14.03.2021 - 08:54 | Son Güncellenme:
Duygu Erdoğan
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, piyasaların merakla beklediği Ekonomi Reformları programını önceki gün açıkladı. Reformların hem özel sektörü teşvik edici, hem de kamu tarafını disipline edici unsurlar taşıdığı görüldü. Yeni dönem; yatırım, istihdam, üretim, ihracat olmak üzere dört temel üzerine inşa edilecek. ‘Yerli ve milli ekonomi’ vurgusuyla hazırlanan program için yol haritasının belirlenmesi amacıyla geçen yılın kasım ayından bu yana hazırlıklar, tüm iş dünyası ve taraflarla görüşmeler de yapılmıştı. Özel sektörden yapılan yorumlarda; reform programıyla ekonominin güçlü yönlerinin sağlamlaştırıldığı, sorun görülen alanlar için ise ayakları yere sağlam basan çözümler getirildiği ifade edildi. Programı, Beykent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Ferman, Milliyet okurları için değerlendirdi…
Programa ilişkin genel değerlendirmeniz nasıl olur?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, ‘Ekonomi Reformları Tanıtım Toplantısı’nda; her şeyden önce kapsamlı; hem kısa, hem orta ve uzun vadede yapılacakları hedefleyen, bunları birbiriyle bağlantılı şekilde ortaya koyan bir sunum yaptığını gördük. Örgüsü sağlam, iç tutarlılığı olan; meseleyi yapısal nedenlere oturtan ve organizasyona yönelik kapsayıcı bir sunum oldu. Toplantının ‘Milli Ekonomi Güçlü Türkiye’ başlığıyla genel bir temele oturduğunu gördük. İstiklal Marşı’mızın kabulünün 100. yılına denk gelmesi vesilesiyle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesiyle ‘istihsal mücadelesi, istiklal ve istikbal mücadelesi kadar önemli’ görülüyor. ‘İstihsal’ üretim, imalat demektir. Bunun ‘milli ekonomi’yi karşıladığını görüyoruz ve Türkiye’nin yükselişinin temelinde, ekonominin güçlendirilmesinin yer aldığı vurgulanmış oluyor. Türkiye’nin dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisinden biri haline getirilmesi hedefinin de temel dayanağı ‘milli ekonomi’ olacaktır.
Programın kapsamını nasıl yorumlarsınız?
Çalışmanın temelinde; ekonomiyi yatırım, üretim, istihdam ve ihracat temelinde büyütme amacı bulunuyor. Reformların iki önemli kulvarda ele alındığını görüyoruz. Bunlar; makroekonomik politikalar kulvarı ve yapısal politikalar kulvarı. Bir taraftan sayıları 850 bini aşan esnafa vergi kolaylığı, diğer taraftan yeni bazı üst kuralların düzenlenmesi; bir taraftan dünyanın ilk on büyük ekonomisi arasına girme hedefine yönelik atılımlar, öbür taraftan meslek edindirme programlarındaki ücretlerin devlet tarafından üstlenilmesi çalışmaları… Yani her alanda, farklı katmanlarda boyutların ele alındığını bize gösteriyor.
Makroekonomik politikalar kulvarında öncelikli olarak kamu maliyesinin ele alındığını görüyoruz. Genelde hep anlatımlarda ‘enflasyon ve faiz’ ile başlangıç yapılır. Oysa burada Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘sürdürülebilir, güçlü ve kaliteli’ büyümeyi hedeflediklerini açıkça ifade etmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, enflasyonu ikili bir çerçevede analiz etti. Bir tanesi ‘yapısal’ dedi, ikincisi de anlık değişimlere yani gıda unsuruna önem verdi. Tek haneli düşük enflasyona ulaşmayı, kısa orta veya orta vadeli bir perspektifte görüyorum. Yani eylülden sonra gelen bir düzelme görebiliriz ama bu düzelme sene sonu itibarıyla tek haneyi yakalamamızı korkarım sağlamayacak. Fakat yolumuza hiç taviz vermeden devam etmek durumundayız. Çünkü durduğunuz veya taviz verdiğiniz anda yapışkan enflasyon derhal mevzi kazanır. En ufak bir iniş trendinin bile önemi var.
‘Reform takip toplantılarıyla’ takibinin de sağlanacağı belirtildi…
Burada bir kısmı makro duruşlar ve hatta radikal, yani keskin yenilikler var iken; bir de ince ayar seviyesinde gerçekleştirilen unsurlar var. Zaten reformun yapısı da makro ve mikro bütünlüğüne, dengesine dayanıyor. Buna yönelik arka plan vurgular da var. Ekonomi güven yönetimidir. Ayrıntılı yol haritasının ve detayların bundan sonra nasıl fiile geçirileceği yakından takip edilecek; çalışmalara güven sağlanacak. Daha önceden açıklanan hukuki gelişmeleri, anayasa değişikliği gibi formatlara da dikkat çekildi. Hepsi bir araya geldiğinde, Türkiye’ye rekabetçi düzlemde daha avantajlı ve uluslararası yatırım iklimi ile fon çekme bakımından daha cazip bir ülke haline getirmeyi amaçlayan bir bütüncül yaklaşımdan bahsedebiliriz.
‘Savunma’ benzetmesi dikkat çekti. Ne söylersiniz?
İlk defa belirli bazı üst kurulların tesis edilmesi gündeme geldi. Ekonomi Koordinasyon Kurulu, Finansal İstikrar Komitesi’nin ekonomideki tüm gelişmelerin yakından izlenmesi için önemli yapılar olduğu belirtildi. Bu yapıların, ekonomi ve finans politikalarında şeffaflığı, öngörülebilirliği ve koordinasyonu artırarak, aynı şekilde güveni de pekiştireceğini söylemek mümkün.
Ayrıca Cumhurbaşkanlığına bağlı Sağlık Endüstrileri Başkanlığı ile Yazılım ve Donanım Endüstrileri Başkanlığı kuruluyor. Burada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘savunma sanayii’ benzetmesi var. Yani tıpkı orada olduğu gibi yerli ve milli politika ile güçlendirilmiş ve kısa zamanda büyük işler yapan yapılanmalar oluşacak.
Dijitalleşme kritik önemde
Açıklanan programda dijitalleşme de ön plandaydı…
Önemli konulardan biri de sermaye piyasalarının zenginliğinin artırılmasına yönelik atılacak adımlar ve sigortacılıkta kapsayıcı çalışmaların yapılacak olması oldu. Dijitalleşme ise bütün yol haritasında ana temalardan, araçlardan, unsurlardan, platformlardan biri olarak dikkat çekiyor. Hem bu alanda gençlerin girişimcilerin teşviki; hem de teknik ve hukuki altyapısıyla dijital para için yapılması planlanan düzenlemeler; dünyadaki rekabet ortamında kendimize yer açmamız için çok kritik önemde.
Doğru ve güvenilir mesajlar verildi
Yatırımcı açısından programı değerlendirir misiniz?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Türkiye’nin Kovid-19 ters konjonktüründe nasıl pozitif ayrıştığına işaret ettiler. Bu program, yerli ve yabancı yatırımcılara doğru ve güvenilir mesajlar vermiştir. Tutarlı, hedefleri belli, birbirini tamamlayan; şeffaflık ve hesap verebilirlik ekseninde özellikle yabancı yatırımcı ikliminin önem verdiği koşullara bağlılık ifade edilmiştir. Türkiye’nin yüksek potansiyeli; yatırım yapmak isteyenler için cazip bir seçenek durumunda. Türkiye’nin hikayesinin parçası olmak isteyenler, bu ortamı değerlendirecektir.