03.10.2021 - 12:45 | Son Güncellenme:
İhsan Dindar / Milliyet.com.tr - İskitlerin kağanı (Saka Hanı) olarak bilinen, Türk tarihi ve edebiyatının ilk yazılı ürünü Orhun Yazıtları'nda da adı geçen Alp Er Tunga, efsanevi bir kahraman olark kabul ediliyor. Adına Türk dili ve edebiyatının en önemli eserleri Kutadgu Bilig ve Dîvânu Lugâti't-Türk'te rastlanan Alper Tunga'nın, Fars destanı Şehname'deki Afrasyab olduğu da iddialar arasında yer alıyor.
HEM TÜRK HEM DE İRAN DESTANLARINDA ADI GEÇİYOR
Firdevsi’nin eseri Şehname'de yer aldığı üzere İran - Türk savaşlarında Zaloğlu Rüstem ile savaşırken pusuya düşürülüp öldürülen Alp Er Tunga için bir de sagu (ağıt) yazılmıştı. "Alp Er Tunga öldi mü/ İsiz ajun kaldı mu / Ödlek öçin aldı mu / Emdi yürek yırtılur" dizeleriyle de bilinen Alp Er Tunga sagusu, Türk ağıt geleneğinin önemli örneklerinden biri olma özelliği taşıyor.
Yırtıcı bir leopar türü olan "tunga"dan ismini alan Alp Er Tunga, efsaneye göre Selçukluların 33 atasından biri olarak kabul ediliyor.
'ALPER TUNGA'NIN MEZARINI BULDUM' DEDİ
Yeraltında 100 sütunlu demir bir sarayda yaşadığına inanılan Alp Er Tunga’nın mezarının bulunduğuna dair geçen günlerde ortaya atılan iddia, geniş yankı uyandırdı. Sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada Alp Er Tunga’nın mezarını Özbekistan’ın Buhara kentinde bulduğunu iddia eden Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Necati Demir, yakında detaylı bir açıklama yapacağını da sözlerine ekledi.
'YAŞAMAYAN BİR ADAM İÇİN NEDEN AĞIT YAKSINLAR'
Ancak bu açıklama tarihçiler tarafından şüphe ile karşılandı. Bilgi almak üzere ulaştığımız iddia sahibi Prof. Dr. Necati Demir, "Ben polemik yaşamak istemem. Alp Er Tunga sagusu yani ağıdı diye bir şey var. Yaşamayan bir adam için 'Alp Er Tunga öldü mü?' diye niye desin millet? Alp Er Tunga Türklerin verdiği isim. Farsların verdiği isim Efrasiyab. Ceyhun Nehri'nin batı tarafı İran, doğu tarafı Turan'dır. Mâverâünnehir'de Afrasiyab şehri var, onun kurduğunu söylerler. Bu şehri Cengiz Han yerle bir etmiş. O şehirde Rus bilim insanları kazılar gerçekleştirmiş. Şehirdeki en eski buluntular, milâttan önce 7'nci yüzyıla kadar dayanıyor ve müzede sergileniyor. Hakkında yeterince çalışma yapılmadığı için bu tür tartışmalar yapılıyor" diye konuştu.
PROF. DR. AHMET TAŞAĞIL: İSPAT ETSİN GÖRELİM!
İslamiyet öncesi Türk tarihi konusunda yayımladığı çalışmalarla bilinen ve son olarak Kronik Yayınları'ndan "İlk Türkler" adlı kitabı çıkan Prof. Dr. Ahmet Taşağıl, konu hakkında şu açıklamalarda bulundu:
"İspat etsin de görelim. Alp Er Tunga tarihi bir kişilik değil. Onun mezarı olması da söz konusu değil. Sadece Dîvânu Lugâti’t-Türk geçen efsane ile Şehname'deki benzeştirmenin bir ürünü. Dolayısıyla Alp Er Tunga'nın ne zaman yaşadığı belli değil. İslam öncesi Türk tarihi konusunda büyük bir bilgi kirliliği var. Tarihi olarak mevcut olmayan birinin mezarı olma ihtimali yok. Ancak bilimsel olarak ispat ederse kabul ederiz."
'EFRASİYAB ANLATILARININ TÜRK HALKLARI ÜZERİNDE ETKİSİ VAR'
Alper Tunga'nın tarihteki yeri hakkında bilgi veren, Orta Asya ve İslamiyet öncesi Türk Tarihi alanında çalışmalar yürüten Doç. Dr. Hayrettin İhsan Erkoç da çarpıcı açıklamalar yaptı:
Alp Er Tunga, efsane ile gerçek arasında bir isim mi? Efrasyab'ın Alp Er Tunga olduğu iddialarının gerçeklik payı nedir?
Avesta metinlerinde Efrasiyab, Fraŋrasyan adıyla karşımıza çıkar; bu metinlerde Efrasiyab, yeraltında demirden yapılma bir kalede oturan, karanlığı temsil eden kötülük tanrısı Ehrimen'e hizmet eden kötü bir karakter şeklindedir. Firdevsî’nin Şehname’sine göre İran’ın baş düşmanı olan Turan padişahı Efrasiyab (Efrâsiyâb), yıllarca İran’la savaşmış ve sonunda İranlı kahraman Zal oğlu Rüstem tarafından pusuya düşürülerek öldürülmüştür. Efrasiyab ve İran-Turan savaşları hakkındaki efsanelerin aslında M.Ö. 6. yüzyılda yaşanan Pers-Saka ve Pers-Massaget savaşlarının bir yankısı olduğunu düşünenler vardır, bazı araştırmacılar ise bunlarda daha sonraki Sasanî-Göktürk savaşlarının izleri olduğunu düşünülüyor.
Orta Asya’nın batısında yoğunlaşan Türk boyları arasında, Şehname'nin derlendiği dönemde İran efsanelerindeki Efrasiyab’ın, Alp Er Tonga veya Tonga Alp Er adındaki efsanevî bir Türk hükümdarıyla eşleştirildiği görülüyor. Nitekim bu eşleştirmeye Kaşgarlı Mahmud tarafından Dîvânu Lugâti’t-Türk’te değiniliyor. Kaşgarlı Mahmud ayrıca, Türklerin Alp Er Tonga'nın ölümü üzerine meydana getirdikleri bir sagu yani ağdın metnini aktarmıştır. Yusuf Has Hacib de 11. yüzyılda Kutadgu Bilig’te Türk beyleri arasında adı ve ikbali en iyi bilinen beyin Tonga Alp Er olduğunu, Taciklerin ona Efrasiyab dediklerini belirtmiştir.
Karahanlı devletini yöneten hanedanın kendi soyunu Efrasiyab’a dayandırdığı, Karahanlıların bazı İslamî kaynaklarda Âl-i Efrasiyab et-Türkî, Nebire-i Efrasiyab, Mülûk ve Selatin-i Efrasiyabî, Umera-yı Efrasiyab ile Mülûk-ı Türkistan ve Efrasiyabyan olarak adlandırıldıkları biliniyor. Cuveynî ise 1258-1260 dolaylarında yazdığı Tarih-i Cihangüşa’da Efrasiyab’ın Uygurların ünlü hükümdarı Bögü Han olduğunun söylendiğini yazmıştır. Bögü Han aslında tarihî bir kişilik olup, 766'da Ötüken Uygur Kağanlığı'nın resmî dinini Maniheizm yapan Bögü Kağan'dır.
Türk boyları arasında Efrasiyab anlatıları çok daha geç tarihlerde yine karşımıza çıkıyor. Hive hükümdarı Ebulgazi Bahadır Han, 17. yüzyılda bile Türkmenler arasında Selçuklu hanedanının soyunun Efrasiyab’a dayandığının anlatıldığını 1660’ta tamamladığı Şecere-i Terakime’de aktarmıştır. Şecere-i Terakime’deki Türkmen rivayetlerine göre Selçuklular, padişah olana kadar Türkmenlerin Kınık soyundan geldiklerini söyleseler de padişah olduktan sonra soylarının Efrasiyab’ın Kınıklara sığınan bir oğluna dayandığını söylemeye başlamışlardır. Bu anlatıda, Büyük Selçuklu Sultanlığı döneminde Selçuklu hanedanı ile devletin kurucu unsuru olan Türkmenler arasında yaşanan gerginliklerin unutulmadığı, çok sonraki yüzyıllarda bile Türkmenler arasında bunların anlatılmaya devam edildiği görülüyor.
İran efsanelerinin ve Efrasiyab anlatısının Türk halkları üzerindeki etkisinin 17. yüzyılda hâlâ yaşadığının başka bir örneği de İmamî tarafından bu dönemde derlenen Özbek efsanesi Hanname’de Özbek hanlarının soyunun Efrasiyab’a dayandırılmasıdır.
'TAMAMEN EFSANEVİ BİR KARAKTER'
Alper Tunga, Türk kültüründe nasıl bir yere sahip?
Türk mitolojisinin özellikle erken dönemlerinde pek çok efsanevî hükümdardan söz edildiği görülür. Bunların bir kısmı tamamen hayal ürünü karakterler olabildiği gibi, bazı gerçek tarihî kişilikler zamanla efsanevî özelliklere sahip anlatılarla çevrelenmişlerdir. Tarihî kişiler olduklarını bildiğimiz Asya Hun hükümdarı Modu Chanyu (biz onu daha ziyade Mete Han olarak biliriz), Göktürk hükümdarı Bukan (Mukan) Kağan ve yukarıda değindiğim Uygur hükümdarı Bögü Kağan hakkında yarı-efsanevî bazı anlatılar mevcuttur. Göktürklerin ayrıca Yizhi Nishidu ve Yama Kağan şeklinde iki ayrı efsanevî ata-hükümdarları olduğuna dair efsaneler vardır. Karahanlılardaki Alp Er Tonga ve yine Kaşgarlı Mahmud'un sözünü ettiği Hakan Şu, Oğuz efsanelerinde karşımıza çıkan Oğuz Kağan veya Oğuz Han, Kırgız destanlarındaki Manas Han da böyle efsanevî hükümdar örnekleridir.
Bu hükümdarların bazen doğaüstü güçlere sahip olduklarına, doğaüstü kadınlarla birliktelikler yaşadıklarına, çabuk büyüyüp uzun yaşadıklarına, akıllı ve bilge olup büyük fetihler yaptıklarına inanılmaktaydı. Benim görüşümü soracak olursanız, Alp Er Tunga gerçek bir kişi olmayıp tarih boyunca Türk toplulukları arasında anlatılan efsanevî ata-hükümdar tipi için Karahanlı coğrafyasında kullanılan bir addan ibarettir ve tamamen efsanevî bir karakterdir.
TÜBA Bilim Ödülü sahibi Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Altay Tayfun Özcan da, Türklerde İslamiyet öncesi dönemde kağanların defin ritüelleri hakkında şu bilgileri paylaştı:
'AYNI ŞEKİLDE BİR GÖMÜ GELENEĞİ YOK'
İslamiyet öncesi Türk devletlerinde kağanların defnedilme adetleri nasıldı? Attilâ veya yine bu döneme dair isimlerde bu işlemler nasıl gerçekleşiyordu?
Tabii öncelikle şunu belirtmek gerekiyor, her yerde ve her zaman aynı şekilde bir gömü geleneği yok. Attila’ya baktığımızda bir ırmak yatağına gömülüyor. Irmağa gömü Hazarlar için de Müslüman yazarlarca zikrediliyor. Ancak Göktürklerde toprağa gömme var. Değişmeyen tek şey, mezarlıkların kutsal olarak görülmesi. Bu İskitler için de geçerli. Mesela İskit hükümdarı İdanthyrsos ile Darius arasındaki konuşma bu noktada önemli. Hükümdar, Darius’u açıktan açığa İskit mezarlarına dokunmaması noktasında uyarmıştı. Darius bunları görebildiğine göre bunlar gizli saklı yapılar değildi.
Peki, defnedildikten sonra üzerine herhangi bir anıt inşa edilir miydi?
İskitler için konuşmak gerekirse evet; bunlar uzaktan seçilebilir, gözle görünür yapılardı. Çünkü bir İskit kurganı genel olarak mezarın üzerine taş ve toprak yığılarak yükseltilen yapılar. Hatta bunun boyu kişinin statüsü ile de doğru orantılı. Beylerin mezarları o kadar büyük ki diğerlerinden farklılığını ortaya koyabilmek için Rus arkeologlar bunlara Çar kurganları adını verdiler.
'SAHAYA İNEN ÜLKELERDEN BİRİ DE TÜRKİYE'
Bu defin yerlerini tespit etmek mümkün mü? Evetse nasıl, hayırsa neden?
İskit kurganlarının bu büyüklüğü, aslında İskitlerin bir çığlığı. "Dönemimiz bitti ama biz buradayız" diyorlar. Bundan ötürü İskit kurganlarını, özellikle de ehemmiyetli olanlarını tespit etmek genellikle kolay. Zaten bilhassa Kırım ve dolaylarındaki kurganlar iyi etüt edildi. Yenileri üzerinde de çalışmalar yapılıyor. Sahaya inen ülkelerden biri de Türkiye. Son yıllarda Prof. Dr. Alparslan Ceylan, Doç. Dr. İbrahim Üngör gibi değerli meslektaşlarımız Moğolistan’da önemli bulgular elde ettiler. Bunlar gurur verici gelişmeler.
'ŞU KİŞİYE AİTTİR DEMEK ACELECİLİK OLUR'
Bu mezarın tespit edilmesi halinde gerçekten Alp Er Tunga'ya ait olup olmadığını nasıl anlayabiliriz?
Öncelikle her kurgan, İskit kurganı değil. Çünkü Kumanlar da beylerini, büyük kurganlara gömüyorlar. Büyüklük önemli ama bu mezardan ele geçen eşyanın Kırım ve dolaylarında ele geçen İskit eşyalarıyla aynı özellik ve tarzda olması lazım. Mezar yapısının genel karakteri de benzemeli. Diğer taraftan mezar yapısındaki kerestenin dendrokronolojik analiz (ağaç halkaları ile tarihleme yapma yöntemi) ile İskit dönemine ait olup olmadığını tespit etmek gerekir. Büyük bir kurgan bulduk, bu İskit kurganıdır demek hele ki şu kişiye aittir demek, acelecilik olur.