963’te Anayasa değişikliği için 13 madde içeren bir öneri sundu. Öneriler arasında Türk cumhurbaşkanı yardımcısının veto hakkının kaldırılması da yer alıyordu. Dönemin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Dr. Fazıl Küçük ve Türkiye, 16 Aralık 1963’te önerileri reddetti. Önerilerin reddedilmesiyle birlikte, Kıbrıs Rum tarafı Kıbrıslı Türkleri adadan yok etmek amacıyla kapsamlı ve sistematik saldırılara başladı.
Kanlı Noel
Rumlar, Enosis’e ulaşma hedefiyle silahlanarak, Yunanistan’ın da desteğiyle, 1963-1974 yılları arasında Kıbrıs Türklerine karşı baskı, zulüm ve ambargoyu durmaksızın devam ettirdi. Kıbrıslı Türkleri ortadan kaldırarak Kıbrıs’ı bir Yunan adası haline getirmeyi hedefleyen Akritas Planı 21 Aralık 1963’te Rum çeteleri tarafından uygulanmaya başladı.
Kıbrıslı Türklere yönelik “Kanlı Noel” olarak tanımlanan saldırılarda Lefkoşa’nın Tahtakale semtinde 20 Aralık 1963 gecesi otomobillerine açılan ateş sonucu Zeki Halil ve Cemaliye Emirali hayatını kaybetti. Ayvasıl katliamı ve Kumsal baskınında çok sayıda Türk öldürüldü. 21 Aralık 1963’te Kıbrıs Türk alayında görevli Tabip Binbaşı Nihat İlhan’ın eşi Mürüvvet İlhan ve çocukları Murat, Kutsi ve Hakan evlerinin banyosundaki küvette öldürüldüler. Bu olay tarihe Kumsal Katliamı olarak geçerken, baskının yapıldığı ev daha sonra Barbarlık Müzesi adıyla ziyarete açıldı. Rumların ilk saldırılarında sadece Lefkoşa’da 92 Türk öldürüldü, 146 kişi ise yaralandı. Yaklaşık 30 bin Kıbrıslı Türk, 103 köyü terk etmek zorunda kaldı.
Yaşanan gelişmeler üzerine Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi, adaya Barış Gücü gönderme kararı aldı ve ilk BM Barış Gücü, 14 Mart 1964’te Kıbrıs’a geldi. Bu gelişmeler Rumların, Türklere yönelik saldırılarının önüne geçemedi.
Erenköy direnişi
Kıbrıslı Türklerin, Erenköy ve Yeşilırmak’tan başka güvenli kıyısı kalmayınca Rum birlikleri, Erenköy’e de saldırmaya başladı. Erenköy’ü korumak için eğitim aldıkları ülkelerden gizlice bölgeye gelen, çoğunluğu üniversite öğrencilerinden oluşan 500’e yakın Türk mücahidi, Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) direnişçileri ve bölge halkıyla birlikte eldeki kıt imkanlarla destansı bir direniş sergiledi. 8 Ağustos 1964 sabahının ilk ışıklarıyla Türk uçakları Erenköy üzerine dalışlar yapmaya başladı ve Erenköy ve Mansura bölgelerini bombaladı. Kıbrıslı Türklere destek vermek ve Rumları caydırmak amacıyla Türk Hava Kuvvetlerine bağlı Türk jetlerinin Kıbrıs üzerinde uyarı uçuşu yapmasına karar verilmesinin ardından Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel, 8 Ağustos 1964’te Eskişehir’den Kıbrıs’a, dörtlü kol komutanı olarak gönderildi. Topel’in uçağı isabet alarak düştü ve Topel şehit oldu.
Erenköy direnişi sayesinde, Kıbrıslı Türklerin Türkiye ile tek deniz bağlantısı olan ve silah ikmali için bir köprübaşı konumundaki Erenköy’de Rum saldırıların geri püskürtüldü.