04.04.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
İş yapış şekillerimizde ve teknolojide hızlı değişimler yaşadığımız bu dönemde Türkiye genelindeki kuruluşlar, hiper dijital bir dünyada rekabet etmelerini sağlayan BT altyapılarını dönüştürmeye odaklanıyor. Bu dijital dönüşüm gündemi ülkemizdeki sağlık, bankacılık ve eğitim gibi sektörleri ve kamu hizmetlerini iyileştirmeye yönelik çalışmaları temsil ediyor. 2022’nin ilk çeyreğini geride bırakmaya hazırlandığımız bugünlerde, Türkiye’deki müşterilerimiz ve iş ortaklarımızla yaptığımız görüşmeler kritik bir soruya dayanıyor: Uzun dönemde dijital dönüşümü nasıl ele almalıyız? Kuşkusuz, teknoloji endüstrisi hızla gelişmeye devam ederken dikkatimizi, dönüşümü yönlendirecek ve önümüzdeki on yıllık sosyal ve ekonomik büyümeyi hızlandıracak değişimlere vermeliyiz. Diğer bir deyişle, trendleri anlamalı ve takip etmeliyiz. Peki bizi neler bekliyor?
Veri öne çıkacak
Veri artık günümüzde yeni para birimi olarak karşımıza çıkıyor. Kuruluşlar faaliyetlerinde, iş uygulamalarında ve süreçlerinde dönüşümü benimsemek ve verilerden maksimum değer elde etmek istiyor. Diğer yandan doğru verilerin doğru zamanda doğru yere taşınmasını sağlamak için çaba sarf ediyorlar. İnovasyon çarkını döndüren en önemli şey veri olduğuna göre, CIO’lar veri görünürlüğünü en önemli BT gerekliliklerinden biri hâline getirecekler. Kuruluşların, BT altyapılarını basitleştirerek ve otomatik hale getirerek dijital dönüşümlerini hızlandıracaklarına, sistem ve hizmetleriniyse daha fazla kontrol ve netlik sağlayan bütünsel çözümlerle konsolide ettiklerine şahit olacağız.
Veri güvenliği
Dijital dönüşüm, güvenliği ve güveni sağlamak için dayanıklı bir siber temel gerektiriyor. Türkiye’de siber güvenlik hızlı dijitalleşme sayesinde devlet kurumları ve işletmeler için kritik bir öncelik haline geldi. Örneğin, Türkiye’nin Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi ve Eylem Planı, katı siber suç düzenlemeleriyle ulusal siber güvenlik stratejilerini güçlendirmeyi ve böylece kritik altyapıyı korumayı amaçlıyor. Sağlam bir kurtarma stratejisinin varlığı işlerin kaldığı yerden devam edebilmesini sağlamak için kritik bir unsur. Bu nedenle kuruluşların, kurtarmayı genel risk yönetimi stratejilerinin önemli bir parçası olarak ele almalılar. Bilgi güvenliği yöneticilerinin de (Chief Information Security Officers - CISOs), siber güvenliği artıracak ve yıkıcı siber saldırılardan en az hasarla kurtulmalarına yardımcı olacak teknoloji ve hizmetleri araştırmaları gerekiyor.
İş başarısının anahtarı
Tercih şansı, esneklik, yatırımın korunması, bugün ve gelecek için tasarlanmış teknolojiler uçta, çekirdekte veya bulutta... Kuruluşlar, işlerinde gerçek bir dönüşüm elde etmek için BT altyapısı, uygulamalar, cihazlar ve güvenliği bir araya getirebilecek bağlantılı bir ekosistem arıyor. Ancak giderek daha da çeşitlenen bulut ortamı, BT’nin karmaşıklaşmasına neden oluyor. Bu nedenle ortamları birleştiren ve riski azaltan çoklu bulut stratejisine sahip olmak başarıya giden yolda kilit rol oynayacak.
Akıllı bilgisayarlar
İnsanlar hibrit çalışma modellerine uyum sağladıkça teknoloji de gelişmeye devam edecek. Cihazlarla ilgili kullanıcı deneyimlerini iyileştirmek için çok yakında yapay zekâ, bulut ve gelişmiş bağlanabilirliğin bir araya getirildiği bir kombinasyon göreceğiz. Örneğin akıllı yazılımlar, bir video konferansta ne zaman görünmek istemediğinizi cihazınızın anlamasına yardımcı olacak. Yeni uygulamalar ve hizmetler iş birliğini daha kolay ve daha organik hâle getirmeye devam edecek. Kullandığımız sistemlerde de işlevsellik açısından iyileştirmeler yapıldığını göreceğiz. PwC Türkiye’nin hazırladığı “İnsan Kaynakları Liderlerinin Gündemi” raporuna göre İK liderlerinin %94’ü hibrit çalışma modelinin kalıcı olacağı konusunda hemfikir.
Yapay zekâ hız kazanıyor
Yapay zekâ (Artificial Intelligence - AI) ve makine öğrenmesi (Machine Learning - ML) kullanımı, dijital ekonomiler büyüdükçe ve hükûmetler faaliyetlerinde teknolojiyi ön plana çıkardıkça artacak. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bu tabloyu göreceğiz. Türkiye’nin Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi (2021-2025) yapay zekâ teknolojilerinin küresel ekonomik yapı üzerinde internet devriminden daha büyük bir etkiye sahip olacağına işaret ediyor. Diğer yandan Türkiye bu strateji doğrultusunda, uluslararası yapay zekâ endekslerinde ilk 20 ülke arasında yer almayı hedefliyor ve yapay zekânın GSYİH’ye yüzde 5’e varan oranda katkı sağlamasını planlıyor. Türkiye’de özel sektörde de durum farklı değil. TÜBİSAD’ın Bilgi ve İletişim Teknolojileri Sektörü 2020 Pazar Verileri ve Trendleri Raporu’na göre, yapay zekânın üç yıl içerisinde şirketlerini dönüştüreceğini belirten şirketlerin oranı yüzde 75, endüstrilerini dönüştüreceğini belirten şirketlerin oranıysa yüzde 61.
Yapay zeka alanındaki bu gelişmelere ek olarak Türkiye’de IoT cihazlarının çoğalmasını sağlayan 5G’nin yaygınlaşması, işlerde otomasyonun artmasını ve verilere/analitiklere erişim kolaylığı sağlayacak. Bu doğrultuda, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından yürütülen “Uçtan Uca Yerli ve Millî 5G” projesi devam ediyor. Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, 2022’nin sonunda 5G ihalesinin yapılacağı ve 2023’te Türkiye’nin ilk 5G hizmetlerinin operatörler tarafından verilmeye başlanacağı bildirildi. Dolayısıyla iş süreçlerini 5G, yapay zekâ ve makine öğrenmesi gibi teknolojilere uygun hâle getirmek için artık kaybedecek zaman yok.
Yüzde 50 kadın hedefi
Tüm bunlar dijital dönüşümün teknik gelişimine odaklanmamız gerektiği gibi bir yanılgıyı beraberinde getirmemeli elbette. Zira sürdürülebilir bir temel üzerine kurulmaları hayati önem taşıyor. Peki, bu nasıl mümkün olacak? Dell Technologies çatısı altında yürüttüğümüz çalışmalar üzerinden anlatmak gerekirse, sürdürülebilirlik söz konusu olduğunda BM’nin 2030 Kalkınma Planı’yla aynı paralel ilerleyen Progress Made Real hedeflerimizi takip ediyoruz.
Kapsayıcılık hedefi doğrultusunda teknoloji sektöründe cinsiyet eşitliğini sağlamak adına projeler yürütüyoruz. Bu kapsamda 2030 yılına kadar Dell Technologies’de çalışanların yüzde 50’sinin, yöneticilerimizin yüzde 40’ının kadın olması hedefimiz var. Türkiye ekibi olarak bu hedeflerimize şimdiden büyük oranda yaklaşmış durumdayız. Aynı zamanda geleceğin başarılı kadınlarını yetiştirmek için de projeler yürütüyoruz.
Sıfır emisyon
Dell olarak teknoloji sektörü başta olmak üzere tüm alanlarda toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için çalışıyoruz. “Future 4 Girls” projemizle bugüne kadar 953 genç kızı STEM alanlarıyla tanıştırdık. Dell Career ReStart programıyla 2018 yılından bu yana başta kadınlar olmak üzere çalışanlarımızın bir yıl veya daha uzun süre işten ayrıldıktan sonra tekrar Dell Technologies’te çalışmaya başlamalarına olanak tanıyoruz. Ayrıca doğadan ödünç aldıklarımızı geri verdiğimiz bir teknoloji sektörü yaratmak en önemli önceliklerimiz arasında. Bu kapsamda 2050 yılına kadar ürünlerimizden tedarik zincirine kadar sıfır emisyon hedefliyoruz.
HAZIRLAYAN: PINAR AKTAŞ pinar.aktas@milliyet.com.tr