31.03.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
EKONOMİ SERVİSİ
Dün TÜSİAD’ın Olağan Genel Kurulu yapıldı. Kovid-19 testi negatif çıksa da semptom gösteren Kaslowski toplantıya çevrim içi katıldı. İşsizliğin, toplumu tehdit ettiğini dile getiren Kaslowski, “Kolay finansman koşulları kalkıyor. Rezervlerimiz azaldı. Böyle bir dönemde hükümetimiz yeni ekonomi paketiyle piyasalara olumlu mesaj vermeye çalıştı. Bu çabayı olumlu karşılıyoruz” dedi.
İstanbul Sözleşmesi
Kaslowski, bir ekonomik programın başarısının teknik özellikler kadar yargı sisteminin güvenilirliği, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygının düzeyi, kurumların yetkinliği ve eğitim sistemindeki seviyenin yüksekliğine bağlı olduğunu söyledi. Kaslowski, kadın haklarına da vurgu yaparak, “İlk imzacısı Türkiye olan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını düzeltilmesi gereken bir karar olarak değerlendirdiğimizi tekrarlamak istiyorum” dedi.
Kalkınmanın ön koşulunun istikrar olduğunu anlatan Kaslowski, “Yalnızca siyasi istikrardan değil kurumsal istikrardan bahsediyorum. Son 2.5 yıl içinde en önemli kurumlarımızdan TÜİK’in Başkanı 4, Merkez Bankası’nın Başkanı ise 3 kez değişmiştir” dedi.
Kaslowski, bu tür görev değişikliklerinde, ancak şeffaflık ve hesap verilebilirlik dikkate alındığında piyasa ekonomisinin daha sağlıklı çalışmasının sağlanacağını belirterek, “İstikrarlı bir Türkiye’nin ne kadar cazip bir yatırım alanı olabileceğini gördük. Ekonominin düzgün işlemesi için gerekli olduğuna inandığımız şeffaflık, hesap verebilirlik, kuralcılık, kurumsal özerklik, çoğulculuk, istişare, mutabakat arayışı gibi konuların önemini vurgulamayı sürdüreceğiz” diye konuştu.
‘Zorlu yolda, aynı arabanın içindeyiz’
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan, toplantıda yaptığı konuşmada, pandeminin yol açtığı ekonomik zorlukların mevcut yapısal sorunlara eklendiğini dile getirerek, “Ülke olarak hepimiz bu zorlu yolda seyir halindeki arabanın içindeyiz. Kendi aramızda kavga ettikçe herkes kaybediyor. Birleştirici olmak lazım” dedi.
Tuncay Özilhan şunları da dile getirdi:
“Ortalığın toz duman olduğu, yetki ve sorumlulukların sınırlarının bulanıklaştığı durumlarda karar nasıl alınır? Böylesi zamanlarda aklıma Churchill’in bir sözü gelir: ‘Gelecekte ne kadar uzağı görmek istersek geçmişte de o kadar geriye bakmalıyız’...
Böyle bir anlayışla dünyada son yüzyılların genel eğiliminin daha fazla demokrasi, eşitlik, özgürlükler, derinleşen piyasalar, artan refah, küreselleşme, bilimsel ilerleme, daha az şiddet, daha az baskı yönünde olduğunu görüyoruz. Türkiye de bu eğilimlerin dışında değil.”