11.01.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:
İŞ DÜNYASI
Global kriz başta Amerika ve Avrupa bölgesinde olmak üzere 2009’da ekonomilerde küçülmeye yol açtı. Birçok ülke hazırladıkları paketlerle krizden çıkış yollarını ararken Başbakan Tayyip Erdoğan 2008 ekiminde “Kriz Türkiye’yi teğet geçecek” dedi. Başbakan’dan gelen bu açıklama uzun süre tartışıldı, yoğun eleştri aldı. Ekonomide olumsuz rakamlar birbirini takip etti. 2009’da Türkiye ekonomisi yılın ilk dokuz ayında yüzde 8.4 oranında küçüldü, işsizlik yüzde 13.4’e çıktı, ihracatta yüzde 27 düşüş yaşandı. Buna karşılık uluslararası derecelendirme kuruluşlarından Fitch ile Moody’s Türkiye’nin kredi notunu artırdı. Üstelik ‘ülke krizle iyi başa çıktı” yorumlarıyla. Not artırımları ve olumlu yorumlar bu kez “Başbakan Erdoğan haklı mı çıktı?” sorusunu gündeme getirdi. Dünyada krizin toparlanmaya başladığı, not artırımının konuşulduğu şu günlerde iş dünyasına, bankacılara, finans dünyasına ve sendika yöneticilerine ‘krizin teğet geçip geçmediğini’ sorduk.
* Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu:
Türkiye de global krizden nasibini aldı
“Teğet işini bir kenara bırakalım da Türkiye de dünya krizinden nasibini aldı. Moody’s’in Türkiye’nin kredi notunu bir kademe artırması da çok önemli. Türkiye, 2001 krizinde aldığı tedbirlerin faydasını yaşanan bu küresel krizde gördü. Türkiye krizden tabii ki etkilendi. Etkilenmedi demek mümkün değil. Bana göre 2010 yılı daha iyi bir yıl olacak.
Kriz bir yıl sonra Türkiye’ye geldi ama hemen toparlandı. Dünyadaki finans kuruluşları Türkiye’nin daha çabuk büyüme hızını yakalayacağını söylüyorlar. Bu yıl ve gelecek yıl daha iyi olacak ama hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Daha önceki yıllarda olduğu gibi bir kalkınma hızını yakalamamız mümkün değil artık.“
*MÜSİAD Başkanı Ömer Cihad Vardan:
Teğet geçen ve hasar alan firmalar var
“Türkiye için ‘ithal kriz’ olarak nitelendirilebilen bu krize, Türkiye’nin bir yandan hazırlıklı, öte yandan da bazı kırılganlıklar içinde girdiği görüldü. Krizin teğet geçtiği firmalar olduğu gibi hasar verdiği firmalar da var. Bu süreçte yüzde 35-45 büyüyen firmalar bulunuyor.
Türkiye bu krizde daha önce yaptığı reformların ödülünü finans sektöründe alırken, maalesef 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bu yana bozulmuş siyasi istikrar ortamında yapamadığı reformların faturasını ödemek zorunda kaldı. Türkiye bu krizi kamu kesiminde makul ve toparlanabilir bir erozyonla ve mali sektörde de yara almadan atlatırken, krizde reel sektör anlamında hasar aldı. Nispi olarak bakıldığında, tarım kesimi ve kamu ücretlileri bu krizden en az etkilenirken, enflasyonun ve başlıca tarımsal girdi fiyatlarının düşmesi nedeniyle, satın alma gücü olarak durumları göreceli olarak iyileşti. Fakat ihracata dayalı sanayiler, özellikle büyükşehirlerde ve bilhassa sanayi sektöründe çalışanlar, bu krizde önemli kayıplarla karşılaşmışlardır. Bu da zaten, üretim ve yatırımlardaki azalma ile işsizlikteki artış rakamlarıyla kendini gösterdi.”
*İTHİB Başkanı İsmail Gülle:
Kriz bizi teğet geçti
“Bizi kriz teğet geçti. Üzülerek söylüyorum ki krizler bizim sektöre yarıyor. Çünkü bu kriz sayesinde kurlar beklediğimiz seviyeye çıkıyor. Tekstilciler özellikle geçen yılın son altı ayından mutlu ayrıldılar. 2009’da o dönemki ruh halimizle, IMF ile anlaşma yapılmasını istiyorduk. Bugün ihracat camiası kesinlikle IMF ile yapılacak bir anlaşmaya karşı. Krizin teğet geçmesi
boyutuna bakılacak olursa ‘Kriz bir tek işini kaybeden kişileri
delip geçti. Ama bizim sektör açısından
kriz teğet geçti’ diyebiliriz.”
*TOBB Kadın Girişimci Kurulu Başkanı Aynur Bektaş:
Teğet demek için hayalci olmak lazım
“Teğet geçti demek için gerçekten hayalci olmak lazım. Geçmedi. Niye geçmedi? Şu anda yatırım yok. İşsizlik aynen devam ediyor. Yatırım için kaynak lazım.Piyasanın güveni hâlâ düzelmedi. Reel sektör güven endeksi hâlâ ekside. Yatırımı gerektirecek bir durum yok. Yani teğet geçmesi söz konusu değil. Ama finans sektörü zarar görmediği için çöküntü olmadı. Yoksa reel sektör çok fazla zarar gördü. Reel sektör yatırımlarının önünü açmadıktan sonra hiçbir şekilde bir iyileşmeden sözedemeyiz. İhracata bağlı firmalarda yurtdışındaki ihracat pazarlarının açılmasıyla bir hareketlilik gözleniyor olsa da fiyatlar son derece düşük. İşsizlik Türkiye’nin önünde bir yanardağ gibi duruyor. Bu sorunun çözülmesi için reel sektörün yatırıma yönlendirilmesi lazım. Çünkü devletin yatırımları belli ölçüde zayıf kalıyor. Reel sektör yatırım yapmazsa iyileşme nasıl olacak?”
*İSO Meclis Başkanı Erdal Bahçıvan
Türkiye güçlenerek çıkabilirdi ama olmadı
“Global krizin Türkiye’yi teğet geçip geçmediğinin yanıtı nereden baktığınıza bağlı. Bankacıysanız durum çok farklı.
Bankacı olsaydım vereceğim yanıt, ‘son yılların en kârlı dönemini geçirdik’ olurdu. Ama sanayici boyutundan ve işini kaybedenler açısından baktığınız zaman teğet kelimesi hafif kalıyor. Bunu sektör sektör analiz etmek gerek. Küçülmenin gösterdiği rakam çok hoş değil. Eğer yüzde 6.5 bir küçülmeyle 2009’u kapatacaksak bu hoş bir rakam değil. Ama beklentilerde olumluluk var. En kestirme olarak şunu söyleyebilirim ki, Türkiye bu krizi çok daha az hasarla atlatabilirdi. Bankacılık ve finans kesiminin bu kadar sağlam durduğu bir ekonomide Türkiye bu krizden çok daha güçlenerek çıkabilirdi. Ama maalesef böyle olmadı. Küçülme de bunu gösteriyor.”
EYLEM TÜRK
SENDİKALAR
Başta işsizlik olmak üzere 2009 yılı verilerine bakıldığında Türkiye ekonomisinde olumsuz bir tablonun ortaya çıktığına işaret eden sendika yöneticileri, Başbakan Erdoğan’ın kriz hakkındaki ‘teğet geçecek’ ifadesinin gerçeği yansıtmadığı konusunda birleşiyor. Sendikacılar kredi derecelendirme kuruluşlarının not artırımlarıyla ilgili olarak, “Türkiye kriz yılında bile borçlarını aksatmadıysa bu, halkın kemer sıkmasıyla oldu” görüşünü dile getiriyor. İşçi ve memur kesimlerini temsil eden sendikacılar, bu kesimlerin ekonomi yönetiminden beklentilerinin istihdamın ve ücretlerin artmasını sağlayan politikalar olduğunu belirtiyor.
*DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi:
Notun yükselmesi ‘teğet’i doğrulamaz
“Türkiye ekonomisi 2009 yılında en az yüzde 6 oranında küçüldü. Fakat bu durum borç ödeme kapasitesini çok fazla etkilemedi.
Küçülmeye rağmen, halkın kemerleri fazla sıkıldığı için 2009’da dış ve iç borç ödemelerine kaynak ayrıldı.
Fakat yeniden yüksek faizlerle borçlandı Türkiye. 2010 bütçesinde de sosyal harcamalar, yatırımlar, eğitim ve sağlık alanına ayrılan pay azaldı. Buna karşılık borç faizlerine ayrılan payda hiçbir kısıntıya gidilmedi.
Türkiye notunu Moody’s bir derece yükseltti... Notun yükselmesi, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ‘Kriz bizi teğet geçti’ iddiasını da doğrulamaz. Bu notu almanın bedelini emekçiler ödedi. Derecelendirme kuruluşlarının bir ekonomide öncelikle dikkate aldıkları nokta ekonominin borçlarını ödeyip ödemediğidir.
İşte bu nedenle Moody’s Türkiye’nin notunu bir derece yükseltti. Böylece uluslararası fon kuruluşlarına ‘Türkiye’de önümüzdeki dönemde de yüksek kazanç elde edebilir ve paranızı güven içinde geri getirebilirsiniz’ mesajı verdi.”
*KESK Genel Başkanı Sami Evren:
Yatırım yok, işsizlik var kriz teğet geçmedi
“Krizin en büyük etkisi yatırım ve işsizlik tarafında oldu. Yatırım olmayacaksa işsizlik sorunu çözülmeyecek demektir. 2010 bütçesi de istihdamsız büyümeyi hedef almıştır. Yoksulluk artıyorsa, asgari ücret vergi dışı bırakılmamışsa, bütçede açıklar devam ediyorsa, halkın cebine el atılmışsa burada halkın ekonomiyi değerlendirme notu çok düşmüştür. Kriz halkı teğet geçmedi.
Notun artırılması sermaye hareketleri açısından güven ilişkileri çerçevesinde değerlendirilebilir. Çünkü hükümetin mali disiplin konusundan taviz vermemesi, sermaye çevrelerine güven vermektedir. Ama bu, Türkiye halkına güven vermiyor. Çünkü bu politika halka gelir dağılımı adaletsizliğinin büyümesi, ürün zamları, düşük asgari ücret olarak dönüyor. Notun yükselmesi Türkiye’de ekonominin iyiye gittiği, yatırımların artacağı anlamına da gelmiyor. ”
*Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız:
Kriz memuru teğet geçmedi, hırpaladı
“Kriz yılında Türkiye’deki finans kuruluşları kârını yüzde 40 artırdı. Bu da Türkiye’de krizi dar ve sabit gelirlinin yaşadığını gösteriyor. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, ürünlere gelen zamlar da kriz faturasının dar ve sabit gelirliye yüklendiğini ortaya koyuyor. Faturayı bize kestiler, şimdi bunun üzerinden rant elde ediyorlar. Notun yükseltilmesi de bunu en iyi şekilde gösteriyor. Kriz memuru kesinlikle teğet geçmedi, hırpaladı.
Bir çok ülkede kredi notu düşmek-teyken Türkiye’nin notunun yükselmesi ekonomik anlamda krediyle ilgili bazı imkânların daha rahat kullanılabileceğini ifade eder. Bu noktada Türkiye’nin notunun yükseltilmesi olumlu olabilir. ”
*Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu:
Reel ekonomi krizden çok olumsuz etkilendi
“Reel ekonomi süreçten çok olumsuz etkilendi. Çalışanlar bakımından temel sorunlar devam ediyor. Bunlar, büyümenin hızlı olmayacağı yönündeki kaygılar, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve işsizlik. Bu kaygılarımızı, derecelendirme kuruluşlarının notları gidermiyor. Büyümeyi hızlandıracak adımlar atılmalı, yatırımlar desteklenmeli, istihdam dostu yatırımların öncelikle teşvik edilmeli, ormancılık ve hayvancılığın desteklenmeli. Gelir dağılımında adaleti sağlamak bakımından asgari ücret, toplu sözleşme, toplu görüşme, emekli maaşları gibi enstrümanlar iyi kullanılmalı.
Not artırımı Türkiye ekonomisinin performansını göstermek bakımından önemli. Türkiye’nin yatırım yapılabilir seviyede olduğu anlamına geliyor. Türkiye, derecelendirme kuruluşlarının bu notlarına bakarak bir rehavet içinde olmamalı.”
EBRU SUNGUR
BANKALAR
Moodys’in açıkladığı not artırımının kriz ortamında genel olarak bir ülkenin ekonomisinin gücüne işaret ettiğini belirten bankacılar, krizin Türkiye’yi teğet geçtiği konusunda farklı görüşlere sahipler. Not artırımının böyle bir yargıyı teyit eder nitelikte bulmayan bazı bankacılara karşın, sektördeki hakim görüş krizin Türkiye’yi diğer ülkelere göre teğet geçtiği yönünde. Türkiye’nin 2001 krizinden çok büyük dersler çıkardığını ileten banka genel müdürleri, Türkiye ekonomisinin borçluluk oranının düzelmesi, bankacılık sektörünün iyi bir durumda olmasının global krizdeki en büyük şansı olarak değerlendiriyorlar. Bankacılar, global krizin toplumun tüm kesimlerini değilse de bankacılık sektörünü teğet geçtiği görüşünde birleşiyor.
*Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt:?
Türkiye çok büyük mesafe kaydetti
“Not artırımı kararını olması gereken bir gelişme olarak değerlendiriyoruz. Türkiye ekonomisi özellikle Lehman Brothers’ın iflasından sonra gerek özel sektör, gerekse bankaların net dış borç ödemeleri ve dolayısıyla sermaye çıkışları sonucunda ilk yarıyılda keskin bir şekilde daralma göstermiş olsa da ekonomimizin dayanıklılığı 2001 krizinden sonra önemli ölçüde artmıştır. Burada iki faktör öne çıkıyor. Bunlardan ilki Türk bankacılık sisteminin çok sağlam ve hazırlıklı bir şekilde krize yakalanmış olmasıdır. Önemli konu, her ne kadar son dönemde krizle birlikte bozulma eğilimi gösterse de Türkiye’nin 2001’den sonra uyguladığı maliye politikaları sonucunda bütçe ve kamu açıklarının Maastricth kriterlerinin altına düşmesi yine krize hazırlıklı yakalanmamızı sağlayan bir unsur olmuştur. Türkiye, krizin en şiddetli yaşandığı dönemde IMF kaynaklarını kullanmadan geçirebilmiştir. 2001 krizinde Türkiye ekonomisinin kırılganlığını gözönüne aldığımızda bu süreçte çok büyük bir mesafe kat edildiği açıktır.”
*Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş:
Kamu, banka ve özel sektörü teğet geçti
“Diğer ülkelerle karşılaştırdığımızda Türkiye krizden az etkilenmiştir. Ancak şunu unutmamak lazım başka ülkelerde yüzde 2 - yüzde 3 küçülmeler olurken ekonomimiz geride bıraktığımız yıl yüzde 5 küçülmüştür. Gerçek ticari faaliyet çok küçüldü. İşadamlarımız ticari risk almaktan korktukları için kaplumbağa gibi elini ayağını kabuklarının içine çektiler. 2009’un ilk altı ayında frene basıldı. Ancak yine de bu kadar çabuk kasılmaya rağmen Alman ve Japonlar gibi değiliz, çabuk rahatlayabiliyoruz. Global kiriz kamu, özel sektör ve bankacılık sektörünü teğet geçti diyebiliriz. 1 - 1.5 yıl içinde Türkiye’nin yatırım derecesinin de yükselmesini bekliyoruz. O zaman Türkiye yatırım için çok güzel bir hedef ülke olur.”
*Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen:
Krizde iyi bir sınav verdik
“Moody’s’in Türkiye için yaptığı not artırımı gecikmiş bir not artırımıdır. Çok zaman önce yapması gereken bir not artımıdır. Bu not artırımı krizin Türkiye’yi teğet geçip geçmedi-ğini teyit eder mi?, bunu ilişkilendirmek doğru değil. Ancak Türkiye’nin krizde çok iyi bir sınav verdiğini biliyoruz. Türkiye’nin fiyatlanmasında not artışları çok önemlidir. Türkiye’nin notu fiyatlamaların çok üstündedir. Moody’s gibi ülkelere reyting veren kuruluşlar ülkelerin makro göstergelerine, borç çevirme oranlarına, mali yapılarına bakarlar. Türkiye bu tür konularda kriz süresince iyi sınavlar verdi.
Aslında Türkiye’ye yatırım yapılabilmesi için önemli olan yatırım notumuzun yükselmesidir. Bunu şu anda almamız lazım.”
*Finansbank Genel Müdürü Sinan Şahinbaş:
Teğet geçti diyebiliriz
“Moody’s’in not artırımı çok olumlu bir gelişme. Reytingimizi yükseltmeyerek uzun süre bize haksızlık ettiler. Rusya 1999 yılında krize girmeden önce ülke notu bizden yüksek bir ülkeydi. Bu not artışı küresel krizin Türkiye’yi teğet geçtiğini gösterir mi... Çok teğet geçtiğine inanmıyorum. Ancak küresel krizde bizden çok daha fazla darbe almış ülkeler göre kıyaslama yapacak olursak, evet kriz Türkiye’yi teğet geçmiştir diyebiliriz. En azından tepe taklak olmadık. Aksi takdirde krizin tam göbeğinde bir ülke olurduk.”
*TSKB Genel Müdürü Halil Eroğlu:
Krizde az hasar gördük
“Not artımı gerçek anlamda global krizde ülke ekonomisinin gücünü gösterir. Global krizden en az etkilenen ülke olduk. 2001 krizinde ülke olarak çok şey öğrendik. Ülke bilançomuzu düzelttik. Borç stok oranımız yüzde 100’lerden yüzde 40’lara düştü. Borçluluk oranının Gayri Safi Milli Hasıla’ya olan oranını kaldırabilecek bir durumdayız. Bu anlamda global krizin bizi teğet geçtiğini söyleyebiliriz. Krizden en az hasar gören bir ülke olduk. Ancak krizde bizi en olumsuz etkileyen alan istihdam oldu. İstihdam çok daraldı. Yeni işgücü yaratmakta başarılı olamadık.”
KADİFE ŞAHİN
FİNANS DÜNYASI
Krizin tam anlamıyla teğet geçtiği sektör sermaye piyasası oldu. Global krizin ardından dünyada birçok yatırım bankası batarken Türkiye’de aracı kurumlar mali açıdan zorlanmadı.
Aksine artan endeks ve işlem hacminin etkisiyle aracılar kârlılıklarını artırdı. Kriz döneminde İstanbul Borsası ise yatırımcısına yüzde 97 kazandırarak bütün yatırım araçlarını geride bıraktı. Sermaye piyasasında krizin vurduğu tek alt sektör ise halka arzlar oldu. Kriz yılında sadece Birko halka açılabildi.
İMKB’nin öncülüğünde başlatılan seferberlik ile bu yıl halka arz sayısının hızla artması bekleniyor. Akfen Holding’in başı çektiği reel sektör finansman tahvillerinde ise yine tam anlamıyla bir patlama bekleniyor. Düşen faizler nedeniyle Hazine’nin yıllık yüzde 9’lara kadar gerileyen borçlanma faizi yatırımcıyı tatmin etmediğinden özel sektörün çıkaracağı bonolara ilginin artması bekleniyor.
Yabancı para soktu
Kriz yılında yabancı yatırımcının da borsaya ilgisi azalmadı ve yabancı porföyünün değeri 2.25 milyar dolara ulaştı. 2008 yılında 332.6 milyon TL olan işlem hacmi yüzde 69 artışla 482.5 milyon TL’yi bulurken borsa şirketlerinin piyasa değeri ikiye katlandı. 2008’de 182 milyar dolar olan borsadaki şirketlerin piyasa değeri 2009’da 350.7 milyar doları ulaştı.
* 3 Seas Capital Partners CEO’su Şevket Başev
Yabancılar fırsat kolluyor
“2001 krizinin ardından başta kamu maliyesi ve bankacılık sistemi olmak üzere tüm finansal yapısını hızlı ve kalıcı tedbirlerle düzeltmiş olan Türkiye, global krizle kalıcı bir hasara uğramadan baş edebildi.
2009 yılında 3 Seas olarak IMAP’in 2009 Küresel Birleşme ve Devralma Sempozyumu’nu yaptık. 200’ün üzerinde yerli ve yabancı konuğun katıldığı bu sempozyumda dünyanın önde gelen şirketlerinin CEO’ları Türkiye’ye ilgilerinin devam ettiğini gösteren görüşmeler yaptılar. Ancak satınalma işlemleri krizden etkilendi. Önceki birkaç yılda 20 milyar dolara ulaşan yabancı girişi, henüz kesin rakamlar açıklanmamış olsa da tahminimize göre 6 milyar dolar seviyelerine geriledi. Ancak başlayan birçok birleşme ve satın alma görüşmesinin bu yıl hızla tamamlanmasını bekliyoruz.”
*Turkish Yatırım Genel Müdürü Berra Kılıç:
İşlem hacmi yükseldi
“Kriz finans kesimini genel olarak teğet geçti. Bankacılık sektörü artan ödenemeyen kredilerine rağmen, yüksek devlet tahvili pozisyonu nedeni ile krizi kriz öncesine göre daha karlı bir şekilde geçirdi. 2009 yılında endeks aksine yüzde 97 yükselerek en çok kazandıran yatırım aracı oldu. Aracı kurumlar yükselen endeks ve artan işlem hacimleri nedeniyle kârlılıklarını arttırırken, leasing ve factoring sektörü olumsuz etkilendi. Kriz temel olarak reel sektörü ve vatandaşı etkiledi. Reel sektörün döviz cinsi borçlarının yüksek olması ve iç-dış talebin dibe vurması nedeniyle, kriz reel sektörü oldukça olumsuz etkiledi. Reel sektörle yanısıra krizin teğet geçmediği bir kategori de hane halkı (vatandaş) oldu. İşsizlik oranları tarihin en yüksek seviyelerine ulaştı. İşsizlikteki artış nedeniyle en yüksek kredi batıkları kredi kartlarında yaşanırken, icra mahkemeleri doldu taştı.”
*Standart Ünlü Genel Müdürü Atilla Köksal:
Aracıların kârı arttı
“2009’da gayri safi milli hasıla-mızdaki, dünya ortalamasının iki mislinden fazla olarak yaşanan küçülme Türkiye’yi ekonomisi en çok küçülen ülkeler liginde ilk ona soktu. Öte yandan yatırımcıların Türkiye tahvillerine ve CDS’lere biçtikleri fiyatlar ortadayken notunun Dubai, İzlanda, Yunanistan gibi ülkelerin çok altında olması izah edilebilir bir durum değildi.
Krizde sermaye piyasaları için olumsuz unsur halka arzların durmasıydı. Ancak bu yıl hisse senedi halka arzların yılın ikinci yarısında hızla artmasını bekliyoruz. Finansman bonosu piyasası çok uzun yıllardan sonra nihayet gelişebileceği düşük reel faiz ortamına kavuştu. Kriz döneminde dahi aracı kurumların kârı arttı.”