29.10.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
AYDIN HASAN - Atatürk’ün vefatından sonra İsmet İnönü, Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci cumhurbaşkanı seçildi. Demokrat Parti’nin 14 Mayıs 1950’deki seçimi kazanmasının ardından ise Türkiye’nin üçüncü cumhurbaşkanı Celal Bayar oldu. İnönü ve Bayar, Cumhuriyet’in ilk döneminin Atatürk’ten sonraki iki önemli aktörü. İki isim Türkiye’nin demokrasi serüveninin zorlu yıllarında derin izler bıraktı. Siyasette iki ana akımın şekillenmesinde önemli etkileri oldu.
Mustafa İsmet, 24 Eylül 1884’te İzmir’de dünyaya geldi. Dünyaya gözlerini, İzmir’de o zaman İngiliz Yokuşu denilen, 842 Numaralı Sokak olarak da tanınan sokakta mütevazı, ahşap, kiralık bir evde açtı. Rumeli göçmeni olan annesi Cevriye Hanım, Tunaboyu Deliorman Türklerindendi. Babası Reşit Bey ise Malatyalı idi. Beş kardeşin ikincisiydi. İlk oğlan Ahmet Mithat daha sonra askeri doktor oldu. Küçük oğlan Rıza Temelli iş hayatına atıldı. En küçük kardeşi Reşit Hayri genç yaşta kazada öldü. Kız kardeş Saniha ise Topçu Binbaşı Abdürrazzek Okatan ile evlendi. Babası Reşit Bey, İzmir Adliyesi’nde sorgu yargıcı yardımcısıydı. İsmet’in doğumdan 40 gün sonra Foça sorgu yargıçlığına tayin oldu. Sonra Boldan’da görev yaptı ve dört yıl sonra İzmir’e döndü.
İsmet Efendi Ali Baba
Mustafa İsmet, çocukken “askercilik” oyunlarına, mızıka boru seslerine meraklıydı. Babasının tayini çıkınca okula Sivas’ta başladı. Sivas’da altı ay, Mahkeme Çarşısı’ndaki ilkokula gitti. 1892 yılında Askeri Ortaokul’daki eğitimi başladı. Sivas’ın Ali Baba Mahallesi’nde oturdukları için künyesi “İsmet Efendi Ali Baba” idi. Bu döneminde Fransızca öğrenmeye başladı. Mülkiye Lisesi’nin beşinci sınıfını bitirince İstanbul’a gelerek Topçu Lisesi’nin sınavlarına girdi. Okula kabul edilen 12 kişi arasında yer aldı. Topçu Harbiye sınıflarında, hep sınıfın birincisi oldu. 1903 yılında 19 yaşında teğmen rütbesi ile Harbiye’yi bitirdi. Pangaltı’daki Erkanıharbiye’ye girdi. 1906 yılında da kurmay yüzbaşı olarak mezun oldu. Kurmay yüzbaşı olarak ilk görev yeri olan Edirne’deki İkinci Ordu’ya atandı.
İnönü, çocukluk günleriyle ilgili şunları anlatacaktı:
“Okul sırasında geniş imkânı olmayan orta halli bir ailede yetiştim. İstanbul’da Valide Camii karşısında bir küçük evde kiracıydık. Sonra Rumelikavağı’nda bir iki sene hava değişikliği için oturduk. Altı sene askeri eğitimin yıl sonu tatillerini İzmir’de geçirdim. İzmir’e dayımın yanına gidiş benim için mutluluk ve açılıp serpilme fırsatı olmuştur. Değirmen Dağı’ndaki küçük, mütevazı ev, denize karşı hâlâ bana dünyanın en güzel köşkü gibi görünür. Dinlenirdim, gezerdim. Fransızca gazeteler okur, memleketimin dört köşesinde önemli bir olay varsa onu öğrenir takip ederdim. Gelecek sene dersleri için biraz hazırlanır, bazen dil dersi de alırdım. İzmir, 13 yaşımdan itibaren çok sevdiğim bir şehir olmuştur.”
Cepheden Lozan’a
1920’de Milli Mücadele için Ankara’ya gelerek, önemli askeri görevler üstlendi. Batı Cephesi Komutanı olarak Birinci ve İkinci İnönü Savaşlarını kazandı. Sonra bu zaferleri soyadında taşıyacaktı. Generalliğe yükseldi. Sakarya ve Başkumandanlık Meydan Savaşlarında görev aldı. Zaferin ardından Mudanya’da ateşkes görüşmelerini yürüttü. Dışişleri Bakanı ve Lozan başdelegesi oldu. 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması’nı imzaladı. 30 Ekim 1923’te ilk Cumhuriyet hükümetini kurdu. 11 Kasım 1938’de Atatürk’ün ölümünden sonra oybirliği ile cumhurbaşkanı seçildi. CHP Parti Meclisi seçiminde Bülent Ecevit’e karşı kaybedince genel başkanlık görevinden ayrıldı. 8 Mayıs 1972’de de CHP’den istifa etti. 25 Aralık 1973’te vefat etti. Kabri, Anıtkabir’de bulunuyor.
Bayar: İttihatçı, bankacı, Kuvayımilliyeci
Celal Bayar, 1883 yılında Bursa’nın Gemlik ilçesinin körfeze hakim noktadaki Umurbey köyünde doğdu. Babası Abdullah Fehmi Efendi, Plevne göçmeni idi.
İstanbul’da medrese ile Darümuallimin’de okuyarak öğretmen olmuştu. Umurbey’deki okulda müdürdü. Küçük Celal de ilkokulu babasının mektebinde okudu. Babasından Arapça ve Farsça, babasının arkadaşı Serkofçalı Abdullah’tan da Fransızca dersleri aldı. Dayısı Mustafa Şevket, Abdülhamit döneminde Ali Suavi olaylarına karışmıştı. İstanbul’da yakalanacağını anlayınca Umurbey’e ablası ile eniştesinin yanına saklanmak için gitmişti. Kendisine Servet-i Fünun dergisinin bir yıllık abone makbuzlarını hediye eden dayısının etkisiyle küçük yaşta Namık Kemal’in kitapları ile Teberi tarihini okudu.
15 yaşında Bursa’da Ziraat Bankası’nın Kozahan içindeki iki odadan ibaret yerinde çalışmaya başladı. Bu döneminde bir yandan da Harir Darüttalimi ve Collège Français de l’Assomption okullarına devam etti. Deutsche Orientbank ile İttihad-ı Milli bankasında çalıştı. Genç yaşta katıldığı İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Bursa sorumluluğu görevinde bulundu. 1913 yılında bu kez cemiyetin İzmir sorumlusu olarak görevlendirildi.
Milli Mücadele’nin başlaması ile Galip Hoca sıfatıyla Ege Bölgesi’nde örgütlenme çalışması yaptı. Ardından da Saruhan milletvekili olarak Ankara’ya geldi. 1921’de İktisat Vekili oldu. Lozan Barış Konferansı’nda yer aldı. 1924 yılında Türkiye İş Bankası’nın kurulmasında önemli rol oynadı. Atatürk’ün ölümünden önce son başbakanı olarak görev yaptı.
DP’nin kurucularından
1946 yılında arkadaşları ile birlikte Demokrat Parti’yi kurdu ve başkanlığına getirildi. Demokrat Parti’nin 1950 seçimlerini kazanmasından sonra Türkiye’nin üçüncü cumhurbaşkanı seçildi. 10 yıl cumhurbaşkanlığı yapan Bayar, 27 Mayıs 1960 darbesiyl iktidardan indirildi. 15 Eylül 1961’de idama mahkûm edildi. Yaşı nedeniyle idam cezası müebbet hapse çevrildi. 7 Temmuz 1966’da da Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından, Anayasa’nın 97. maddesinde yazılı sebeplere dayanılarak affedildi. 22 Ağustos 1986 tarihinde, 103 yaşında İstanbul’da vefat etti ve memleketi olan Bursa-Umurbey’de Anıt Mezar’da toprağa verildi.
Okumak için evden kaçtı
Celal Bayar, bir çocukluk anısını yıllar sonra şöyle anlatacaktı: “İstanbul’da Galatasaray Sultanisi adlı bir okulun olduğunu ve bu okulda derslerin bile Fransızca okunduğunu duymuştum. Düşündüm, taşındım ve sonunda İstanbul’a kaçmaya karar verdim. Merak etmemeleri için eve ulaşacak bir haber bırakıp İstanbul’a gittim. Teyzemin evinde kalıyordum. Okul ücretli idi, babamın maaşı masraflarımı karşılayamayacaktı. Zaten babamın da Galatasaray’a gitmeme gönlü yatmıyordu. İster istemez köye döndüm.