24.01.2025 - 06:21 | Son Güncellenme:
Mekan ve sergi tasarımı do[x]architecture tarafından gerçekleştirilen Cumhuriyet Müzesi, ziyaretçilerine 1923 yılında kurulan Cumhuriyet’in temel değerlerine ve tarihsel dönüşüm sürecine dair kapsamlı bir anlatı sunuyor. 13 alt temadan oluşan sergi, Kurtuluş Savaşı’nın sona ermesi ile başlayan erken Cumhuriyet tarihine dair fotoğraflar, filmler, gazete haberleri, arşiv belgeleri ile özel koleksiyonlardan önemli parçalar barındırıyor. Sergide, müze deneyimini daha erişilebilir ve kapsayıcı hale getirmek için bilgi verici görseller, geniş grafik anlatımlar ve etkileşimli alanlar yer alıyor.
I.Mahmud tarafından 1732 yılında inşa ettirilen Taksim Maksemi, yıllar boyunca şehrin su ihtiyacını karşılamış. Maksem’in arkasında yer alan Taksim Su Deposu dikdörtgen planlı ve 24 hücreden oluşuyor. Birbirinin aynı olan ve hem doğrusal hem de paralel aksta kemerli geçişlerle birbirine bağlanan bu hücreler sergi senaryosunun mekana yerleşiminde bir potansiyel olarak değerlendirilmiş. Serginin alt temaları bu hücreler arasında yayılım gösteriyor. Hücreler arasındaki kemerli geçişler sergi sisteminin ana elemanlarından biri olan kemerli yapısal eklemeler ve tüneller ile ziyaretçi sirkülasyonu için devamlılık sağlarken bazı bölümlerde serginin sahnesi olarak davranıyor. Yapı boyunca devam eden “korkuluk” (metal profil) ise ziyaretçi ile yapı arasına bir mesafe koyuyor ve sergi sisteminin ana taşıyıcısını oluşturuyor. Tüm sergi içeriği bu profilin üzerine asılırken hem yapıya minimumda temas etmiş hem de her hücrede dinamik bir sergi sistemi oluşturmuş. Ana sergi birimleri ise Cumhuriyet bayramlarının vazgeçilmezi olan “tak” tasarımının bir yorumu olarak ele alınmış. Her bölümde ziyaretçi ile farklı formlarda ve geometride iletişim kurarken üzerinde birden fazla sergileme tekniğini barındırıyor. Dönemin fotoğrafları, gazete yazıları, filmler ve serginin özel koleksiyonundan parçalar bu birimlerde farklı derinliklerde bir araya geliyor ve her temanın kendi kompozisyonunu oluşturmasını sağlıyor. Bu sergi birimleri katmanlı sergi sahneleri oluşturarak mekansal derinlik de sağlıyor.
Serginin ana malzeme ve renk kararları yapının tuğla dokusu ile kontrast yaratacak şekilde kurgulanmış. Serginin ana malzemelerini ahşap panel ve metal profil oluştururken tüm malzemelerde ve grafik anlatım yüzeylerinde siyah renk ile hem sergiye bir fon oluşturulmuş hem de sergi birimlerinin yapıdan ayrışması sağlanmış.
Yapının Tarlabaşı Bulvarı tarafına bakan cephesinde ise teknik ekipmanlar için özel bir tasarım hayata geçirilmiş. Delikli metal levhalardan oluşan paneller aralıklı ve açılı yerleştirilerek cephede hareketli bir yüzey elde edilmiş. Gün boyunca ışığı farklı açılarda kıran ve yansıtan bu dinamik yüzey, Taksim Meydanı’nın barındırdığı hareket ile yaklaşık 300 yıl öncesine tarihlenen yapı arasında bir diyalog kuruyor.