Küresel çapta her beş kızdan birinin ortaokul seviyesi eğitimini tamamlayamadığını biliyor muydunuz? Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 2015 yılında 11 Şubat’ı Bilimde Kadınlar ve Kızlar Uluslararası Günü olarak ilan etti; bu yıl ise bu özel günün 10’uncu yılı kutlandı.
Kadının üreterek ve varlığını özgürce ortaya koyarak tüm karar süreçlerinde etkin rol aldığı bir dünya için daha da fazla çalışmak gerektiğinin farkındayız. Bilimde toplumsal cinsiyet eşitliği, herkes için daha iyi bir gelecek inşa etmek açısından hayati öneme sahip, fakat günümüzde kadınlar ve kız çocukları bu alanda sistemsel engellerle ve ön yargılarla karşılaşmaya devam ediyor.
Bu anlamda kız çocuklarına ilham verecek rol modelleri oluşturmak, kapsayıcılığı, çeşitliliği ve eşitliği teşvik eden politikalar ve eylemleri artırmak kıymetli.
Öyle ki bugünün kız çocukları; yarının bilim insanları, doktorları, mühendisleri, araştırmacıları olacak. Sağlıklı bedenler ise ancak özgür ve eşitlikçi bir zihinle mümkün. Bilimde daha fazla kadın daha güçlü bir gelecek demek. Çünkü onların hayal kurduğu, onların parladığı bir dünyada kazanan hepimiz olacağız.
Beslenmeye sınırlı erişim
Erkekler ve kadınlar arasındaki sosyal ve ekonomik eşitsizlikler, beslenme imkânlarına da yansıyor. Biliyor musunuz, kadınların iş gücüne katılımı sadece yüzde 30, oysa kadın kazandığı parayı erkeğe göre daha fazla evine, gıdaya eğitime harcıyor. Gelişmekte olan ülkelerdeki birçok kadın, aileleri tarafından tüketilen gıdaların çoğunu yetiştiriyor, satın alıp hazırlıyor ancak beslenme hakkındaki bilgilere sınırlı erişimleri oluyor.
Geçtiğimiz aylarda Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü tarafından yayınlanan Dünyada Gıda Güvenliği ve Beslenme Durumu (SOFI) raporuna göre, 15-49 yaş aralığındaki kadınlarda aneminin yaygınlaştığı belirtiliyor. Unutulmamalı ki eğitime erişimi olan iyi beslenmiş kızlar, yaşamları boyunca daha fazla öğrenir ve kazanırlar.
İklim değişikliğinin etkisi
İklim değişikliği, kadınların ve kız çocuklarının haklarını, yaşamlarını, geçim kaynaklarını ve sağlıklarını tehdit ediyor. Güncel verilere göre iklim değişikliği 158.3 milyon kadın ve kız çocuğunu aşırı yoksulluğa sürükleyebilir. Nasıl mı?
Örneğin tarım ve doğal kaynaklara dayalı işlerde çalışan kadınlar, iklim değişikliğinin neden olduğu verim kaybı nedeniyle ekonomik problem yaşıyor. Diğer yandan kadınlar gelişmekte olan ülkelerdeki toplam tarım gücünün neredeyse yarısını oluşturuyor ama toplam arazinin sadece küçük bir kısmına sahipler.
Aynı zamanda bu bölgelerde kadınların finansal kaynaklara erişiminin erkeklere göre daha sınırlı olduğu unutulmamalı. Kadınlar, özellikle kırsal sistemlerde su ve gıda temininde önemli bir rol oynuyor. Kuraklık ve aşırı hava olayları su kaynakları ve tarımı olumsuz etkileyerek kadınların ve kız çocuklarının zorluk yaşamasına neden oluyor.
İklim değişikliği nedeniyle artan yoksulluk ve göç, kız çocuğunun okulunu bırakmasına neden olabiliyor. İklim krizinin etkilerinin yoğun olduğu bölgelerde gıda ve su kıtlığı nedeniyle hamile kadınlar ve bebeklerin sağlık riskleriyle karşı karşıya kalması da söz konusu. Özetle kadınlar ve kız çocukları iklim problemlerinin değil, çözümün bir parçası olmalı.
Zirvede ‘eşitlik’ vurgusu
Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından bu yıl Davos’ta ‘Akıllı Çağ İçin İş Birliği’ temasıyla düzenlenen zirvede küresel zorluklar karşısında iş birliğinin önemi vurgulandı. Zirvede bu yıl ilk kez iklimin çevresel, sosyal alanlarda yarattığı zorluklara bu kadar odaklanıyor olunmasını önemli buluyorum.
Forum’un 2025 Küresel Riskler Algı Anketi, çevresel kaygıların uzun vadeli küresel riskler listesinde baskın olduğunu belirtiyor. Davos liderlerinin “Toplumsal cinsiyet eşitliğinden geri dönmeyeceğiz” çağrısı da sevindirici. Açıklanan verilerde kadınlar ekonomiye erkekler kadar aktif olarak katılsaydı, dünyanın GSYİH’si (Gayrisafi Yurt İçi Hasıla) yüzde 20 daha yüksek olacağı belirtiliyor.