03.02.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
Songül Hatısaru
Adı kalkınma ve sosyal sorumluluk ile birlikte anılıyor. Koç Holding’de yürüttüğü Dış İlişkiler ve Kurumsal İletişim Direktörlüğü görevinin yanı sıra İKSV, Özel Sektör Gönüllüleri Derneği, Eğitim Reformu Girişimi, Türkiye Aile Planlaması Vakfı ile İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği’nin Yönetim Kurulu Üyesi. Ayrıca TÜSİAD üyesi.
Kariyerine 1992 yılında Başbakanlık Özelleştirme İdaresi’nde başlayan Oya Ünlü Kızıl, 6 yıl Dünya Bankası’nda Orta Doğu, Kuzey Afrika Bölgesi Portföy Yöneticisi olarak çalıştı. 2001 yılında onu ekonomiden sorumlu Devlet Bakanlığı’nda Başbakan Başdanışmanlığı döneminde daha yakından tanıdık. 2003 yılından beri Koç Holding’de. 2008 senesinde Yale Üniversitesi tarafından “Küresel Liderlik Ödülünü” alan ilk Türk oldu ve Yale’de 4 aylık bir liderlik programına katıldı.
Bugün akla ilk gelen sosyal sorumluluk projeleri nedir sorusunun yanıtını Meslek Lisesi Memleket Meselesi ya da Ülkem İçin olarak veriyorsak bunda Kızıl’ın Koç Ailesi’nin destekleri ile başlattığı ve bugün devam eden kurumsal sosyal sorumluluk projelerinin etkisi büyük.
Koç Holding Dış İlişkiler ve Kurumsal İletişim Direktörlüğü görevi kapsamında Oya Ünlü Kızıl, Koç marka ve itibarının yönetiminin, kurumsal sosyal sorumluluk, iletişim ve marka çalışmalarının ve dış ilişkilerin başında bulunuyor.
Beyin, eşitliğe göçüyor
Bürokrasiden özel sektöre geçtiniz. Ne tür farklar görüyorsunuz?
ODTÜ’den mezun olur olmaz Başbakanlık Özelleştirme İdaresi’nde başladım. Dünya Bankası’nda 6 yıl kadar çalıştıktan sonra ekonomiden sorumlu Devlet Bakanlığı’na Başbakan Başdanışmanı sıfatıyla kamu hizmetine yeniden döndüm.
Kamu da, özelde de kadına karşı hiçbir olumsuz koşulla karşılaşmadım. Beyin göçü çeken ülkelere baktığınızda ayrımcılık yapılmadan, yetilere değer veren ülkelerin başta geldiğini görüyoruz.
Neden kadınlar tepe noktalara tırmanmakta zorlanıyor?
İki büyük engel var. İlki kadının iş ve özel hayat dengesini kurmaya yönelik destek mekanizmalarının olmaması; ikincisi ise kadına karşı toplumsal algı. Pek çok işyerinde kadınların annelik rolünü ve iş yaşamını bir arada sağlıklı yürütebilmesi için esnek düzenlemeler ve özendirici uygulamalar yok.
“İşte Eşitlik Bildirgesi” gibi çalışmalar tam da bu mekanizmaların nasıl geliştirilebileceklerine vurgu yapıyor. Ben kişisel olarak destek mekanizmalarımı oluşturacak imkanlara sahip olduğum için özel hayatım ve işim arasındaki dengeyi daha rahat kurabildim.
Türkiye’nin en kurumsal ve çağdaş şirketlerinden birinde çalışıyorum. Kendi örneğimden yola çıkarak “İş-çocuk ve aile dengesi aslında çok kolay, becerikli olan bunu kurabilir” diyemem.
Ben şanslı bir ortamda ve şanslı imkanlar içindeyim, her açıdan azınlığım. Ama genele baktığınızda rakamlar acı. Ülkemizde iş yaşamında ve toplumsal hayatta kadınlarımız çok büyük sıkıntılar yaşıyor.
Farkındalık bile önemli
İşte Eşitlik Platformu’nda Mustafa Bey de söz aldı. Taahhüdünüzü bir kez de siz vurgulamak ister misiniz?
Bildirge, Türkiye’de iş hayatında cinsiyet temelli ayrımcılığın ortadan kaldırılması için çok önemli bir girişim. Bu konuda yaratılmış olan farkındalık bile kendi başına önemli bir kazanım. Koç Topluluğu adına Yönetim Kurulu Başkanımız Mustafa Bey’in bu bildirgenin altına imza atmış olmasından bir yönetici ve bir kadın olarak büyük mutluluk duydum.
Türkiye’de ekonomi alanında olduğu gibi sosyal sorumluluk alanında da Koç Topluluğu’nun etki alanı çok geniş.
Koç Topluluğu olarak 80 binden fazla çalışanımız olmasının yanı sıra, tedarik ve bayi ağlarımızdaki şirket ve bireylerin ve hatta ailelerinin yaşamlarında önemli bir etkiye sahibiz.
Yalnızca ekonomi değil, insan hakları, çalışma standartları, çevre ve toplumsal yatırımlar gibi konularda aldığımız aksiyonlar birçok insanın gündelik yaşamına etki edebiliyor. Dahası Koç topluluğunu bu konularda “benchmark” olarak gören ve alandaki faaliyetlerini bizim stratejilerimize paralel şekilde geliştiren birçok büyük şirket de var.
Bu nedenlerle sosyal sorumluluk çalışmalarımızın tamamında yaygınlaştırılabilir çalışmalar yürütmeye özen gösteriyoruz. Mustafa Bey’in çalışma hayatında niteliksel ve niceliksel olarak kadınların konumunu iyileştirmeye yönelik bir taahhüdün altına imza atması yalnızca Koç Topluluğu için değil Türkiye için çok şey ifade ediyor.
‘Meslek Lisesi Memleket Meselesi’nde kızlara öncelik
Kadınların iş hayatında daha etkin olması için Koç Topluluğu’nun içinde bulunduğu oluşumlar var mı?
Bu konuda ilk ve en önemli girişimimiz Meslek Lisesi Memleket Meselesi projemiz oldu. Kadınların iş hayatında daha etkin olması için niteliklerini artırmak büyük önem taşıyor. Türkiye’de 15-24 yaş aralığında, yani çalışma çağında olan genç kadınların yüzde 40’ı maalesef ne okuyor, ne de çalışıyor. Liseden az eğitim alan kadınların ise sadece yüzde 20’si işgücüne katılıyor. Yani eğitim düzeyi yükseldikçe ve mesleki yeterlilik arttıkça kadınların işgücüne daha yüksek oranlarda katıldığını görüyoruz. Projemiz kapsamında kızların okullaşma ve mesleki yeterliliklerinin artırılması için kız öğrencilere programda öncelik verdik. Öğrencilerimize okula devam konusunda motivasyon yaratmak üzere burs desteği sağlamanın yanı sıra, onlara meslek lisesi koçlarımız ile rol modeller sağladık. Kişisel ve mesleki becerilerinin gelişimine destek verdik. Şu anda öğrencilerimizin çok büyük bir bölümü yüksek öğrenimine devam ediyor. Mezun olduklarında farklı sektörlerde ve şirketlerde iş hayatlarındaki başarılarını gururla izleyeceğimize inanıyorum.
‘Yale’e oğlumla gittim buzdolabı bile doluydu’
Siz yıllarca yurtdışında çalıştınız. Oradaki iyi örneklerden sizde iz bırakan bir uygulama var mı?
Benim yurtdışı tecrübem sadece Dünya Bankası ile sınırlı. Orası da eşitlik ve çeşitlilik anlamında rol model olan bir işverendir. Ancak aklıma gelen güzel bir uygulama örneğini Yale Üniversitesi’nde katıldığım programdan verebilirim.
Yale’dan Küresel Lider ödülünü aldığım ve 4 aylık bir liderlik programına davet edildiğim sene (2008), oğlum henüz 3.5 yaşındaydı ve doğal olarak onu 4 ay burada bırakıp gitmeyi düşünemezdim. Ancak Yale anne olduğumu biliyordu ve programa davetimle birlikte oğlumu ve ayrıca eşim ya da annemi de yanımda götürebileceğime dair bilgiler geldi. Eşim de işini bırakamayacağı için neticede ben annem ve oğlumla gittim, oğlumun yuvasını da ayarladılar.
Gittiğimizde bizim için 4 ay süreyle kiraladıkları eve götürüldük. İki odalı, çok şirin bir daire. Ama beni en etkileyen ve hayrete düşüren buzdolabını doldurmuş olmalarıydı.
Yanında çocuğuyla uzun yoldan gelen bir annenin bir buzdolabında acilen ihtiyacı olan her şey düşünülmüştü. Demek istediğim, bir kadına imkan sunmakla kalmayıp tüm destek mekanizmalarını da sistemsel olarak kuruyor ve sizin işinize konsantre olmanız için gereken huzurlu ve rahat ortamı da sağlıyor. Hala hayranlıkla hatırlıyorum.
‘Kadının geliri toplumsal kalkınmayı hızlandırıyor’
Kadınların bir işe ve kendilerine ait düzenli bir gelire sahip olmalarının sonuçlarını anlamak isterim...
Şu ana kadar konuştuklarımız şüphesiz ki toplumdaki konumlarının güçlendirilmesi için önemli bir ön koşul, ancak ‘bir işe sahip olmak’ tek başına yeterli değil. İşin içeriği ve çalışma koşulları da çok önemli. Tüm dünyada açlık ve yoksulluktan en çok kadınlar ve dolayısıyla çocuklar etkileniyor.
FAO’nun (Dünya Gıda ve Tarım Teşkilatı) 2011 yılında yayınladığı bir araştırmaya göre, kadınların eline doğrudan gelir geçtiği zaman bu geliri sağlık, eğitim ve çocuklarının doğru beslenmesine harcıyor. Yani kadının ekonomik kazancının insani gelişim ve toplumsal kalkınmanın en temel göstergeleri üzerinde ciddi bir etkisi var. Fakat kadınların çoğunlukla ne tür işlerde istihdam edildiğinde baktığımızda, çok az bir oranının sabit gelir ve sosyal haklardan yararlandıklarını görüyoruz.
Türkiye’ye baktığımızda da ne yazık ki benzer bir durum var. Türkiye’de kadınların istihdama katılma oranı yüzde 30. Bu rakam kendi başına zaten yetersiz görünüyor. Ancak istatistiklere daha detaylı bakıldığında istihdama katılan kadınların yüzde 34’ünün de ücretsiz aile işçisi olduğunu görüyoruz.
Bunun dışında kadınların çalıştığı işlerin önemli bir bölümü zaten kayıt dışı, düşük ücretli veya dönemsel işler. Yani aslında resme detaylı bakınca, iş hayatına girmek tek başına yeterli değil diyebiliriz. Kadınların toplumsal konumunun iyileştirilmesi için nitelikli ve sosyal haklara sahip işlerde istihdamı gerekiyor.
Mentorluk eğitimleri
Size göre kadın istihdam oranının artması için yasal düzenlemeler dışında iş hayatında neler değişmeli?
Kültürel bir değişime ve farkındalığa ihtiyaç var. Kadının toplumdaki rolü ve bu role biçilen değere ilişkin algı değişmeli. Maalesef ülkemizde kızların okul terk oranları hâlâ çok yüksek. Temel eğitim konusunda bile bu tarz engeller bulunurken, kadının iş hayatına daha aktif ve nitelikli şekilde dahil olmasının önündeki toplumsal engellerin de farkında olmak gerekiyor. Kota gibi düzenlemeler belki kısa sürede iş yerlerinin demografisini değiştirebilir. Ancak bu demografinin kalıcılığı, iş ortamının buna algısal olarak da hazır olması ile mümkün. Özellikle geleneksel olarak erkeklerin daha ağırlıkta çalıştığı sektörlerde iş kültürünün değişimi daha da fazla zaman alacaktır.
Bu nedenle toplumsal cinsiyet eğitimleri, mentorluk gibi mekanizmalarla bu sürecin güçlendirilmesi gerekir.
‘İş dışındaki zamanım tamamen oğluma ait’
Sorumluluklar arttıkça eve dair vicdan azapları birikiyor mu?
Biriktirmemeye çalışıyorum. Çok şükür mutlu ve huzurlu bir ev hayatımız var, bu da mutlaka hayatımdaki diğer sorumluluklarıma yansıyor. Eşim Emre bana hep destek oldu. Bu sene yeni kurduğu e-ticaret sitesi Perabulvari.com nedeniyle çok yoğunken bile bu desteğini esirgemedi.
Ben de elimden geldiğince onun heyecanını paylaşıyor ve destek veriyorum. İş dışındaki tüm zamanımızı da oğlumuz Ömer’le geçiriyoruz.
YARIN: TİKAD BAŞKANI NİLÜFER BULUT