Tekrarlıyorum: 21. Yüzyıl tarihin sıfır noktasıdır, bilgi yeniden yazılıyor. Bu yüzyılı, önceki yüzyılın bilgi ve deneyimleriyle analiz etmek zaman ve enerji kaybettirir.
Bir kere daha 21. Yüzyıla dair şu üç bilginin altını çizeyim;
Bir: “Göz”, beynin yerini aldı. Böyle olduğuna dair sayısız örnek görüyoruz.
İki: “Duygu toplumu”nda insanlar akılla yönetilemez.
Üç: Toplumların dokusunu “yalnızlık” ve “korku” belirliyor.
Görüntüler Antalya’dandı. Polis müdahalesinden kaçanlar arasındaki Pikachu kostümlü bir gösterici, gülümsememize ve ortamın bir nebze yumuşamasına neden oldu. Gösterilerde Pikachu, Örümcek Adam, kırmızı balık Nemo, psikolojik sembol Joker önümüzden geçtiler. Birçok ortak özellikleri var. Hem gerçek hem de gerçek dışılar. Aynı bedende birden fazla ve birbirine zıt karakterleri taşırlar; Sevimli/sinirli, içsel güç/dışsal güç, evcil/maceracı, iyi/kötü.
“X ve Y kuşağı” siyaset, postmodernist bu görüntüleri analiz edemezse sonuç üretmekte zorlanırlar. “Z kuşağı”nı anlamak isteyenler, yukarıdaki üç bilgiyi zihinlerinde tutmalı. Entelektüel yenilenme şart.
“X ve Y” protesto ederken benzerler gruplaşır, “Z”de ise birbirine benzemezler iç içedir ve sadece gösteri sürdüğü sürece bir aradadırlar. Duyguların ifadesi amaçtır, İmamoğlu gençleri kullanıyor demek yerine gençlerin onu kullanıyor olması önemli olasılıktır.
“Y”yi güdüleyen şey orada, o kalabalığın parçası olmak iken, “Z” orada görülmekle ilgileniyor.
Ortak yanları, kalabalıklar toplandığında, provokatörlerin fırsatı kaçırmamaları. Kalabalığın masum üyesi, provoke ve maniple edildiğini anlayamadan olaylar genişler. Olayın genişlemesini de kendi başarısı olarak görüp daha faal olmaya çalışır.
Yeni siyaset, protestocuları bir metin olarak okumak zorunda. Zira “Z”ler, resimli bir sosyoloji kitabı, siyasal bir analiz raporu yazıyorlar. Teknoloji ara yüzü olmadan sokağı deneyimliyorlar, bu deneyimi geldikleri yere, ara yüze aktarıyorlar.
Bu aktarımda en önemli özellik, “gösteri”. Mesajın kendisinden çok yarattığı görsel etki ön planda. Görsel eylem, doğrudan siyasal muhataba değil, ondan daha geniş bir kitleye. O kitleyi de dijital ortamda sağlıyorlar. Eylemde olmaktan çok eylemin kaç kez görüntülendiği öne çıkıyor. Görüntülemenin, performans ve duygu geçişiyle mümkün olduğunun farkındalar.
Pikachu’nun sevimliliği, durumu bir yandan gerçek üstü yaparken diğer yandan, Pikachu’nun neden orada olduğunu unutturmaya yetebiliyor. Politik olanın da içini boşaltıyor. Bu devasa gösteride İmamoğlu, başlangıçta var ama süreçte geride kaldı.
Peki en kendi halinde, dış dünyaya ilgisiz, hayatı teknoloji üzerinden algılayan “Z”yi sokağa çıkaran nedir? Penceresinden gördüğü şeyin kendi başına da gelebileceği endişesi. Bireyci özgürlüğün bireyi tek başına bıraktığı korkusu.
Yalnızın, “beni koruyacak kimse yok” korkusu. “Bizden” ve “onlardan” ayrışmasını besleyen söylemlerle, “onların” korunduğu, kendilerini ise koruyacak kimsenin olmadığı algısı. Bu noktada, protestocuların CHP ile araya koyduğu mesafe, CHP için değil, kendi gelecek kaygıları için orada oldukları söylemleri anlaşılır oluyor. Adalet sistemine güvensizlikleri, liyakate dair sorunlar konusunda umut verici bir şey duymak istiyorlar.
Pikachu’yu çaya davet etseniz anlaşılacak aslında.
Hakeme bak
Sorun çıkmaması için var olan hakemlik kurumunun, bizatihi kendisi sorun olmaya devam ediyor.
Beşiktaş- Galatasaray maçına yabancı hakem yerine yerli hakem atanınca ortalık yine karıştı. Üç cümle bırakıp çıkayım;
Bir, hakkaniyetli maç yönetmenin, hakemin yerli yabancı olmasıyla ilgisi yoktur, ahlak ve yeterlilikle ilgisi vardır.
İki, kaosun tek çözümü ilkelerle yönetimdir.
Üç, tutarsızlık, yanlış karardan daha kötüdür.
AKLIMDA KALAN
Dersleri boykot: Boykot tepkidir. İtirazdır. İşe yaramasının koşulu sayısal çokluğu ve odak darlığıdır. Özel’in uzun boykot listelerinin tüketimle kuşatılmış toplumda sonuç alması zor. Ancak gazete, kitap, ders boykotunu kabul edemem. Eğitime ara vererek değişimi sağlayamaz, kendinize kötülük yaparsınız. O nedenle fakültemdeki boykota itiraz ettim, derse girdim. Tam derse başlayacağım, pırıl pırıl, tertemiz boykotçu gençler geldiler, kibarca ders yapmamamı rica ettiler. Kabul etmedim. “Atatürk’ü sevdiğinizi söylüyorsunuz, 10.Yıl Nutku’nun ilim vurgusunu bilmiyorsunuz” dedim. “Boykotla bilgiden mahrum kalacağınıza, size güvenmeyip İngilizleri yardıma çağıran ana muhalefet liderini boykot etmelisiniz” dedim. “Boykot için kredi kartlarınızı kesin ama dersi kesmeyin” dedim. Dinlediler, gittiler. Tavırlarıyla bana gurur verdiler. Diyalog şahane bir şey.
Not: Şeker gibi günler dileğiyle, iyi bayramlar.