28.12.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
Denizse deniz, güneşse güneş, kumsalsa kumsal. Bir turist daha ne arar, tarih mi? O da var. Güler yüz mü? Âlâsı bizde. Tesis mi? Komşular kıskanıyor. İşte insanın tam bu noktada ellerini gökyüzüne uzatıp yakarması geliyor, 'Madem bunları verdin, yanına niye depremi, savaşı, terörü ekledin?' diye.
Turizmin hali fıkra gibi. Ya un var, şeker yok, ya da şeker var, yağ yok. Turist vardı, yatağımız yoktu. Yatağımız oldu, şimdi turist korktu. İkisi bir araya geldi, yer gök sallandı... Şaka bir yana Türkiye, turizmin önemini çok geç keşfetti. 1970'li yıllarda İspanya, İtalya, Yunanistan turizme yatırım yaparken, bizler tek tük gelen turistlerimize 'bitli hippi' muamelesi yaparak pek eğleniyorduk. Katmandu yolcusu gençlerin gün gelip de yorgun bedenlerini sıcak kumsallarda dinlendireceğini hesaba katamamıştık. Avrupa'ya yollanan ilk imaj çok feciydi. Ama o dönem zaten 'imajı' da bilmiyorduk.
Gün geldi, devran döndü ve iyice zenginleşen Avrupalı ve ABD'liler, başka ülkelerin hayallerini kurdular. Binlerce değil, milyonlarcaydılar. 1970'lerin sonlarında, '70 sent'e' muhtaç olduğumuz yıllarda, nasıl olup da İtalyanların, Yunanlıların, İspanyolların 'dolarları' 'markları' ceplerine attığına pek şaşırdık. Sonra da hızımızı alamayıp 'turizmi patlatmak' edebiyatını başlattık. 1980'lerdeki hızlı tesisleşmeyle birlikte Türkiye reel anlamda 'turizm' ülkesi olmayı başardı. Ama hepimizin bildiği gibi 1. Körfez Savaşı, ekonomik krizler, depremler, küresel terör, Irak Savaşı gibi 'turizmin' başına gelmeyen de kalmadı.
'Helga'nın fotoğraflarını koyduk'
Küreselleşme ile birlikte insanların 'uzaklara' merakı arttı. Aynı küreselleşme savaşlar ve terörle birlikte insanları evlerine bağladı. Ancak terör, bütün ülkeler için tehditken, neden diğer ülkelerdeki turizm sektörü, Türkiye kadar dramatik biçimde etkilenmiyor? 11 Eylül'de İkiz Kuleler'i vurulan ABD daha az korkutucu bulunurken, neden Türkiye 'güvensiz' ilan ediliyor? Yanıt kimde? Turizm Bakanı Erkan Mumcu, biraz da 'rekabet' kastıyla, bazı ülkelerin Türkiye'yi her fırsatta 'güvensiz' ilan etmelerine sert tepki gösteriyor. Mumcu, "New York'ta her gün, İstanbul'daki bombalı saldırılarda ölenler kadar insan ölüyor. İstanbul, New York'tan güvenli" diyor.
Mumcu ilk kez 1999'da Turizm Bakanlığı koltuğuna oturduğunda, ilk iş olarak Dışişleri Bakanlığı'nın hazırladığı tanıtım ilanlarına bakmış. Bir şemsiye, bir gözlük, bir de güneş kremi resmi... Altında şu slogan yazıyormuş: 'Türkiye'de güvenliğiniz için ihtiyaç duyacağınız üç şey.' "Kampanya güvenlik tartışmasını akla getiriyordu. Doğru değildi. Biz tam tersini yaptık. Zihinlerdeki akut durumun geçmesi için zaman tanıdık. Sonra olağan kampanyamızı başlattık. Helga'nın fotoğraflarını koyduk" diye anlatıyor Mumcu.
'Geleceğin yönelimlerine liderlik'
Bu yaklaşımdan da anlayacağınız gibi Turizm Bakanı Mumcu, stratejisini kurarken işe 'güven ya da güvensizlik' temasını ele güne karşı tartışmaktan vazgeçerek başlıyor. Ve planlamasını 2004, 2005 gibi yıllık bazlarda değil, kalıcı önlemlerle uzun vadeyi düşünerek yapıyor. Mumcu şöyle diyor: "2004 yılı, turizm politikası bağlamında radikal bir değişimin, dönüşümün yaşanacağı bir yıl olmayacak. Zira turizmde bir yıl iki yıl için politikalar yapılmaz. Geleceğin yönelimlerine liderlik eden bir ülke olabilmesine dönük bir stratejik planlama yapıyoruz."
Turizm Bakanlığı genel stratejiler üzerine çalışırken, sektörün diğer kurumları da 'kendi hesaplarını' yapıyorlar. Turizmin 'taşıyıcısı' THY'nin Genel Müdürü Abdurrahman Gündoğdu, küçük uçaklarla dolmuş taşımacılığı konsepti üzerinde çalıştıklarını söylüyor. Yani THY küçük uçaklarla turistleri ülke içinde dolaştırarak 'tek bir yöreye' takılmalarını önleyecek.
Özel sektör cephesinde ise destinasyon odaklı büyüme gündemde. Turizm Yatırımcıları Derneği (TYD) Başkanı Oktay Varlıer, bu büyümeyi rakamlara da dökmüş. "TYD olarak yaptığımız çalışmalarda 2010 yılına kadar, yeni tesislerin ve bunların altyapı yatırımları için 13.5 milyar dolarlık yatırım gerekiyor. Bunun 9.5 milyar doları özel sektör tarafından yapılacak. Bunun 4 milyar doları da devletin üzerine düşen maliyet" diyor.
Evet, bir yanda terör, öte yanda savaş. Ama hayat hâlâ devam ediyor. Türkiye 'yakınmadan' ama dünya gerçeklerini de göz önünde bulundurarak, turizmde yoluna devam etmek zorunda. Ediyor da...
Daha da ileriye gitmek için herkesin katkıda bulunması gerekiyor. Ancak asıl görev ilk halkaya yani 'işi' turizm olanlara düşüyor. Turizm Bakanı Erkan Mumcu, TYD Başkanı Oktay Varlıer, THY Genel Müdürü Abdurrahman Gündoğdu, TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, TÜROB Başkan Yardımcısı Ünsal Şınık, ve TUREB Başkanı Şerif Yenen, Business için bir araya geldi ve turizmin geleceğini tartıştı.
Turizm Bakanı Erkan Mumcu, 2004'te turizm hareketlerini Anadolu'ya taşıyacaklarını, yeni turizm kentleri projesi kapsamında illerin gruplandığını anlatıyor. Artık 'yatak kapasitesi' değil, destinasyon bazlı pazarlama olacak. İl grupları, entegre bir paket olarak sunulacak. İstanbul 'ayrıca' ele alınacak. Turizmin 'yerel' idaresinde OSB'lere benzer bir model uygulanacak. Duble yolların katkısı ile turizmde yeni bir ritim yakalanacak. Bakan Mumcu'nun sorularımıza yanıtları şöyle:
2004'te, turizm politikasında radikal bir değişim yaşanmayacak. Turizmde bir iki yıl için politika yapılmaz. Türkiye'nin geleceğin yönelimlerine liderlik eden bir ülke olabilmesine dönük bir stratejik planlama yapıyoruz.
Bu amaçla yeni turizm kentlerinin yaratılması gündemde. Kapasite yaratmada işletme değil, destinasyon odaklı bir strateji bu. Bunun için ihtiyacımız olan yasal değişiklik yapıldı.
Bu yasa turizmde bir milat olarak kabul edilecek anlayış değişikliğidir. Yatak kapasitesine odaklı yatırım planlama anlayışı tamamen değişti. Kısa dönemli işlerde yoğunlaşmak yerine önümüzdeki 10 yılı iki faza ayırarak değerlendiriyoruz. Bu değişiklikler ikinci faz değişimin önünü açmış olacak.
Destinasyon yönetimi için de yeni bir anlayış geliştiriyoruz. Bölgedeki yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri bir tüzel kişilik çatısı altında yetkili ve sorumlu hale gelecek.
'OSB'ler gibi yönetilecek'
Bu yapı organize sanayi bölgelerinin (OSB) yönetim yapısına benziyor. Hem teşebbüsün hem kamu otoritelerinin birlikte çalıştığı bir yapı. Destinasyona ilişkin tüm kararlarda inisiyatif ortağı hatta tek başına inisiyatif sahibi olacak. Hizmetten yararlananların hizmete katılmasını yasal olarak düzenliyoruz. O turizm bölgesindeki herkes bu yapı içinde temsil edilmiş olduğu için aldıkları kararlar bağlayıcı nitelikte olacak.
Turizm hareketlerini Anadolu'ya taşıyacak bir proje tasarlıyoruz. Bir tanesi duble yol. Kıyılarda yoğunlaşan turizm hareketleri bu yollarla içeriye taşınacak. Duble yol fikri buradan çıkmıştır. İkincisi şehirlerarası hava taşımacılığının gelişmesi için Ulaştırma Bakanlığı, sivil hava yolları ile bir araya gelerek reform denecek düzeyde kararlar aldı. Özel havayollarının teşvik edilmesi ile şehirlerarası uçacak dolmuş uçak işletmeciliğini cazip hale getirecek koşullar hazırlandı.
İstanbul ayrı ele alınacak. Paris'te ne varsa İstanbul'da da var. Fakat turizm gelirlerine baktığınızda İstanbul çok fakir. Bir numaralı önceliğimiz İstanbul. Beyoğlu ve Haliç'i içine alan tarihi yarımadanın kurtarılması çalışmasını başlatacağız. Üniversiteler ve belediyeler ile bir araya gelip yeni bir süreç başlatacağız. Bu proje için 100 trilyonluk bir ödenek ayrılacak.
Otellerde alınan tedbirler dünyanın her yerinde zaten alınan, bizim de yeni yeni almaya başladığımız tedbirler. Biz belki çok rahat bırakmıştık kendimizi. Turist kendi ülkesinde bu tip güvenlik önlemlerini görüyor, herhangi bir rahatsızlığı yok. Özellikle 11 Eylül'den sonra insanlar kendilerini daha güvensiz hissediyor. 'Pentagon vurulduysa her yer vurulabilir' diye düşünüyor. İstanbul ile New York'u karşılaştırdığınızda, İstanbul New York'tan kat be kat daha güvenli. Bombaların patladığı gün bile kaybettiğimiz insan sayısı aynı gün New York'ta ölenlerden daha az.
Bireysel tercihlerde o gün bir şok etkisi yaşanıyor. Sonra yavaş yavaş geçiyor. Niye biz bunu konuşup konuşup büyütüyoruz?
Güvenlikle ilgili özel bir mesaj vermek yanlış. 1999'da bakanlığa ilk geldiğimde, Dışişleri ilanlar hazırlatmıştı. Hemen durdurduk. İlanda bir şemsiye, bir gözlük, bir de güneş kremi fotoğrafı vardı. Altında da "Türkiye'de güvenliğiniz için ihtiyaç duyacağınız üç şey" yazıyordu. Güvenlik tartışmasını akla getirdiği için doğru değildi. Biz tam tersini yaptık. Zihinlerdeki akut durumun geçmesi için bir zaman tanıdık, sonra olağan kampanyamızı başlattık.
Biz burada yapay bir imaj yaratma süreci kuramayız. Çünkü yarattığı algının gerçekle örtüşüyor olması kaçınılamaz. Türkiye'nin imaj sorununu bir ulusal kimlik sorunu olarak görmek ve bu alanda bir ulusal mutabakat üretmeye öncelik vermek gerekir.
Dolayısıyla ben bir metodoloji tartışıyorum. "Türkiye şöyle bir ülkedir, biz buyuz" gibi herkesin içine sinecek ulusal ölçekte mutabakat konusu olmuş bir mesaj koymalıyız. Bu ne Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın ne turizmcilerin ne de tanıtımcıların harcı olan bir iş. Bu tamamen herkesi içine alan bir sürecin konusu. Turizm tanıtımı başka bir şey. Türkiye imajı ile turizm tanıtımını karıştırmayalım. Türkiye imajı oluşturmak bizim haddimiz değil. Ama tamamen bilimsel bir yaklaşım içinde bu ulusal mutabakatı nasıl üreteceğimiz konusunda bir yöntem araştırmasına girebiliriz. Önce yöntemde mutabık kalır, sonra yöntemin uygulamalarını çok uzun vadeli ve planlı uygulamaya koyarız.
Mardin, Urfa, Gaziantep ve Adıyaman entegre biçimde, bir destinasyon olarak düşünülüyor. Bir diğeri Tarsus, Antakya, Hatay ve çevresi Adana'yı da içine alacak şekilde. Bir diğeri Kapadokya, Hattuşaş, Konya, Niğde - Aksaray, Nevşehir, Kayseri, Çorum ve Ankara'yı içine alan bir bölge. Bir diğeri de Doğu Anadolu. Diyarbakır, Siirt, Batman bir ünite. Bitlis, Van, Erzurum, Ağrı, Kars bir diğer ünite. Karadeniz ise tümüyle batısı ve doğusuyla bir ünite. Bir yerin destinasyon kalitesi kazanabilmesi için herhangi bir ürünün tek başına sunulması yeterli değil. Diyelim ki Van'da bir turistik yer başlı başına cazibe merkezi ama Van'da üç gün konaklamayı mantıklı kılacak bir cazibe değil. Gezilip dönülecek bir yer. Yanına bir şeyler konmuyorsa tek başına bir destinasyon kalitesi kazanmıyor. Zeugma'yı, Urfa'yı, Harran'ı, Mardin'i bir paket haline getirir, her birinde bir iki gecelik konaklamalar koyar ve böyle bir pazarlama yaparsınız. Kongre için de gidebilir insanlar buraya, düğün için de. Bunları sundukça konaklama uzar.
Terör olayları nedeniyle güvenlik önlemlerinin artırılmasının çok doğal olduğunu belirten THY Genel Müdürü Abdurrahman Gündoğdu, 'Tüm dünyada uygulanan güvenlik önlemlerini uyguluyoruz. Artan güvenlik önlemlerinden yabancı turistler çok memnun. Biz daha çok itirazı yerli turistlerden alıyoruz. Yerli turistler daha şikâyetçi' diyor.
Gündoğdu, özel havayolu şirketlerine iç hatlarda uçuş izni verilmesiyle doğacak rekabet ortamında THY'nin neler yapacağı ile ilgili olarak şunları söyledi:
"Antalya'ya gelen bir turist Kapadokya'ya da diğer kentlere de gitmek istiyor. Yeni filo yapılanmasında bu talebi değerlendireceğiz. Bu amaçla Antalya - Kapadokya, Antalya - Van gibi seferler düzenleyeceğiz. Yeni filo yapılanmasında dolmuş taşımacılığı üzerinde de çalışıyoruz. Örnek bir uygulama olarak Kapadokya'ya direkt sefer düzenlenecek. Arkadaşlar yoğun bir talep olduğunu saptadı. Zaman zaman turizmci arkadaşlar da bunu gündeme getiriyor. Antalya'ya getirdiğimiz turistler üç günlük bir tur ile Kapadokya'yı da ziyaret etmek istiyor. Bu seferler daha küçük kapasiteli uçaklarla yapılabilecek. Yurtiçi seferlerdeki bu artış nedeniyle küçük uçak alımı da yapacağız. Bu nedenle birçok firma ile görüşmelerimiz devam ediyor. 2006'ya kadar uzanan bir plan çerçevesinde filo yapımız yenilenecek.
Önümüzdeki dönemde Adıyaman, Sivas ve Çanakkale gibi talep gören destinasyonları da bu plana dahil edeceğiz. Bu proje için fazla bir finansman da gerekmiyor.
Turizmde stratejik planlamanın temel unsurlarından birisinin de yabancı sermaye olduğunu söyleyen TYD Başkanı Oktay Varlıer, özellikle Türkiye'yi yurtdışında pazarlayan yabancı tur operatörleri ile büyük otel zircirlerinin mümkün olduğu kadar ellerini taşın altına koyması gerektiğini belirtiyor. Varlıer, "Yabancı sermayenin bugün yatırım için gelmemesinin nedenlerini İstanbul'da olan bombalı olaylara bağlamak yanlış olur. Çünkü yüz bin neden var" diyor.
Sektörde destinasyon odaklı büyümenin son derece önemli olduğuna dikkat çeken Varlıer'in görüşleri şöyle:
"Destinasyon odaklı büyüme son derece önemli. TYD olarak yaptığımız çalışmalarda 2010 yılına yeni tesislerin ve bunların altyapı yatırımları için 13.5 milyar dolarlık yatırım yapılacak. Bunun 9.5 milyar doları özel sektörün yapması gereken yatırımlar. Bunun 4 milyar doları da devletin üzerine düşen maliyet. Turizmde çok önemli adımlar atılıyor. Büyük alanlar yatırımıcıya tahsis edilebilecek. Böylece eğlence bölgeleri yaratılabilecek. Bir de turizm yörelerinde kurulacak turizm hizmet birlikleri, tüm yörenin pazarlanıp tanıtılabilmesine imkân getirecek. Bunlar son derece önemli iki nokta. Sektörde destinasyon dışında da ürün tanıtımlarına ihtiyaç var. Türkiye'de estetik cerrahi, diş ve göz konusunda son derece etkin hastaneler var. Avrupa'dan çok daha düşük maliyetlerle bu operasyonlar yapılıyor. Ben Türkiye için bunun ciddi bir turizm potansiyeli olduğunu düşünüyorum. Bu ciddi bir biçimde tanıtımı yapılabilecek ürünlerden sadece bir tanesi."
Türkiye'nin diğer ülkelere nazaran çok daha güvenli olduğunu düşündüğünü söyleyen TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, "Biz yıllarca terörle uğraştık. Türkiye'nin güvenilirliğini anlattık. Turizm sektörü dinamik bir sektör. Bunun altından kalkarız" diyor.
Bugün Türkiye'de alınan tedbirlerin diğer ülkelerdeki otel ve havaalanlarında da alındığını belirten Ulusoy'un görüşleri şöyle:
"Bugün tüm dünya turizmi açısından seyahat etme özgürlüğü kısıtlanıyor. Çünkü terör yalnız Türkiye'nin değil tüm ülkelerin, ulusların başının belasıdır diye. Biz bunu hep anlatmaya çalıştık.
Terör olaylarının hemen arkasından Balkan Seyahat Acenteleri Birliği toplantısını burada yaptık. Hırvatistan, Makedonya ve Bosna Hersek'ten temsilciler geldiler. Gelerek İstanbul güvenli bir kenttir mesajını verdiler.
Türkiye kendi insanı için değil herkes için tedbir alıyor. Diğer yabancı seyahat acenteleri birlikleri de bizi desteklediler.
Mesela İspanyol Seyahat Acenteleri Birlikleri Federasyonu (FEAAV) bize gönderdiği yazıyla meydana gelen terör olayları nedeniyle üzüntülerini ve dayanışma duygularını dile getirdi.
Deprem felaketinde olduğu gibi mektuplar, mesajlar aldık. Yıllardır çalıştığımız bu ülkeler bize destek vermek durumunda çünkü terör hepimizin meselesi."
Terörün küresel olduğunu söyleyen TÜROB Başkan Yardımcısı Ünsal Şınık, "Uluslararası turizm örgütleri de terörü uluslararası olarak görüyor. Sınırlarının olmadığına, global olduğuna inanıyor" diyor. Dünyada 714 milyon kişinin seyahat ettiğini ve 480 milyar dolarlık bir turizm hacmi yarattığını kaydeden Şınık'ın görüşleri şöyle:
"Bu çok büyük bir ticaret. Hal böyle olunca dünya kamuoyu bu gibi yöreleri destekleme kararı aldı. Terörizmin dünya çapında tedirginlik yaratmasıyla pasta zaten genel anlamda küçülme eğilimine girecektir. Biz önümüzdeki 20 yıl içinde en önemli ihracat ürünümüzün turizm olacağına ve terör olaylarının bunu durduramayacağına inanıyoruz. Tabii ki tedbir alınması gerekiyor ama yapılacak olan atılımlara biz otelciler olarak beraberce devam etme kararındayız. Katıldığımız Dünya Otelciler Birliği Kongresi'nde önümüzdeki dönemde turizm eğilimlerinin ne olacağını tartıştık. Buna göre uzun mesafeli denizaşırı seyahatler artacak. Ulaşım imkânları çok çeşitlilik kazanacak. Ülkeler yerine destinasyonlar önem kazanacak. Bireylerin eğitimi ve refah durumundaki düzelme ile deneyimli seyyah grubu ortaya çıkacak. Bu seyyah grubu da kültür turizmine yönelecek. Ortalama insan ömrünün uzamasına paralel olarak emeklilik süresi uzayacak. 'Tourism for all' denen bir tabir var. Yani 'Herkes için turizm.' Emekliler için, öğrenciler için, bekârlar için. Hepsine ayrı ayrı tanıtım zorunluluğu geliyor. Tüketicinin bilgilendirilmesi ve çevre duyarlılığı öne çıkacak. Yani çevreci olmayan hiçbir destinasyon gelişemeyecek."
Terör olaylarının da önemli olduğunu ancak rehberler olarak en önemli sıkıntılarının turlarda yaşanan kapkaç olayları olduğunu söyleyen TUREB Başkanı Şerif Yenen, "Mükemmel bir turizm tablosu çizilse bile bir bakıyorsunuz tur grubundan bir turist yerlerde sürükleniyor. Bu mükemmelliği bozuyor" diyor. Bu tip olayların 10 yıl önce de yaşandığını hatırlatan Yenen, "Ama üç beş yılda bir olurdu. Şimdi her turumuzda iki üç tane kapkaç olayı yaşıyoruz" diyor.
"3 kuruşluk hırsızlık olayı turizmimizi baltalarsa şaşırmayın" diyen Yenen'in görüşleri şöyle: "Turistler geçmişte rahatça dışarı çıkıp çıkamayacaklarını sorarlardı. Biz de 'Çıkın, hiçbir sorun yok" derdik. Şimdi havaalanında mikrofonu elimize ilk aldığımızda istemeyerek de olsa şöyle diyoruz: "İstanbul, dünyanın en büyük şehirlerinden birisi. Her ne kadar diğer şehirlerdeki kadar suç oranı yüksek olmasa da dikkatli olmanızı istiyoruz. Pasaportunuzu ve değerli eşyalarınızı kasaya koyun." Bu uyarılarımızı maalesef üç dört defa mutlaka tekrarlıyoruz. Bu kadar ciddi bir boyuta geldi yani. Bu kadar saçma olaylar turizmimizi baltalayabilir." Öte yandan terör eylemlerinin sonrasında rehberler olarak tanıdıkları turistlere mail göndermeyi planladıklarını belirten Yenen, şöyle konuştu: "Binlerce turiste Türkiye'nin güzel yörelerine ait kartpostalları mail yoluyla göndereceğiz. Mesajımız barış, dostluk içerecek. Umarız bir katkısı olur. Biz turistlerimize veda ederken 'Güzel bir ülkeyiz ve umarız güzel duygularla ayrılıyorsunuz. Lütfen bunu yakınlarınıza, çevrenize de iletir misiniz?' diyoruz."
BUSINESS
'İstanbul, New York'tan daha güvenli'
Genetik kodumu patronuma vermek istemiyorum
Mad - Max ülkesindeki Türkler
New York'ta eğitimi değiştirdi Nobelliler derneğine seçildi
'Baba, sanki varmışsın gibi'
Hey gidi 'Es es es ki ki ki' hey!
Popstar'a Zerrin Özer'le anaerkil denge ayarı
Bademler Kaliforniya'dan cin mısırı Arjantin'den
TBMM etik konusuna özen göstermelidir
Pazarı önce havan topuyla dövüyor, sonra giriyor...
Yılbaşı eşantiyon harcamaları 'gider' yazılabilir
Sermaye ihracına geçen Çinliler, şirket topluyor
Yılın adamı
Komedi dizisi Seinfeld'de 'ciddi' anlaşmazlık
Başbakan'a eski arkadaşından mesaj var
'600 milyon dolarlık paketiniz geldi!'
2004'ün armağanları Net Baba'dan
Gurur duymak isteyen bir ıslık çalsın...