18.10.2018 - 09:27 | Son Güncellenme:
500 yıldan uzun süre Arap etkisi altında olan şehirde iki farklı kültürün birleşmesinden doğan etkileri bir çok yerde ve özellikle mimarisinde görmek mümkün oluyor. Dönemin İslam mimarisinin özellikleri olan çeşme, avlu ve herbaje gibi özelliklerin Rönesans mimarisi ile buluşmasıyla ortaya çıkan yapılar şehre farklılık katarken, 700’lü yıllarda şehir Araplar tarafından alındığında yapılan eşsiz eserler ise tarihte bir yolculuğa çıkmanıza neden oluyor.
spanya’nın klasik şehir düzeni olan bitişik nizam binalar ve arabanın dahi giremeyeceği kadar dar sokakların varlığı zaten İspanyol şehirlerine şirinlik katarken bir de Endülüs bölgesine ait karakteristik özellikleri görünce her şey çok daha güzel bir hale geliyor. Balkonlarından begonvillerin sarktığı bu güzel sokaklarda adet bir labirentin içerisindeymişsiniz gibi sonunu kestiremeden yürürken karşımıza çıkan meydanlar ise şehrin keyfini ikiye katlıyor. Bu durumun bizde yarattığı en büyük haz ise her sokağın sonunda yeni bir yer keşfetme hissi oluyor. Bu bazen bir meydanken bazen bir restoran veya bir cafe veya durup incelemek isteyeceğimiz gösterişte bir Katedral oluyor.
Sevilla’ya İstanbul’dan direkt uçuş bulunmamaktadır, bu yüzden en yakın havaalanı olarak Malaga’yı seçebilirsiniz. Malaga’ya ise THY’nin düzenli seferleri bulunmaktadır. Malaga havalimanından Sevilla’ya ulaşım için araba kiralayabilir veya havalimanının hemen önünden kalkan otobüsleri kullanabilirsiniz. Araba kiralarsanız yolculuk yaklaşık 2 saat sürüyor.
Sevilla’da kalacak yeri Old Town’da ayarlamanızı öneriyoruz. Biz bu seyahatte Airbnb’yi tercih ettik ve Old Town’un göbeğinde gecelik kişi başı 15 Euro ödedik. Özellikle grup olarak seyahat ediyorsanız ev kiralamak otel karşısında ciddi anlamda hesaplı kalıyor.
Biliyorsunuz ki bir şehri keşfetmenin en iyi yolunun yürümek olduğunu söyler dururuz. Ama kentte metro olduğunu belirtelim. Eğer taksi kullanmanız gerekirse de mutlaka Uber kullanın. Fiyatlar taksiye göre neredeyse yarı yarıya daha uyguna geliyor. Bir de İspanya taksilerinde bagaja konulan eşya başına ek ücret alma olayı vardır ki pek bi sinir bozar.Eğer geziniz sadece Sevilla ile sınırlı kalmayacak ve Endülüs turu yapacaksanız Araba kiralamak en mantıklısı. Hele ki seyahate grupça çıktıysanız direkt kiralayın ve özgürce dolaşın. Tek düşünmeniz gereken şey otopark olacak çünkü İspanya’da öyle gönlünce istediğin yere park edemiyorsun ve özel otoparklara da biraz fazlaca para ödüyorsun.
Sevilla, gezilecek yer bakımından kültür anlamında İspanya’nın en doyurucu şehirlerinin başında gelir. Gotik, Rönesans, Barok, Rokoko dönemleri zaten Avrupa’nın bir çok noktasına uğramış mimari üsluplardır. Bunlara ek olarak bu şehri farklı kılan şey ise, bir çok yapıda aynı zamanda Magrip mimarisine (710-1492) ait özelliklerin görülmesidir. Magrip (Moorish) mimarisiden kısaca bahsedersek bu üslupta yapılarda mukarnas, at nalı kemerleri, kemer taşları, kubbeler, renkli seramik fayanslar, deveboyunları, geniş bahçeler ve çeşmeler ön plandadır. Sevilla’daki yapılar da tamamen iki farklı dini kültürün özelliklerini barındırdığı için daha özel ve güzeldir.
, Plaza de San Fransisco ve Plaza Nueva meydanlarına da uğramadan eski kent turunuzu tamamlamayın.
Dünya’nın en büyük Gotik katedrali ve Avrupa’nın da en büyük 3. Katedrali olan Santa Maria, 12. yüzyılda Araplar tarafından inşa edilen Camii’nin bulunduğu yerde 15.YY sonlarında inşa edilmiştir. Şu an Katedralin Giralda ismindeki çan kulesi de minareden çevrilmedir ve uzaktan bakınca katedralin bağımsız bir parçası gibi durmaktadır. Katedralin hemen arkasından bir avlu yer almaktadır ve bu avlu aslında eskiden orada bulunan Camii’nin giriş avlusudur. Bir de ortasında çeşme yer almaktadır.Kristof Kolomb’un mezarı bu Katedral’de yer alır ve Yeni Dünya’ya açılan İspanya Kraliyet ordusunun 16.YY’da Amerika’dan getirdiği altın ve gümüş bu katedralin bir duvarını oluşturmaktadır. İnsan burayı görünce, sömürge imparatorluğunun zamanında ne kadar zengin olduğunu bir kez daha anlıyor. Bizce Katedralin en heyecan verici noktası burası, geriye kalan kısımları tipik bir Gotik Katedral özellikleri taşıyor.Katedrale giriş için kapıda 9 Euro, öğrenciyseniz 4 Euro ödeniyor. Biletleri online olarak satın almak da mümkün. Açılış-kapanış saatleri ise 11 ile 5 arası ve kapıda genelde kuyruk oluyor.
Magrip döneminden kalma en değerli yapılardan bir tanesi Alcazar Sarayı’dır. Buranın yapımına Arap döneminde başlanmasına rağmen Hristiyan döneminde tamamlanmıştır ve Hrıstiyanların Sevilla’ya geri dönmesiyle birlikte o güne kadar yapılan bölümlerinin bir kısmı yıkıma uğramıştır. İki farklı kültürün dokunuşlarıyla oluşmasından dolayıdır ki Alcazar iki farklı kültürü temsil eden en güzel saraylardan bir tanesidir ve günümüzde Kraliyet Ailesi tarafından hala kullanılmaktadır.Sarayın içerisindeki avlu ve çeşme gibi öğeler Arap mimarisini temsil ederken kullanılan seramiklerde bulunan desenler de yine dönemin İslami geometri anlayışını temsil etmektedir. Arap eli değmiş eserlerin en değerlilerinden bir tanesi olan Alcazar Sarayından etkilenmemek mümkün değil. Renkli seramik fayansların detaylı şekilde incelemeye sunulduğu bir de ufak müzenin yer aldığı sarayımızda el işçiliğinin en güzel örneklerini göreceksiniz.
İspanya’nın sömürge imparatorluğu dönemine ve Yeni Dünya’ya ait en değerli bilgilerin toplandığı bu bina Unesco Dünya Kültür Mirası listesinde yer almaktadır. Alcazar ile Katedral arasındaki meydanda yer alan bu binada yaklaşık 80 milyon sayfa bilgi yer alıyor ve 9 km. uzunluğunda rafa sahip olduğu söyleniyor. Girişi ücretsiz olan bu arşivdeki bilgilerin tamamına yakını İspanyolca olduğu için çok turistik bir yer olduğunu söyleyemeyiz fakat dil probleminiz yoksa içeri girip zamanında sömürgeci abilerin neler yaptığını görebilirsiniz. Pazartesi günü kapalı olup diğer günler ziyarete açıktır.
Türkçesi Altın Kule anlamına gelen Torre del Oro, bir zamanlar Alcazar’ın surlarının bir parçasıyken şimdilerde saraydan tamamıyla bağımsız bir konumda yer alıyor. Eski bir askeri gözetleme kulesi olan Altın Kule, nehri gözetlemek için Muvahhid Arap Devleti tarafından 13. yüzyılda yaptırılmış. Kule, 18. yüzyılda depremden dolayı zarar görmüş olsa da günümüzde hala dimdik ayakta duruyor. Eğer manzarasını merak ederseniz en üst noktasına çıkmak mümkün. Giriş ücreti ise 3 Euro.
İspanya genelinde bir çok şehirde Plaza España isminde meydanlar bulunmaktadır. Bizce bunların arasında en güzeli Sevilla’da olanıdır. Art Deco, Rönesans, Barok tarzı kullanılan ve Maria Luisa parkının içerisinde bulunan bu meydan bir Expo için inşa edilmiştir. Gördükten sonra dedik ki o dönemde iyi ki Expo varmış ve böyle güzel bir yapı ortaya çıkmış.Meydan yapılırken ülkeyi temsil eden bir çok öğe kullanılmış. Örneğin 4 tane köprüsü eski İspanyol krallıklarını temsil ederken, duvarlarında göreceğiniz seramikler de farklı bir İspanya bölgesini işaret ediyor. Burayı gezmeye gelirken Maria Luisa parkının içerisinden geçmenizi öneriyoruz çünkü bu park da en az sarayı kadar ihtişama sahip ve kendi halinde bir düzen içerisinde oluşturulmuş. Bu yüzden aşağıya konum olarak Maria Luisa parkının konumunu bırakıyoruz. Ayrıca San Telmo sarayının hemen arkasında yer alan bu park eskiden San Telmo’ya ait olup bu sarayın bahçesi olarak kullanılıyormuş. Şu an parkın içinde Sevilla Arkeoloji Müzesi ile Sevilla Sanat ve Gelenekler Müzesi yer alıyor.
La Encarñacion meydanında yer alan ‘’Metropol Parasol’’ veya diğer adıyla ‘’Setas’’, mantar şeklinde ahşap iskeletten oluşan modern bir yapı olup şehrin simgelerinden birisi olmuştur. 2011 yılında yapımı tamamlanan Setas’ın tepesine çıktığınız zaman 360 derece şehir manzarasına ulaşıyorsunuz. Ayrıca bu denli büyük ahşap bir yapı olduğu için dünyada alanında tek olma özelliğine de sahiptir. Bu yapının inşa edilme fikri ortaya çıkmadan önce buraya bir otopark yapılması düşünülüyormuş. Fakat yapılan kazılar beraberinde ortaya çıkan arkeolojik eserler sebebiyle belediye bu meydanı sosyal bir alana çevirme kararı almış. Bu karar sonrasında inşa edilecek yapı için mantar fikri hangi zihinde belirmiş bunu bilmiyoruz ama kafası kırık bir mimarın Dünya üzerindeki en büyük ahşap yapıyı yapacağım dediğini varsayıyoruz.Setas’a geldiğinizde doğru olan haliyle terasa çıkmak oluyor fakat bu noktada insanları terasa yönlendirme konusunda neden bu kadar yetersiz kalmışlar anlamadık. Nereden çıkacağımızı çözebilmek için çevresinde 2 tur atıp sonunda fark ettik ki -1. kata inmemiz gerekiyormuş.
Flamenko’nun Flamenko olduğu topraklarda bir de bu kültürün müzesi olmalıydı, dimi ama? Sevilla’ya geldiğiniz zaman kuru kuru Flamenko gösterisi izleyip dönmeyin diye bir de Flamenko müzesi yapmışlar. Bahsettiğimiz bu mekana girdiğiniz zaman 1 saatlik bir gösteri için 22 Euro ücret ödeniyor. Müze gezisi de dahil edilirse bu ücret 26 Euro oluyor. Bu gösteri esnasında da herhangi bir yiyecek veya içecek fiyat dahilinde ücretsiz verilmiyor ki normalde gösterilerde giriş ücreti dahilinde böyle şeyler verilir.
İspanya diğer Avrupa ülkelerine göre her daim daha ucuz olmuştur. Sevilla ise bütçe dostu şehirlerden biri olarak bize kendini her daim hatırlatmaya devam edecek. Örneklendirirsek, konaklama için ödediğimiz para Türkiye’deki bir motele ödediğimiz paradan daha azdı. Bir akşam yemeği için ödediğimiz para Türkiye’deki bir balık veya kebap restoranına ödediğimiz paradan daha az tuttu. Günlük ihtiyaçlar için de aynısını söylersek pahalı olarak geriye kalan tek şeyin su olduğunun altını çizelim. Ekstra harcama olarak gezilecek yerlere verilen giriş ücretleri yüksek kalıyor fakat bunun da çözümü bu gezileri Pazartesi günü yapmak, böylece girişler ya ücretsiz ya da ücretsize yakın.
Kahve: 1 – 1.5 EuroSu: 60 cent market fiyatı, restoran fiyatı 1 EuroGüzel bir akşam yemeği: 18 EuroOrtalama bir akşam yemeği: 10 EuroUcuz bir akşam yemeği de mümkün! 7 Euro
https://yolkure.com