23.10.2008 - 01:30 | Son Güncellenme:
NEDİM ŞENER
Önceki gün açıklanan “Eşitsizlik büyüyor mu?-OECD Ülkelerinde Gelir Dağılımı ve Yoksulluk” raporunda, 1970’lerden günümüze gelir eşitsizliği arttığı halde sosyal patlama riskinin azaldığı, bunun da önemli ölçüde ‘magazin etkisi’nden kaynaklandığı ifade edildi.
OECD’nin üye 30 ülkeden 24’ünü kapsayan gelir dağılımı konulu raporda, geliri en adil dağıtan ülkenin Danimarka olduğu, bu ülkeyi İsveç’in izlediği açıklanmıştı. Aynı raporda Türkiye Meksika’dan sonra gelir dağılımı en bozuk ülke olarak yer almıştı. Söz konusu raporda, gelir dağılımının giderek bozulduğuna dikkat çekilirken, bunun sosyal patlamaya yol açma riskinin de azaldığı ifade edilmişti.
Yoksul hayalle rahatlıyor!
Raporda, bu konuda dikkat çekici bir tespit var. OECD’ye göre, sosyal patlamaya yol açmama nedenlerinin başında ‘magazin etkisi’ geliyor. Raporda, yoksul kesimlerin magazin yoluyla süper zenginlerin gündelik yaşamlarını okudukları ve kendilerini de öyle hayal ederek rahatladıkları, bundan dolayı da zengin yaşamlarına karşı tepki duymadıkları belirtiliyor.
Raporda şöyle deniliyor: “Bu raporda OECD’nin 30 gelişmiş ülkesi incelenmektedir. En azından 1980’li ve muhtemelen 1970’li yılların ortasından beri gelir eşitsizliğinde bir artışın devam ettiği ortaya konulmaktadır. Gelir farkının açılması, ülkelerin ‘tümünü değil’ ama çoğunu etkilerken, eşitsizlikteki fark toplumun çözülmesi hakkındaki söylemi haklı çıkaracak kadar değil.
Verilerin gösterdiğiyle insanların kuşku duymadan inandıkları arasındaki bu fark kısmen -gitgide çok daha fazla zenginleşen ve bunun sonucunda medyanın çok fazla ilgisini çeken mülti milyarderleri (süper zenginleri) okuduğumuz- “Hello magazin etkisi” denilen şeyi yansıtmaktadır.”
MİT farklı düşünüyor
Hatırlayacağınız gibi, 2000 yılında, dönemin Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Şenkal Atasagun, gazetecilerle yaptığı bir sohbette, Televole programlarını eleştirerek, “Televole programlarının, sosyal tepki ve huzursuzluk açısından MİT tarafından sorun olarak algılandığını” söylemişti. Atasagun, “Varsayalım, Ankara’nın varoşlarında yaşayan, altı çocuğu olan ve akşam evine ekmek götüremeyen birisiniz. Akşam televizyonunuzu açtığınızda televole programlarında 60 kişinin nasıl yaşadığını görüyorsunuz. Siz olsanız ne düşünürsünüz? Ben bu durumda olsam, belki de komünist olurdum” demişti.