07.06.2018 - 17:17 | Son Güncellenme:
Yörük bir ailenin çocuğu olarak Antalya-Korkuteli ilçesinin yüksek yaylalarında doğan Sinan Demir, çevresinde çoban ressam olarak tanınıyor. Toros Dağlarının batı uzantısı Beydağlarında çobanlık yaparken içinde resim aşkı beliren Demir, hayatı boyunca elinden yağlı boya fırçasını düşürmedi. Uluslararası çocuk resim yarışmasında dünya 3'üncüsü olduktan sonra 2003 yılında Açık Öğretim Lisesiler Arası Resim Yarışması'nda Türkiye birincisi oldu.
Ortaokul öğrencisi olduğu 14-15 yaşlarındayken Antalya’da bir resim atölyesine gitmeye başlayan Demir, bir yandan da liseyi dışarıdan bitirmek için eğitimini sürdürdü. Resimlerinde sürrealizme (gerçeküstücülüğe) yönelen, yağlı boya tablolarında çoban, yayla ve Anadolu’nun dağ köylerinde yaşayan Yörüklerin kültürünü anlatan ressam, 20’den fazla karma sergiye eser gönderdi.
Antalya’da 3 kişisel resim sergisi açan Demir, Muratpaşa Belediyesi’nin trafo binalarını doğa ve müzik simgeleri ile renklendirdi. Yüksekliği 3 bin metreyi geçen Beydağları’nın yaylalarında otlattığı koyunların ve yemyeşil doğanın kendisine ilham verdiğini söyleyen Çoban Ressam İstanbul’da resim sergisi açmak istiyor.
28 yaşındaki Demir, “Annem beni Korkuteli’nin Yörük Alacık çadırında doğurmuş. 13 yaşındayken resim öğretmenim Mehmet Erşan'ın desteğiyle buluştuğum rengarenk dünyada duygularımı ifade ediyorum. Dağlarda, ovalarda, gördüğüm yamaçları, hayvanları ve okuduğum kitapları resimlerimde anlatmaya çalışıyorum. Doğada kendimi çok özgür hissediyorum, çobanlık çok keyifli. Koyun, keçi sesleri arasında sürekli kendimi yenilerken doğanın huzur veren sesini hissediyorum. Koyundan, keçiden, kuştan bir şeyler öğrenmek bana heyecan veriyor. Bu duygu ve düşünceleri tuale aktarmak beni mutlu ediyor.” dedi.
Sinan Demir, “Ortaokuldan sonra çobanlık yaptığım için açık liseyi bitirdim. Eğitimin önemini çok iyi biliyorum ve Korkuteli'nde Eylül Sanat Evi’nde çocuklara resim dersleri verdim. Köydeki atölyeme, resim ve sanatın birçok dalıyla ilgili veya ilgisiz insanlar, köylüler ve hatta çoban arkadaşlarımda geliyor. Antalya’ya taşınmama rağmen haftada birkaç gün Beydağlarında çobanlık yapıyorum.” diye konuştu.
Doğanın verdiği ilham ile resim yapmaya devam ettiğini söyleyen çoban ressam, “22 yaşıma kadar dağlarda, ovalarda, yaylalarda çobanlık yaptım ama resimden uzak kalmadım. Çocukluğumdan beri var olan merak duygusu beni bugünlere getirdi. Çobanlık yaparken ekmek heybemde hep şiir ve felsefe kitaplarım oldu.
Resimlerimde; insan, doğa ve hayvan kavramlarını evrensel kurallarla harmanlayıp anlatmak istiyorum. Kayaların sırtında açan bir gazel bitkisi de, okyanusun dibinde ki yosunda parçamız. Kimse kendini kalıplara hapsetmemeli. Dağların yamaçlarında kekik kokusunu hayatı boyunca hissetmemiş günümüz insanına resimlerimle yardımcı olabiliyorsam ne mutlu bana.” diye konuştu.