16.09.2020 - 01:02 | Son Güncellenme:
Evet kesinlikle bu yola ‘ben gezgin olacağım’ diyerek girmedim. Benim için her şey çok gelişigüzel çok doğal gelişti, en güzel olanı da zaten böylesi değil mi?
Plansız bir şekilde farkında bile olmadan zamanla ‘özlem keşifte’ ismi benimle özdeşleşti.
Sizin de bahsettiğiniz gibi tam zamanlı çalıştığım işimden seyahat etme hevesi değil de tamamen işimle alakalı sebeplerden dolayı istifa ettim.
Ardından programlanmışım gibi çeşitli iş görüşmelerine giderken, bir süre yeni bir iş aradım.
İnanır mısınız o süreçteyken ilk defa bahar mevsiminin geldiğini anladım, algılarımın birden açıldığını hissettim.
Son yıllarda hayatımdaki iş koşturmacası hafta sonları olan cafe buluşmaları beni o kadar yormuştu ki algılarımın bütün bunlardan soyutlandıktan sonra açıldığını anladım.
Kendimde ki bu keşfin çok başlarındayken bir arkadaşımın ‘kamp etkinliğine gidelim mi?’ demesiyle de şu an ki içinde bulunduğum yaşam tarzımın kapılarını farketmeden aralamış oldum.
Algılarımın bir şalteri açmak gibi açılmasından sonra benim için birçok şey değişti. Öncesinde gezmeye ekstra bir ilgim yoktu.
Seyahate çıktıktan bir süre sonra sıkılıyordum, yoruluyordum ve geri dönmek istiyordum. Şimdiki gezi anlayışıma göre daha farklı, daha sığ geziyordum.
Şimdiki aldığım keyfi daha bambaşka görüyorum. Gerçekten artık keşif ve öğreti dolu seyahatler yapıyorum.
Sonradan edindiğim seyahat kültürüm beni her açıdan çok daha geliştirdi ve geliştirmeye de devam ediyor.
3 yıldan fazladır tam zamanlı geziyorum. Edindiğim bu keşif dürtüsünün ardından zamanla birçok konuda minimalist olmaya başladım.
Yani hiçbir şey planlı değildi hayatıma giren her şey bir sonrakine zemin hazırladı ve farkında olmadan minimalist yaşamı benimsemeye başladım.
Aslında bir öğretinin içerisindeymişim şimdi şimdi anlıyorum. Eskisi kadar giderim asla yok var olan giderlerimi de sosyal medyadan edindiğim gelir ile karşılıyorum.
Seyahat öncesi ilk önce güzel bir rota araştırması ve çalışması yapıyorum. Bununla ilgili Instagram, Youtube ve Web sitelerinden içerikler seyrediyorum ve okuyorum.
Görmek istediğim yerleri haritadan işaretliyorum.
Ardından etraflarındaki konaklama yerlerini ve içerik oluşturabileceğim ilginç yerlerini araştırıyorum, bütün bunlardan bir plan oluşturup maillerimde saklıyorum.
Tek başıma gezerken tabi ki yanımda birisi varkenki gibi olmuyor.
Az da olsa bir takım tedbirler almak zorunda olabiliyorum.
Mecbur kalmadıkça tek başımayken otostop çekmemeye çalışıyorum, illa otostop çekeceksem de araç ve kişi seçiyorum.
Bazı tedbirleri aldıktan sonra da keşfetme duygusu hepsinin önüne geçiyor.
YouTube, Instagram, Tiktok ve Web siteme Özlem Keşifte kullanıcı adıyla sık sık içerikler hazırlıyorum, bu içerikleri takipçilerimle ve abonelerimle paylaşıyorum.
Bütün bunları yaparken benliğimi yaşıyorum. Yeni yerleri keşfederken siz de görün keşfedin heyecanımı hissedin istiyorum.
Instagram da anlık hikaye paylaşırken seyredenler yanımdalarmış o anı benimle yaşıyorlarmış gibi hissediyorum.
O yüzden çekim yapmazsam bir şeyler eksik gibi geliyor.
Bu konuda yaptıklarım aslında hepsi benim tutkularım o yüzden severek yapıyorum. Adı üstünde ‘Özlem keşifte’
Ailem özellikle annem biraz zor alıştı diyebilirim. Hep bir hevesin içerisinde olduğumu ve bir gün mesleğime döneceğimi düşündü.
Ama şimdi artık bu işten gelir elde etmeye başladıktan sonra o da benimsemeye ve endişelenmemeye başladı.
Arkadaşlarıma gelirsek de bazılarını yoldan çıkarmayı başardım :) Hiç kamp yapmayan arkadaşlarımın şimdi çadırları var ve sürekli plan yapalım diyorlar.
Bir kaç kere eski mesleğime dönmeyi denedim ama 2-3 aydan ileriye gidemedim.
Sanırım artık kurumsal hayata dönmeyi hiç istemiyorum. Şu anda tamamen kendime oluşturduğum yeni mesleğime odaklıyım.
Özlem keşifte kullanıcı adımla sosyal mecralara içerikler üretiyorum ve kazanıyorum. Kendi yolumu çizdim ve ilerliyorum.
‘Tam anlamıyla’ bence çok göreceli bir cümle. Ben kendimi bana göre tam anlamıyla finanse etmeyi son birkaç aydır başardım.
Şu an ki gelirim bana yetiyor. Bunun bir tık üstü daha teknolojik ekipmanlara yatırımlarım olacaktır.
Sevdiğim işi yapmanın bir de üstüne para kazanmanın keyfi muhteşem bir haz veriyor.
Bu öyle güzel bir duygu ki asla çalışmış gibi hissetmiyorsunuz. İnşallah bir gün herkes sevdiği işi yapar.
Sosyal medyadan bir süre sonra artık gelir elde edebildiğim için çok da gelecek kaygısı yaşamıyorum.
Özlem keşifte olmak beni yalnızca içerik paylaşmaktan çok daha ileriye götürdü.
Ben ilk zamanlarda sadece instagram dünyasındaydım ama Özlem keşifte olduktan sonra diğer kapıları aralamaya ve gelir elde etmeye başladım.
Hala kendime ve markama yatırımlar yapıyorum. Hem geziyorum hem de gelir elde edebiliyorum.
Şimdiye kadar Cape Town, Fas ve Ukrayna olmak üzere 3 ülkeye gittim.
İçlerinde en çok Cape Town’dan etkilendim. Bu ülkenin gerçekten çok bambaşka bir doğası var, doğal güzelliklerini korumayı çok iyi başarmışlar.
Orada bulunduğum her günü doğada çeşitli aktiviteler yaparak geçirdiğim için ülkeden çok keyif almıştım.
Şimdilerde pandemi sürecine girmemiş olsaydık şu sıralar Asya turuna çıkmış olacaktım.
Tam 25 günlük Doğu Karadeniz turumdan döneli henüz 5 gün oluyor.
Net bir şekilde söyleyebilirim ki orası bambaşka bir dünya.
Karadeniz gezimi tam olarak içime sinerek yapabilmek için doğru zamanı bekliyordum ki iyi ki beklemişim, daha önce birkaç günlük dahi olsa hiç gitmemiştim.
Bir gittim 25 gün gelmedim:)) Dönüş tarihimin belli olmayarak yola çıktığım en sevdiğim seyahatlerimden birisi oldu.
Ben Karadeniz insanını Karadeniz’de tanıdım diyebilirim. Asla o kadar sempatik, yardım sever ve hoş görülü olduklarını bilmiyordum.
Otostop kısmına da gelirsek sadece Karadeniz’de değil ülkemizin hemen hemen her yerinde otostop çekerek olağanüstü bir şey yapıyormuşuz gibi karşılanıyor.
Tabi ki orada da ‘korkmuyor musunuz’ sorusunu defalarca aldık.
Soruyorlar ama bir taraftan da hevesleniyorlar gibi hissediyorum biz anlattıkça hoş görü ile bakıyorlar.
Karadeniz’de çok kere yolunu uzatıp ya da değiştirip gideceğimiz yere kadar bırakanlar oldu.
Yani benim 25 günlük deneyimime göre Karadenizliler otostop kültürünü benimsemişler.
Buradan sizin vesilenizle de yolculuğumuza yardımı dokunan bütün Karadenizlilere teşekkürlerimi göndermek isterim.
Karadeniz’de en sevdiğim yer hiç düşünmeden söyleyebilirim ki Didindola yaylası oldu.
Karadeniz gezim boyunca hedefim daha izole daha doğal hayatın yaşandığı yaylaları görmekti.
İşte Didingola yaylası da tam olarak doğal yayla hayatının yaşandığı Rize yaylalarından bir tanesi.
Biz oradayken orada ki tek turist bizdik. Altıparmak dağlarının eteklerinde sularını dağlardan gelen buzul sularından karşılayan elektriğini kendileri üreten içerisine araç girmeyen mis gibi bir yayla.
Orası benim hayatımda keşfettiğim en güzel yerler listesine üst sıralardan girdi. Kesinlikle Didingola yaylasına tekrar gitmeyi çok isterim.
Karadeniz insanı sizin de dediğiniz gibi çok komikler espri yapıyor ve espriyi anlıyorlar da.
Bu da arada çok tatlı bir samimiyet oluşturuyor. Yine size öyleyse Didingola yaylasından bahsedeyim.
Yaylada bir yayla evine misafir olduk ve orada konakladık. Orada ki evlerine konuk olduğumuz yaylalılarla sohbetlerimizi gülmelerimizi unutamam.
Her anları komik olduğu için net bir şeyden bahsedemeyeceğim ama genel olarak sohbetleri çok keyifliydi.
Hayatımız, her günümüz, her anımız sadece bir tane ve her geçen gün bir eksiliyor o yüzden kendine geç kalma.