21.10.2021 - 02:20 | Son Güncellenme:
Sibirya, yüzölçümü bakımından Rusya'nın ardından ikinci sırada yer alan Kanada'nın toplam alanından daha büyük bir coğrafyaya yayılmakta. Tarihi Sibirya bölgesinin yanı sıra Ural Dağları'ndan Pasifik Okyanusu'na kadar yayılan geniş araziyi kapsayan günümüz Sibirya toprakları toplamda 13 milyon kilometrekarelik bir alana yayılmış durumda. Diğer bir kıyaslamayla Sibirya tek başına tüm Avrupa kıtasından daha geniş bir coğrafyayı teşkil etmekte.
Tarihsel olarak Baykal Gölü ve etrafındaki toprakları kapsayan Sibirya, Türklerin ilk yaşadıkları coğrafya olarak bilinmekte. Bu bölge, Çin kaynaklarında ve çeşitli bilimsel araştırmalarda Türklerin atalarının yaşadığı ormanlık alanlar olarak bilinmekte. İlk Türkler, bu coğrafyadan Çin, Orta Asya ve Avrupa'nın içlerine doğru tarih boyunca yayılmıştır.
Günümüzde 30 milyon civarında insanın yaşadığı Sibirya'nın en önemli kenti Novosibirsk'tir. Obi Nehri kıyısında yer alan Novosibirsk, Rusya'nın Moskova ve St. Petersburg'dan sonra en kalabalık üçüncü kenti konumundadır. Şehir merkezinin nüfusu yaklaşık iki milyondur.
1893 yılında kurulan Novosibirsk, Trans-Sibirya tren yolunun da önemli duraklarından biridir. Ortalama sıcaklığın sıfır dereceyi pek aşmadığı Novosibirsk'te uzun geçen kış döneminde hava sıcaklıkları eksi 40 dereceleri görüyor. Hatta bu dereceler kimi zaman daha da soğuk seviyelere de inmektedir.
Oldukça geniş bira araziyi kapsayan Sibirya, Dünyanın en yoğun ormanlık bölgelerine de ev sahipliği yapmaktadır. Kuzeyinde ince yapraklı ağaçların sıklıkla görüldüğü Sibirya'da, coğrafyanın güneyine doğru inildikçe geniş yapraklı ağaçların hakimiyeti başlar. Bölge aynı zamanda çok sayıda akarsuya da ev sahipliği yapmaktadır.
Sanılanın aksine Sibirya'nın büyük bölümü yoğun kar yağışlarından ziyade dondurucu soğuklardan ötürü buz tutar. Özellikle Kuzey Buz Denizi, nehirler ve göller bu devasa coğrafyayı yılın büyük bölümünde etkisi altına alan dondurucu hava koşulları nedeniyle buz tutar.
Avrupa ile Asya'yı ayırdığı varsayılan Ural Dağları ile birlikte Türklerin ilk yurtlarından biri olan Altay Dağları da geniş Sibirya toprakları içerisinde yer alır. Altay Dağları aynı zamanda Türkçenin lehçe ve şivelerinin yanı sıra Moğolcanın da içinde bulunduğu dil grubuna da adını vermiştir.
Bu dağların etrafında yaşayan toplulukların dilleri günümüzde Orta Avrupa'da Pasifik Okyanusu kıyısına kadar dünyanın çok geniş bir alanında milyonlarca insan tarafından ana dil olarak konuşulmaktadır.
Binlerce yıldır farklı Türk boylarının yurdu olan ve adını da bir Türk boyu olan Sibirlerden alan Sibirya, 18. ve 19. yüzyılda Rus Çarlığı'nın yönetimine geçti. Tıpkı Orta Asya gibi Rus Çarlığı'nın işgaline uğrayan bölgeye zaman içinde Rusya'nın batısından ana dili Rusça olan nüfus göç ettirildi.
Günümüzde nüfusun büyük bölümün Rusça konuştuğu Sibirya'da Yakut, Tuva, Sibir, Kazak, Çuvaş, Kırgız gibi farklı Türk toplulukları da yaşamaktadır. Ancak bu topluluklar nüfusun çoğunluğunu oluşturacak sayıda değildir.
Bu soğuk coğrafyada Rus Ortodoks inancına sahip nüfus önemli bir orandayken onu Müslüman ve yerel inançlara sahip kişiler de yer almaktadır. Moskova'dan Vladivostok'a uzanan Trans-Sibirya tren yolunun geçtiği bu coğrafya sert iklim koşullarında bu hat ile dünyaya bağlanmaktadır.
Balıkçılık ve ormancılık faaliyetlerinin yanı sıra bölge Rus ekonomisi için çok önemli yer altı kaynaklarına da ev sahipliği yapmaktadır.