24.02.2025 - 02:42 | Son Güncellenme:
SO? ekibi Uluslararası Suseong Bienali için kent, peyzaj, insan ve insan dışı varlıkların ilişkilerini tartışmak amacıyla 'ilişkisel alan' temasını belirleyen küratörler Choon Choi ve Youngmun Kim’in davetiyle Suseong bölgesindeki kamusal parklara 'kendini sorgulama' alanı olarak kullanılabilecek kalıcı yerleştirmeler yapmaları için davet edilen dört mimarlık ofisinden biri oldu.
Kendilerine önerilen proje alanı Daejin-ji, yoğun yapılaşma, otoyollar, insan yapımı bir göl ve yeşil alanlarla çevrili olup, doğa ile kentsel dokunun oluşturduğu zıtlığı gözler önüne seriyordu. Geçen arabaların gürültüsü, gölde süzülen nilüfer çiçeklerinin dinginliğiyle tezat oluştururken, bu karşıtlık zamanın ve değişimin farklı boyutlarını deneyimlemelerini sağlıyordu.
“Doğa ve kentler arasındaki ilişki, kentleşmenin başlangıcından bu yana tartışılan bir konu. Doğal kaynaklar, nüfus artışı, teknoloji, ekonomi ve kentsel politikalar gibi çok yönlü bileşenler, bu tartışmayı karmaşık hale getirirken, belirgin sonuçlar da ortaya çıkardı. Özellikle son yıllarda hızla büyüyen şehirler ve artan yüksek yoğunluklu kentsel alanlar, doğal döngülerin görünürlüğünü azalttı. Bu değişim, insanın doğayı görerek anlama sürecini sekteye uğratarak insan-doğa ilişkisini dönüştürmeye başladı. Rüzgarın yön değiştirmesi, güneşin hareketi, mevsimlerin geçişi, doğanın baharla birlikte yeniden uyanışı gibi en olağan döngüler bile, yoğun yapılaşma, iklim krizi ve doğayı aşılması gereken bir sınır olarak gören şehirleşme anlayışı nedeniyle fark edilmesi güç hale geldi.” diyen SO? mimarları, Uluslararası Suseong Bienali kapsamında tasarladıkları SUPRA’da, Kore mimarisindeki doğa ve yapılı çevre arasındaki ilişkinin yalnızca kentleşme sürecinde değil, malzeme seçimlerinde de belirgin şekilde kendini göstermesi; kayalar ve taşlar doğada bulundukları halleriyle bir araya getirilirken, ahşap ve diğer malzemelerle özgün detaylarla bütünleşmesi gözlemlerinden yola çıktı ve böyle bir ikilemin tam ortasında, üç kayanın üzerine kondurulmuş ahşap ve çelik taşıyıcıları olan bir gölgelik tasarladı.
Kullanılan malzemeler ve detaylar, kapalı ve yüksek bakım gerektiren alanlar yaratmadan, kentsel bir iç mekan hissi sunuyor. Yağmur yağdığında SUPRA, suyun havadan toprağa doğru hareketini görünür kılmayı amaçlıyor. Eğimli çatıdan süzülen yağmur suları, zemindeki oluğa yönelerek toprağa karışıyor. Yağmur yağmadığında ise SUPRA, Marshall Berman’ın tanımladığı gibi, insanların fiziksel olarak yalnız kalmadan baş başa olabilecekleri bir alan sunuyor. Öğle molasında bir kayanın yanında, gölgelik altında oturup otoyoldan gelen sesleri dinlerken sürüklenen bulutları izleme ve kendini sorgulama anı yaşama imkanı tanıyor.