25.07.2021 - 17:53 | Son Güncellenme:
Yasemin Şener / yaseminsener@prchitect.com
Bahçelerin ve açık alanların giderek azaldığı kent ortamında sağlıklı ve kaliteli bir kentsel çevre yaratma ihtiyacı planlanmış çatı ve teras bahçeleriyle karşılanmaya çalışılıyor. Gökdelenlerin üst katlarında bile konumlanabilen bu tür bahçeler, kimi mimarlar tarafından uzun süre yapıya “sürdürülebilir” imajı vermekten ibaret birer süsleme unsuru olmakla suçlandılar. Neyse ki gelişen teknolojiyle birlikte yapıların çatı sisteminin ömrünü uzatmak ve ısı dengesini sağlamak gibi fonksiyonel roller üstlendikleri ve kent ölçeğinde oluşan aşırı sıcaklık etkisini azaltmak gibi iklimsel katkıları nedeniyle zamanla rüştlerini ispatladılar.
Çatı bahçeleri elbetteki kent içindeki aktif ve pasif yeşil alanların yerini alamıyor, ancak kent içindeki binaların yaşanabilir olmasını sağlayarak aynı zamanda kuşlar, arılar, kelebekler ve böcekler gibi kent hayatını bizimle birlikte yaşamak zorunda kalan canlılar için de yaşam ortamı oluşturuyor, böylelikle bio çeşitliliği korumaya yardımcı oluyorlar.
Çatı bahçelerini, “yapılar içinde bitkilendirilmiş alanlar” olarak kabul etmek doğru olmaz. Tam tersine bu alanlar kent ortamında sosyal ihtiyaçların karşılandığı, toplumsal iletişimin gerçekleştiği kültürel odak noktaları sayılabilir. Yarattıkları rekreasyon imkanı ile doğayla dengeleyici, stres dolu kent yapısı içinde insan psikolojisi üzerinde olumlu rol oynayarak rahatlatıcı ve dinlendirici bir ortam sunarlar.
ÇATI BAHÇELERİ VE EKOLOJİ
Çatı bahçelerinin ekolojik işlevleri yalnız hayvanlar için habitat olmaktan ibaret değil. Bahçeleri oluşturan bitkiler sayesinde havadaki tozları, diğer kirletici ve zararlı maddeleri absorbe ediyor. Havanın içindeki tehlikeli karbondioksit gazını emerek dışarıya oksijen gazı veriyor ve kentin mikro klimasını olumlu yönde etkiliyor. Asfalt ve beton yüzeyler toprak ve yeşile göre çok daha fazla ısınıyor. Bu ısınma özellikle yaz aylarında kentleri yaşaması ve nefes alması zor dönüştürüyor. Kentin üstünde sürekli olarak biriken sıcak hava, bulutları uzaklaştırarak yağmur yağmasına engel oluyor. Bitkisel düzenleme için kullanılan toprak ve bitki materyallerinin kendileri ses yutucu özelliğe sahip olduğu için çatı bahçeleri hem bina içinde, hem de yakın çevrede meydana gelen gürültü kirliliğini de azaltıyor.
Japonya’nın Fukuoka kentinde yer alan Emilio Ambasz & Associates tasarımı ACROS Uluslararası Kültür ve Bilgi Merkezi, kentin ekolojisine önemli katkılarda bulunan teras ve çatı bahçeleriyle bunun en iyi örneklerinden biri... Kentin sembolü haline gelen yapı, bir yönünden bakıldığında cam cepheli bir ofis yapısı gibi görünürken arka cephesinde kentin en büyük parklarından birinde yer alan yeşil bir tepeyi andırıyor. Yerden 60 metre yükseklikten başlayarak teraslarla zemin kotuna ulaşan bu dikey bahçede toplam 35 bin çeşit bitki bulunuyor.
Ünlü mimar Renzo Piano tarafından tasarlanan Kaliforniya Bilim Akademisi Müzesi, çatı bahçelerinin ekolojik katkılarından yararlanılan yapıların bir diğer öncü örneklerinden biri. Sürdürülebilir nitelikleriyle öne çıkan ve Platin Leed Sertifikası alan yapı, adeta kentsel parkın altına yerleştirilmiş bir müze görünümünde. Tamamen yeşille kaplanan eğrisel çatı çok detaylı bir altyapı ve mühendislik çalışması gerektirmiş.
YAPILARDA TASARRUF SAĞLIYOR…
Yapının bakım, ısınma, drenaj ve onarım maliyetlerinde de önemli ölçüde azalma sağlayan çatı bahçeleri, çatıyı güneşin zararlı etkilerine karşı koruyarak su yalıtım sisteminin uzun ömürlü olmasını sağlıyor. Bahçenin temelini oluşturan toprak ısı yalıtımına olumlu yönde katkıda bulunduğu için çatı bahçesi uygulanan binalarda enerji maliyetleri düşüyor. Bahçe aynı zamanda binayı güneşe karşı yüksek sıcaklıktan koruyor ve çatı sistemlerinin de ömrünü uzatıyor. Çatı bahçelerinde yağış sularının önemli bir miktarı buharlaşma nedeniyle tekrar doğaya dönebiliyor. Böylece çatıda drenajı yapılacak su miktarında azalma olacağından kentin kanalizasyon sistemindeki yükte de azalma sağlıyor. Örneğin, New York Modern Sanat Müzesi’nin yeni binasının üstünde yer alan çatı bahçesi yapının ekonomisine büyük katkılarda bulunuyor. Zen bahçesi havasındaki çatıda taşlar, beyaz çakıllar ve sığ havuzcuklardan oluşan bir kompozisyon mevcut. Bu bahçeye ziyaretçilerin erişimi bulunmuyor, ama yapının enerji maliyetini düşürmesinin yanı sıra New York’un gökdelenlerinden görülen manzarası da görülmeye değer. Modern Sanat Müzesi yeni binası birçok ödüle layık görülmüş. Çatı bahçesinin tasarımıyla aldığı AIA Onur Ödülü de bunlardan biri.
Jerde Partnership Architects tarafından Osaka’da tasarlanan “Namba Parks” dünyanın en büyük ve güzel çatı bahçelerinden birine sahip. İçine farklı işlevlerin serpiştirildiği bu çatılar büyük alışveriş merkezinin üst kotlarından başlatarak sokakla buluşuyor. Birçok tasarım ödülünün de sahibi olan Namba Parks kentin yeşil dokusunun en önemli parçalarından biri.