22.11.2021 - 11:39 | Son Güncellenme:
Gökçe KARAKÖSE Özgür KUMANOVALI/DHA
Kosova’da yaşayan 3 çocuklu Abazi Ailesi’nin 13 yaşındaki oğulları İdil, 3 kilo 700 gram olarak dünyaya geldi. 2 yaşına kadar yaşıtlarıyla aynı şekilde büyüyen İdil’in daha sonra kilo problemleri başladı. İştah bozukluğuna bağlı morbid obezitenin gözlendiği nadir bir genetik hastalık olan Prader Willi Sendromu ile de mücadele eden küçük çocuk, gün geçtikçe kilo almaya başladı. Bebekliğinden beri doktor doktor gezen, birçok diyet uygulayan çocuk 10 yaşından sonra 100 kiloyu aştı. Yaptığı diyetlerle sürekli kilo alıp veren İdil, pandemiden sonra eve kapanınca daha çok yemeye başladı. Bu süreçte daha fazla kilo alan İdil, 200 kiloya ulaştı.
KENDİ ÜLKESİNDE AMELİYAT OLAMADI
Zamanla akciğer ve karaciğerinde de sorunlar yaşamaya başlayan küçük çocuk, yürüyememeye, tek başına bir şey yapamamaya başladı. Yatağa bağımlı hale gelen, oksijen desteğiyle hayatına devam eden İdil, ülkesinde kendisini ameliyat etmeyi kabul eden hekim bulamaması nedeniyle Türkiye’ye geldi. İSÜ Medical Park Gaziosmanpaşa Hastanesi’nde laporoskopik tüp mide ameliyatı olan talihsiz çocuk, tüm risklere rağmen hayata yeniden tutundu. Cerrahiden sonra 1 hafta içinde 10 kilo veren küçük çocuğun bir yıl içerisinde kilosunun yüzde 80’ini vermesi hedefleniyor.
BAŞKA ÇOCUKLAR GİBİ OKULA GİTMEK İSTİYORUM
Bebekliğinden beri fazla kilolarıyla mücadele eden İdil Abazi, şu anda çok iyi olduğunu söyledi. Küçük çocuk, “Arkadaşlarımı, onlarla oynamayı, okula gitmeyi çok özledim. Başka çocuklar gibi okula gitmek, öğretmenlerimi görmek istiyorum” dedi.
Abazi, bundan sonra doktorlar ne derse onu yiyeceğini, doktorlarını dinleyeceği sözünü verdi.
“DİĞER ÇOCUKLARA GÖRE DAHA ÇOK YİYORDU”
Idil’in sağlıklı bir çocuk olarak dünyaya geldiğini belirten baba Skender Abazi, “2 yaşındaki çocuklara göre daha fazla yeme isteği vardı. Biz dikkat ediyorduk, diyet uyguluyorduk. Hastaneye başvurduğumuzda doktor dikkat etmemizi ve kilo almaya yatkın bir çocuk olduğunu söyledi. 10 yaşına kadar dikkat etmeye çalıştık, çok yemek yedirmiyorduk, diyet uyguluyorduk. Pandemi de olunca iyice kilo almaya başladı” diye konuştu.
“TEK BAŞINA YÜRÜYEMEZ HALE GELDİ”
İdil’in pandemi gelene kadar ihtiyaçlarını tek başına karşılayabildiğini söyleyen baba Abazi, “Pandemiden sonra evde kapalı kaldığı için daha fazla yemek yemeye başladı. Sonrasında zorluklar başladı. Tuvalete gitmesi için biz yardımcı oluyorduk, yürümesine de biz yardım ediyorduk. Sonrasında oksijen desteği almaya başladı. Pandemiden sonra 100 kiloyu aştı” ifadelerini kullandı.
“RİSKLİ OLDUĞU İÇİN KİMSE KABUL ETMEDİ”
Avrupa’da da ameliyat için şanslarını denediklerini, ülkelerinde de çok fazla hastaneye başvurduklarını belirten Abazi, “Fazla riskli ve yaşı küçük olduğu için kimse kabul etmedi. Sonra bu hastaneyi bulduk. Burada bütün riskler bize anlatıldı, biz de kabul ettik. Ameliyatı çok iyi geçti, çok mutluyuz” diye konuştu.
“SÜREKLİ ÇOCUĞUMUZU KAYBETME KORKUSUYLA YAŞADIK”
Baba Skender Abazi, “Biz sürekli çocuğumuzu kaybetme korkusuyla yaşıyorduk. Sürekli bir risk vardı. Son anında Türkiye’ye geldik. Bir umut olsun diye tüm riskleri kabul ettik” dedi.
“HASTALIĞIN SON DÖNEMLERİNDEYDİ”
Kalp yetmezliği ve akciğer problemleri yaşayan İdil Abazi, önce medikal tedavi gördü. Bu sürece eşlik eden Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Şeyma Zengin, “Biz onu yoğun bir şekilde tedavi ettik. Problemleri aşırı derecede kilosuna bağlıydı, sonrasında cerrahiye devrettik. Kilosu 200 kadardı ve buna bağlı olarak organları etkilenmeye başlamıştı ve hastalığın son dönemlerindeydi diyebiliriz. Kilo verdikçe kalp ve akciğer problemleri ile karşılaşma ihtimali de azalacaktır” diye konuştu.
“16 BİNDE 1 GÖRÜLEN HASTALIĞA SAHİP”
Abazi’nin Prader Willi Sendromu’na sahip olduğunu dile getiren Uzm. Dr. Zengin, “Bu genetik geçişli bir hastalık. Babadan geçen 15’inci kromozomdaki eksikliğe bağlı görülüyor. Doğumundan itibaren hem mental hem duygusal hem de yeme içme bozukluğu ile seyreden bir hastalık, aynı zamanda boy kısalığı da sebebi. 16 binde 1 görülüyor. Biz tedavi etmeseydik o şartlarda cerrahiye gidemezdi. Son çare cerrahiydi diyebiliriz o da son çaresini kullanmış oldu” ifadelerini kullandı.
1 HAFTADA 10 KİLO VERDİ
13 yaşındaki İdil’in laporoskopik tüp mide ameliyatını gerçekleştiren Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Aziz Sümer, uygulanan medikal tedavilerin ardından ameliyat kararı aldıklarına dikkat çekti.
Operasyonla birlikte 1 hafta içinde İdil’in 10 kilo verdiğini belirten Prof. Dr. Sümer, “İdil, hareket edemeyecek pozisyondaydı. Laporoskopik tüp mide ameliyatından sonra şimdi genel durumu gayet iyi. 1 hafta içinde yaklaşık 10 kilo kaybetti. Şu anda hala oksijen desteği ile hayatını devam ettiriyor. Yakın bir gelecekte 5 ay sonra yaklaşık bir 40-50 kilo verdiği zaman bu destekten de kurtulacağını düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
AMELİYAT OLMASAYDI HAYATINI KAYBEDEBİLİRDİ
İdil’in vücut kitle indeksinin 70’in üzerinde olduğunu ve riskli hasta grubunda olduğunu dile getiren Prof. Dr. Sümer, “Bu hastaların ameliyatı zor, ameliyat sonrası bakımı zor, her şeyiyle zor bir hasta. Prader Willi Sendromu cerrahi açıdan çok tartışılan bir hastalık grubu. Cerrahi yapılıp yapılmaması bilim dünyasında da tartışılıyor. Fakat Prader Willi Sendromu olup da hayatının son aşamasına gelmiş, artık organları iflas etmeye yakın olan hastalarda ameliyatı öneriyoruz. Bu çocuklar zayıfladıkları zaman her ne kadar genetik bozukluğu düzeltilmese de hastanın en azından diyabetini, akciğerlerini, kalbini düzeltebiliyoruz. Ameliyat olmasaydı çok yakın bir gelecekte hayatını kaybederdi. Bu tür hastalar genelde akciğer ve kalp problemleri nedeniyle hayatlarını kaybediyorlar” diye konuştu.
OBEZİTE KORONAVİRÜS KADAR TEHLİKELİ
İdil’in obezite cerrahisinin ardından 1 yıl içinde kilolarının yüzde 80’ini kaybedeceğine dikkat çeken Prof. Dr. Sümer, “Obezite, koronavirüs kadar tehlikeli bir pandemi. Ölüme de sebep oluyor. Obez alanlar bu dönemde daha fazla öldü. Obezite, bütün sistemleri etkiliyor. Morbid obez olanların ameliyat olması gerekiyor. Vücut kitle indeksi 40’ın üzerinde olan, 35’in üzerinde olup yandaş hastalığı olan hastaların ameliyat olması gerekiyor. Ameliyattan sonra 3’üncü gün hastayı normal hayatına döndürüyoruz. Hastalardan da mümkünse çok fazla hareket etmesini istiyoruz” dedi.