Son Güncellenme:
Yazılı ya da sözlü beyana dayanılarak yapılan sözleşmelerde, tarafların sözleşme şartlarını yerine getirmeleri beklenir. Sözleşmelerden amaçlanan, tarafların üzerlerine düşen borçları, sözleşmede belirtildiği şekli ile belirlenen zamanda eksiksiz olarak yerine getirmeleridir.
Kelime olarak sözünde durma anlamına gelen ahde vefa, hukuki bir terim olarak tarafların yapılan anlaşmalara uyma zorunluluğunu belirtir. Hukuki açıdan sözleşmeye bağlılık anlamına gelen ahde vefa, hukukun temel ilkelerinden biri olarak kişileri serbest iradeleri ile verdikleri sözleri tutmaya zorunlu kılar. Bu anlamda bir kişinin baskı ya da tehdit altında olması ya da fiil ehliyetinin bulunmaması gibi hallerde ahde vefa ilkesinden söz edilmez.
Ahde vefa ilkesine göre koşulların değişmesi, ani ve risk taşıyan olayların meydana gelmesi sözün tutulmasında engel teşkil etmez. Taraflar gelecekteki koşulları göz önünde bulundurarak sözleşmeye taraf olurlar ve sözlerini tutmakla mükelleftirler. Örneğin; bir binanın inşaatını üstlenen yüklenici firma, ahde vefa ilkesi gereğince, sözleşmede belirlendiği şekli ile binayı kat maliklerine teslim etmek zorundadır. Ancak deprem, sel ve benzeri doğal afetler gibi mücbir sebeplerin varlığı durumunda ahde vefa ilkesine bağlılık aranmaz. Ahde vefa ilkesinin yerine getirilemediği hallerde dürüstlük kuralına uygunluk göz önünde bulundurulur. Sözleşme ile belirlenmiş koşulların, taraflardan birinin mahvı olarak nitelendirilen, aleyhine olacak şekilde değişmesi ya da sözleşmenin devamlılığının dayanılmaz hale gelmesi gibi durumlarda sözleşmenin sonlandırılmasında dürüstlük kuralı esas alınır.