27.11.2021 - 15:48 | Son Güncellenme:
İHA
Çanakkale’de HAK-İŞ Kadın Komitesi tarafından düzenlenen ‘Çalışma hayatında ve sendikal hayatta kadın’ eğitimlerine katılan HAK- İŞ Konfederasyonu Genel Başkanı Mahmut Arslan, burada yaptığı konuşmada gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.
“TÜRKİYE'DE 6,5 MİLYON İNSANIN GEÇİM ÜCRETİNİ BELİRLİYORUZ"
Milyonlarca asgari ücretlinin yeni yılda beklediği zamlarla ilgili açıklamada bulunan Başkan Arslan, “Asgari ücret batıda bir geçim ücreti değildir. Batıda bir kriterdir, bu ücret en az olandır. Fakat bizim ülkemizde bizim ülkemizde asgari ücret başka bir şeydir. İspanya’da çalışanların yüzde 1’i asgari ücretli çalışan derken, Türkiye’deki tablo asgari ücretle çalışanların oranı toplam çalışanlara göre yüzde 42’dir. Bu da yaklaşık 6,5 milyon insan demektir. Bu insanların ücretleri asgari ücret değildir. Bunların ücretleri geçim ücretidir. Dolayısıyla bir Türkiye’de asgari ücreti belirleyemiyoruz.
"ZOR BİR SÜREÇTEN GEÇİYORUZ"
Biz, Türkiye’de 6,5 milyon insanın geçim ücretini belirliyoruz. O yüzden kriterlerimizi batıdaki ülkelerin kriterleri gibi görmememiz gerekiyor. O zaman 6,5 milyon insanın ücretini belirlerken, geniş bir katılımla bunu gerçekleştirmemiz gerekiyor. Aslında asgari ücret özel sektörü ilgilendiriyor. Çalışanların büyük çoğunluğu neden hükümetten bir şeyler bekliyor? Yüksek asgari ücretle ile biz ‘Acaba, başka krizleri de beraberinde getirir miyiz?’ konusunu herkesin sorması gerekiyor. Hükümetimiz, işletmelere yeni yükler gelmemesi için; bir kısım teşvikleri, indirimleri ve bir kısım kolaylıkları sağlaması gerekiyor. Zor bir süreçten geçiyoruz, farkında olan hükümetimizin ve sayın bakanın bu anlamda adımlar atmasını bekliyoruz. Tabii ki sadece çalışanlar için değil, iş bekleyen insanların da istihdama kazandırılması konusundaki teşvikleri de dikkate almak gerektiğinin altını çiziyorum” dedi.
“Muhalefetten bir kısım siyasi aktörler, Türkiye’nin yeniden IMF ile bir anlaşma yapmasını seslendirmeye başladılar”
Muhalefetin IMF ile bir anlaşma yapması konusuna sert çıkan Başkan Arslan, “Son yaşadığımız döviz ve altın krizinde, maalesef geçmiş alışkanlıklarımız bazı siyasi alışkanlıklar tarafından yeniden gündeme taşındı. Nedendir bilinmez? Türkiye 18 defa IMF ile stand by anlaşması yapmış tecrübeli ülkelerden bir tanesiyiz. Maalesef, muhalefetten bir kısım siyasi aktörler, Türkiye’nin yeniden IMF ile bir anlaşma yapmasını seslendirmeye başladılar. Değerli arkadaşlarım, belki çoğunuz bunu bilmezsiniz.
IMF reçetelerinin uygulandığı her dönem, Türkiye için büyük krizlere nede olmuştur. İşsizlik, adaletsiz bir gelir dağılımı, aynı zamanda yüksek fiyat hareketleri ve siyasi krizleri de beraberinde getiren IMF anlaşmalarına yeniden dönmek, Türkiye’ye en büyük kötülüklerden bir tanesidir. Ben bu konudaki kararlı tutumundan dolayı, bütün yönlendirmelere, bütün yol arayışlarına rağmen, işverenlerin tehditlerine rağmen, bir kısım güç odaklarının IMF ile anlaşın baskısına rağmen, bu baskılara direnen ve IMF ile biz yollarımızı 2013’te ayırdık bir daha birleşmeyeceğiz diye Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyoruz ve ona destek oluyoruz. IMF ile hiçbir anlaşmanın ülkemizin hayrına olmadığını inanıyoruz.
"FATURALARINI ÖDEMEYE DEVAM EDİYORUZ"
Zorluklarımız, sorunlarımız var. Bu sorunları IMF reçeteleriyle değil, kendi dinamiklerimizle çözmemiz gerekiyor. Bugün EYT olarak karşımıza çıkan sorunun kaynağı IMF’dir. Özellikle bizim önümüze koyduğu dayatmadır. O para fonunun baskılarıyla Türkiye’de insanlar primleri doldurduğu halde emekli maaşı alamıyor. Aradan 22 yıl geçti. Hala biz IMF’nin bize dayattığı IMF’nin bize dayattığı inatçı reçetelerin faturalarını ödemeye devam ediyoruz. Türkiye’de yeniden IMF sevdası gerçekten depreşenlere buradan sesleniyorum. IMF ile yeni bir anlaşma yapmak Türkiye’ye büyük bit kötülüktür. Ben Türkiye’deki son döviz krizinin, altın krizinin arkasında Türkiye’nin kendi yapısal sorunlarının elbette ki payı vardır. Ama bu bir manipülasyon olduğunu hepimiz biliyoruz. Türkiye’de ne değişti de üç günde döviz fiyatları birden yüzde 40 arttı. Bunun ne ekonomik anlamda, ne finansal anlamda asla bir karşılığının olmadığını herkes biliyor, o zaman bunlar niye. Türkiye’ye yeni bir IMF anlaşması dayatmak isteyenlerin kullandığı bir argüman” diye konuştu.