27.01.2020 - 12:04 | Son Güncellenme:
Reuters haber ajansı, dünyanın kilitlendiği haberi bugün sabah tam 08.00'da servis etti. "Trump Ortadoğu barış planını İsrailli liderlere ilk kez gösterecek" başlığını taşıyan haber, söz konusu planın birçok kez ertelendiğini hatırlatıyor.
ABD lideri Donald Trump, yarın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve 2 Mart'taki seçimlerde rakibi olan Mavi ve Beyaz Parti'nin lideri Benny Gantz'la arka arkaya görüşecek.
İsrailli politikacıların Beyaz Saray'a getirecek daveti, geçen hafta Tel Aviv'i ve Kudüs'ü ziyaret eden ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence iletmişti.
Reuters, Netanyahu ve Gantz'ın dünyada çözülmesi en zor sorunlardan biri için Trump'ın damadı Jared Kushner tarafından hazırlanan plana destek vermesi halinde ABD liderinin İsrailli siyasetçilere süre vereceğini aktarıyor.
Reuters'a konuşan bir yetkili, Trump'ın Netanyahu ve Gantz'a, "Eğer istiyorsanız, planı elde etmek için altı haftanız var" diyeceğini söyledi.
Filistinliler ise, başkanlık koltuğuna oturduğu 20 Ocak 2017 tarihinden bu yana İsrail'i gözü kapalı destekleyen Trump'ın planını reddediyor.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Trump'ın telefonla görüşme isteğini reddetti. Filistinli kaynaklar, talebin birkaç gün önce geldiğini belirtiyor.
Filistinliler söz konusu planın Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze Şeridi'nin bağımsız bir devlet olma umutlarına darbe vurmasından korkuyor.
Başkan seçildiği günden bu yana sürekli Ortadoğu barış planından söz eden Trump, son açıklamasında "Harika bir plan. Filistinliler başta negatif yaklaşabilir ama onlar için de iyi bir plan olduğunu görecekler" dedi.
Gazetecilerin planın ne zaman açıklanacağı yönündeki sorularına Trump, Netanyahu ve Gantz'ın Beyaz Saray ziyaretinden önce planın kamuoyuna duyurulacağını ifade etti. "Gerçekten işe yarayabilecek bir plan" diyen Trump, Filistinli liderlerle de yeni görüşmeler olacağı bilgisini verdi.
ABD basını, geçen yıl Aralık ayında İsrail'deki siyasi belirsizlik nedeniyle Beyaz Saray'ın planının açıklanma tarihinin ertelendiğini yazmıştı. Trump'ın açıklayacağı planın kapsamı ve içeriği konusunda basına sızmış olan fazla bir bilgi bulunmuyor.
Ancak Independent gazetesi Yüzyılın Anlaşması olarak sunulan planın Ürdün Kralı'nın elinde olduğunu duyurdu. Independent Arabia’ya konuşan resmi kaynaklar, önceki tutumundan farklı olarak anlaşmaya dair bu kez esneklik gösteren Ürdün'ün önümüzdeki dönemde cesur kararlar almaya hazırlandığını aktardı.
Kaynaklar, ABD'nin planına Ürdün Kralı 2. Abdullah'ın ve yalnızca bazı yetkililerin vâkıf olduğunu açıkladı. Yakın zamanda Fransa 24 kanalına konuşan Kralı 2. Abdullah "Ürdün; bardağın dolu tarafına, planın nasıl gerçekleştirileceğine ve Filistinliler ile İsraillilerin nasıl bir araya getirileceğine odaklanıyor" ifadelerini kullanmıştı.
Anlaşmaya dair yeni tutumun tüm içeriğin kabul edileceği anlamına gelmediğini belirten kaynaklar, bunun ABD’nin Ürdün’e verdiği sözlere bir yanıt olduğunu, ülkenin çıkarlarını tehlikeye atmamak ve 'Kudüs'teki Haşimi vesayetine' dokunmamak amacı taşıdığını ifade etti. Yani anlaşmaya dair yeni ayrıntılarda geçen yılın başlarında açıklananlardan farklı konular var.
Ürdün yakın bir zamanda bu konudaki tutumunu duyuracak. Washington da Kudüs ve Mescid-i Aksa'daki duruma dokunmadan Ürdün Vadisi ve Batı Şeria’daki yerleşim yerlerinin İsrail’e dâhil edilmesine olan desteğini açıklayacak.
Söz konusu açıklamalara göre Ürdün, merhum Ürdün Kralı Hüseyin’in 1988’de aldığı 'bağları koparma' kararını iptal etmeye hazırlanıyor. Bu karar, Ürdün ile Batı Şeria arasındaki idari ve hukuki bağların koparılmasını öngörüyordu.
Bu yönde atılacak bir adım, Batı Şeria ve Kudüs'teki tüm Filistinlilerin Ürdün vatandaşlığı alabileceği olarak yorumlanıyor. Gözlemciler ise bu kararın, 'Ürdün’ün iki devletli çözüme ilişkin gerçek duruma teslim olduğu' anlamına geldiği görüşünde.
Ürdünlü makamlar, verilecek olan bu 'egemen' kararlar sayesinde Filistin dosyasında kalan son Ürdün nüfuzunun korunacağını ve Batı Şeria topraklarının zorla alımının önleneceğini düşünüyor.
Ürdün hükümetinin sessiz sedâsız bir şekilde aldığı yeni ve nispeten yumuşak kararlardan bazıları şöyle:- Kudüs’teki Ürdün sivil işleri bürosu vasıtasıyla buradaki Kudüslü Ürdünlülerin pasaportlarının ve belgeleri yenilenmesi- Filistin asıllı Ürdünlülerin vatandaşlıklarının alınmaması
- Şehir ve çevre geliştirme, kentsel genişleme başlıkarında ekonomik kararlar alınması- Tüm tartışmalara rağmen İsrail ile gaz anlaşması kararının geçirilmesi.
Kraliyet divânına yakınlığıyla bilinen Ürdünlü gazeteci yazar Mahir Ebu Tayr, Ürdün'ün değişen gündemine dair bir 'İsrail akımı' olduğunu belirttiği açıklamasında "Bugün, yeni bir Ürdün ile karşı karşıyayız. Krallık'taki objektif koşullar yeni konumlar için hazırlanıyor" dedi.
ABD Başkanı Trump, 2016'da göreve geldikten kısa bir süre sonra kızı Ivanka Trump'ın eşi Jared Kushner'i Orta Doğu danışmanı olarak atamış, İsrail - Filistin sorununa kalıcı çözüm getirecek olan bir planın geliştirilmesi için de damadını görevlendirmişti.
Kushner, geçen yıl Şubat ayında Sky News Arapça televizyon kanalına verdiği bir röportajda hazırladığı plan için "Tüm bu çatışmanın insanların ticaret yapma ve hayatlarını geliştirme fırsatlarını ellerinden aldığı anlıyoruz. Umarım, biz bu sorunu çözdüğümüzde, Filisin halkı, İsrail halkı ve bölge halkı için çok daha fazla fırsat yaratıldığını göreceğiz" demişti.
Açıklanacak barış planında İsrail işgali altında olan Batı Şeria topraklarına ne olacağı, bu topraklardaki Yahudi yerleşimlerinin statüsünün nasıl tanımlanacağı, Batı Şeria'nın ne kadarlık bir bölümünün İsrail kontrolünde bırakılmasının öngörüleceği, Filistinli mültecilerin anavatanlarına dönüp dönemeyeceği, Doğu Kudüs'ün olası bir iki devletli çözüm önerisinde Filistin'in başkenti olarak tanınıp tanınmayacağı sorularına yanıt verilmesi bekleniyor.
Geçen yıl ABD basınında yer alan haberlerde, Kushner'in planının bölgeye milyarlarca dolarlık yatırımı öngördüğü de yazılmıştı. New York Times gazetesinin Şubat ayında yayınlanan bir haberinde, barış planı kapsamında Beyaz Saray'ın Batı Şeria'ya 10 yıl içerisinde toplam 25 milyar dolarlık bir yatırım öngördüğünü, görüşmelerin seyrine göre Mısır, Ürdün ve belki Lübnan'a da toplam 50 milyar dolarlık yatırımın gündeme gelebileceğini yazmıştı.
Kushner'in Orta Doğu barış planının geleceği üzerinde şüphe yaratan bir gelişme, Trump'ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Jason Greenblatt'ın Eylül 2019'da kişisel nedenlerden dolayı istifa etmesi olmuştu.
Filistin yönetimi ise ABD Başkanı'nın İsrail'deki büyükelçiliği Kudüs'e taşıma kararı alarak İsrail - Filistin sorununda tarafını belirlemiş olduğu görüşünde ve açıklanacak barış planı taslağına şüpheyle yaklaşıyor.
Ortadoğu'nun alev almasına yol açabilecek planın detayları beklenirken, Trump'ın üç yılı aşkın süredir İsrail için neler yaptığını hatırlamakta yarar var.
Başkan Trump, 6 Aralık 2017'de uluslararası hukuku yok sayarak aldığı Kudüs kararıyla İsrail'in yanında yer alacağının ilk sinyallerini verdi. Önceki ABD başkanlarının aksine Trump Kudüs'ün tamamını 'İsrail’in başkenti' olarak tanıyan kararı imzaladı.
İsraillilerin zafer çığlıkları atmasına neden olan karar aylar sonra uygulamaya konuldu. 14 Mayıs 2018'de tam da İsrail'in bağımsızlığını ilan ettiği günün yıl dönümünde Tel Aviv'deki ABD Büyükelçiliği resmen Kudüs'e taşıdı.
Trump'ın kızı ve danışmanı Ivanka Trump ile damadı Kushner'in de katıldığı tören sürerken, Gazze-İsrail sınırında gösteriler vardı. İsrail askerlerinin açtığı ateşte onlarca Filistinli yaşamını yitirdi.
ABD liderinin bir diğer adımı, İsrail yönetiminin başından beri karşı çıktığı İran'la varılan nükleer anlaşmadan çekilmek oldu. Trump, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 5 daimi üyesi ve Almanya ile İran arasında imzalanan nükleer anlaşmadan, Mayıs 2018'de tek taraflı çekilerek İran'a yönelik yaptırımları geri getirdi.
ABD Dışişleri Bakanlığı, 31 Ağustos 2018'de, Washington'un Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansına (UNRWA) yaptığı mali yardımları tamamen durdurma kararı aldığını açıkladı. Trump, finansal şantajın Filistinliler barış görüşmelerine katılıncaya kadar süreceğini ilan etti.
Washington, Trump'ın bu açıklamasından iki gün sonra, işgal altındaki Doğu Kudüs'te Filistinlilere hizmet veren hastanelere yapacağı 20 milyon dolardan fazla yardımı da kesme kararı aldı.
Baskılara rağmen Filistin yönetiminin geri adım atmamasına öfkelenen Trump, bu kez Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) Washington'daki ofisini kapatma kararı aldı. Tarihler, 10 Eylül 2018'di.
İsrail'in adeta Beyaz Saray'daki temsilcisi gibi davranan Trump'ın bir sonraki skandal hamlesi gecikmedi. Trump, 1967'den bu yana işgal altında tutulan Suriye toprağı Golan Tepeleri'nde İsrail'in egemenliğini resmen tanıdığını ilan eden imzayı attı.
Elbette söz konusu utanç verici kararname Beyaz Saray'da imzalanırken, Başbakan Netanyahu Trump'ın yanında gururla poz veriyordu.
Barack Obama döneminde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ndeki (BMGK) oylamada ABD'nin çekimser oy kullanmasıyla İsrail'i şoka uğratan bir karar çıkmıştı.
ABD'nin ilk kez çekimser kalmasıyla BMGK, Tel Aviv yönetiminden Filistin topraklarındaki yasa dışı tüm yerleşimlerini 'derhal ve tamamen' durdurmasını isteyen kararı çıkardı.
Obama yönetimine öfke kusan Netanyahu ve ekibi, Trump'ın işbaşına gelmesiyle hemen yerleşim projelerine hız verdi.
Uluslararası hukuka göre işgal altındaki topraklarda bulunan tüm Yahudi yerleşim birimleri yasa dışı kabul edilirken, Trump yönetimi bunu da yok saydı. Washington, 2019'un sonlarında yerleşimleri artık yasa dışı görmediğini resmen duyurdu.
Başbakan Netanyahu da 17 Eylül'deki İsrail seçimleri öncesinde Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerinin İsrail'e ilhakı vaadinde bulunmuştu.
Üç yıldır attığı adımlarla iki devletli çözüm umudu ortadan kaldıran Trump'ın açıklayacağı planda neler olacağını tahmin etmek güç değil.
İsrail, 1967'de Kudüs'ü işgal etti. Filistinliler de Doğu Kudüs'ü ileride kurulacak Filistin devletinin başkenti olarak görüyor. İsrail ise Kudüs'ün tamamının 'kendi başkenti' olduğunu savunuyor.
Doğu Kudüs ve Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimleri, Filistin-İsrail meselesinde çözümün önündeki en büyük iki engel olarak gösteriliyor.
İsrail'in 1967'de işgal ettiği Batı Şeria'da 250'ye yakın yasa dışı Yahudi yerleşim birimi bulunuyor. Bu yerlerde 400 binden fazla Yahudi yerleşimci ikamet ediyor.