05.10.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Türkiye Paris İklim Anlaşması’nı TBMM’ye gönderdi. Böylece Türkiye 6 yıl önce imzaladığı anlaşmayı resmen yürürlüğe koyabilmek için gereken adımı gecikmeyle de olsa atmaya başladı. Doğru bir adımdı. Şimdi iş milletvekillerine kaldı. Anlaşma mecliste kabul edildiğinde yürürlüğe girecek ve böylece Türkiye daha önce adım atan 191 ülkeden sonra 192’inci ülke olacak. Daha da önemlisi İran, Irak, Yemen, Libya ve Eritre’nin de olduğu 6 ülkelik “anlaşmayı imzalayan ancak onaylamadığı için taraf olmayan ülkeler listesi”nden çıkacak. Müzakerelerde söz hakkı sahibi olabilecek.
ABD Trump ile çıktığı anlaşmaya Biden ile geri döndü ve aktif katkı sunmaya başladı. Avrupa Birliği görünürde en somut adım atan taraf oldu, ortaya kapsamlı bir plan çıkardı. Çin ise 2060 yılına kadar karbon nötr olmayı hedeflediğini açıkladı.
GÖZLER ÇİN’DE
Ekonomisinin büyüklüğü nedeniyle Çin tartışmalarda odak noktası konumuna geldi. Çünkü dünyadaki mevcut karbondioksit emisyonunun yüzde 28’i Çin’den kaynaklanıyor. Bundan dolayıdır ki, Çin ekonomisinin karbondan arındırılması iklim değişikliğinin önüne geçirilmesi ve geriye döndürülmesi için şart. Çin ise emisyonda zirveyi 2030’da gördükten sonra azaltmayı ve 2060’da ise nötr hale getirmeyi vaadediyor ama dünyanın o kadar bekleyecek durumu yok. Avrupa Çin’den daha sıkı önlem almasını ve somut adımlarla 2030’u 5 yıl öne çekmesini istiyor. AB’nin İklim konusundaki en yetkili ismi Timmermans’ın dediği gibi dünyanın Çin’i daha erken harekete geçme konusunda ikna etmesi gerekiyor. Bu ikna faaliyetlerinin en önemli platformu ise Glasgow’daki COP26 toplantısı olacak.
Ancak dünyayı kurtarma meselesi sadece Çin’in meselesi değil. “Kim ne kadar kirletiyor” listesine iki açıdan bakmak lazım.
EN ÇOK KİRLETENLER
İlk olarak dünyada en fazla karbondioksit yayan ülkelere bakmalı. Mevcut küresel emisyon sıralamasında Çin yüzde 28 ile ilk sırada. Ardından yüzde 15 ile ABD, yüzde 7 ile Hindistan, yüzde 5 ile Rusya, yüzde 3 ile Japonya ve yüzde 2 ile Almanya geliyor. Türkiye ise yüzde 1’lik payla 15’inci sırada. Bu kritere göre İngiltere, Polonya, Fransa ve İtalya gibi bir çok ülkenin önündeyiz.
Kısacası emisyon miktarları dikkati Çin’e çekiyor ancak nüfus faktörü de hesaba katıldığında, yani kişi başına emisyon miktarlarına bakıldığında tablo değişiyor. Nüfusuna oranla en fazla karbon yayan ülke Suudi Arabistan. Çin ise 13’üncü sırada. Çin’in önünde ABD, Kanada, Japonya, Almanya, Polonya, hatta İran var. Türkiye ise 16’ıncı sırada yer alıyor. Batılılar yıllardır Çinlilerin batıya göre daha az tüketip daha çok tasarruf etmesinden yakınır; bu durumun küresel dengesizlik unsuru olduğunu söylerler ama meğer Çinlilerin tüketim kalıplarının ABD’lilerden çok düşük olması aslında dünyanın bir şansıymış. Düşünebiliyor musunuz; eğer ortalama bir Çinli ortalama bir Amerikalı kadar enerji ve kaynak tüketseydi, dünya hali şimdi çok daha kötü durumda olurdu
KOORDİNASYON ŞART
Bu rakamlar en büyük küresel tehdit olan iklim değişikliğine karşı sadece birkaç ülkenin harekete geçmesi değil, daha geniş kapsamlı ve koordine bir küresel cevap verilmesi gerektiğini gösteriyor. Pandemi ilan edildiği anda küresel bir sorun haline gelen Koronavirüs ile mücadelede dünya bu koordinasyonu gösteremedi; başarısız oldu. Bazı ülkeler aşıya boğulurken diğer bazılarına hiç aşı gitmedi. Etkili politikalar üretilemedi, uluslararası sağlık örgütleri yetersiz kaldı. İklim değişikliği ise daha büyük bir tehdit. Başarısızlığın maliyeti de çok daha fazla olacak. Çünkü geri dönüşü olmayan noktaya çok yakınız.
Bu nedenle Glasgow toplantısı çok kritik. Paris’te iklim değişikliği ile mücadele konusunda tarihi bir adım atılmıştı. Glasgow’da ise bir yandan önemli değerlendirmeler yapılacak, öte yandan Kovid-19 gibi diğer bazı küresel sorunlarda alınamayan ortak aksiyonun oluşturulmasına çalışılacak.