05.02.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Hanife BAŞ
Türkiye’de yerli siber güvenlik çözümleri için düğmeye basıldı. Ülkemizde siber güvenlik kümelenmelerinin sayısı artarken, yüzde 90 yabancı markalara bağımlı olan sektörün yerlileştirilmesi hedefleniyor.
Berqnet Firewall Genel Müdürü Hakan Hintoğlu, kendilerinin de üyesi olduğu Türkiye Siber Güvenlik Kümelenmesinin ülkemizde siber güvenlik teknolojilerinin geliştirilmesi ve dünyayla rekabet edebilmesi amacıyla Ankara’da kurulan bir platform olduğunu belirterek, tüm önemli siber güvenlik şirketlerinin ve kamu kuruluşlarının yer aldığı platformda projeler üretildiğini söyledi.
Kümelenmede 150’den fazla üye var. Hepsi de yerli üretim ve Ar-Ge yapıyor.
Yabancı kontrolünde
Hintoğlu, siber güvenlikte dışa bağımlılığın azaltılmasına yönelik çalıştıklarını, siber güvenlik alanında yetkin insan kaynağı ve markalaşmış yerli milli çözümlerle global pazarda söz sahibi olma vizyonuyla hareket ettiklerini kaydetti.
Şu anda ülkemizde siber güvenlik pazarının büyük bir bölümünün yabancı firmaların çözümlerinin hakimiyeti altında olduğuna dikkat çeken Hintoğlu, şunları söyledi: “Bunun nedeni geçmişte ülkemizde siber güvenlik alanında ürün geliştiren firmaların olmamasından kaynaklanıyor. Yabancı ürünlerin ağırlığı halen yüzde 90’ların üzerinde fakat Berqnet gibi yerli ürünlerle bu durum değişiyor. 10 binden fazla işletmede aktif olarak kullanılan ürünlerimiz ve hızlı büyüme rakamlarımızla pazarda çok hızlı ilerliyoruz. Kendi ürünlerini ve teknolojilerini geliştiremeyen ülkeler, farklı ülkelerin ürünlerini ve teknolojilerini kullanmak ve bunun riskleriyle yaşamak zorunda kalıyorlar.”
Yeni savaş alanı
Hakan Hintoğlu, NATO’nun siber güvenliği kara, deniz, hava ve uzaydan sonra beşinci harp alanı olarak tanımladığının altını çizdi. Hintoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Siber güvenlik artık devletlerin ve istihbarat örgütlerinin dijitalde sürekli savaştığı bir harp alanı diyebiliriz. Bu mücadelede her türlü teknik fırsatın değerlendirilmesi esastır. Yabancı ülkelerin siber güvenlik çözümlerine bağımlı olmak verilerin izinsiz şekilde sızdırılmasına, olası bir çatışma durumunda sistemlerin devre dışı bırakılması veya manipüle edilmesine fırsat verebilir. Bir ülkenin kritik tesisleri, ekonomisi, işletmelerin ticari faaliyetleri siber saldırılarla büyük oranda işlemez hale getirilebilir. Ülkemizin siber güvenliği, siber güvenlik teknolojileri geliştiren yerli şirketlerimizin sayısı kadar sağlamdır diye düşünebiliriz. Bu konuyu savunma sanayinde yerlilik oranının artırılmasının önemine paralel düşünmek gerekir.”
300 milyon dolarlık pazar
Hakan Hintoğlu, Türkiye’deki siber güvenlik pazarı hakkında, “Pazarın büyüklüğü 300 milyon dolar. Bunun içinde yazılım, donanım ve hizmetler var. Hizmetler dışındaki pazarın yüzde 90’ı yabancı ürünlerin hakimiyetinde. Pazarın büyüklüğü de olması gereken hacmin dörtte biri düzeyinde.
Bu alanda daha fazla yatırıma ihtiyaç duyuluyor. Bu bağlamda pazarda yerli ve milli çözümlerin hakimiyet kazanması için hem üretim hem tüketim tarafında teşviklerin ve insan kaynağı yetiştirmeye yönelik faaliyetlerin artmasını bekliyorum” dedi.
Hangi riskler var?
Hintoğlu, 2021’de bizi bekleyen güvenlik riskleriyle ilgili de şunları söyledi: “Kurumsal tarafta siber saldırılar çok büyük maddi zararlara yol açıyor. Enerji santrali gibi tesisler ve kamu kurumları sürekli siber saldırı altında. Bireysel tarafta cep telefonuna yüklenecek bir zararlı yazılımla veriler çeşitli amaçlarla kullanılabilir. Sosyal medya hesabımız ele geçirilebilir. Oltalama saldırısıyla hesabımızdan para transferi yapılabilir. Evimizdeki kameraya yetkisiz erişim sağlanarak görüntüler kaydedilebilir. 2021’de özellikle ‘fidye virüsü’ salgını sürecek.”